İYONLAŞTIRICI OLMAYAN RADYASYONUN TERMAL OLMAYAN SAĞLIK ETKİLERİ
Giriş :
Geçmiş yıllarda, iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ile ilgili olarak farklı okur kitlelerine yönelik yazılar kaleme almıştım, bunları web sayfamda bulabilirsiniz (1). İyonlaştırıcı radyasyonun yüksek dozlarda kansere neden olması, iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun da yoğun bir şekilde kanserojen etkisinin araştırılmasına neden olmuştur. İyonlaştırıcı radyasyonun bu etkisindeki en önemli faktör yüksek enerjisi (> 10 eV üzeri) ile DNA molekülünü kırmasıdır. İyonlaştırıcı olmayan radyasyon enerjilerinin çok daha düşük olması bu etkiyi dışladığından, bilim insanları araştırmalarını, organizmadaki farklı fiziksel ve biyolojik faktörlerin kanser etkisi olup olmadığı üzerine yoğunlaştırmışlardır. Bu bağlamda termal olmayan etkiler çalışmış ve hala çalışılmaktadır. Şimdiye kadar elde edilen sonuçları dikkate alan ulusal ve uluslararası bilim kuruluşları, bu faktörlerin insan sağlığını etkileyerek uzun dönemde kansere neden olacaklarına dair bir kanıt olmadığını belirtmişlerdir (2,3,4). Ancak bazı araştırma grupları böyle bir riskin var olduğunu iddia etmektedirler (5). Sonuç olarak toplumda ve hatta bazı akademisyenlerde bir kaygı oluşmakta. Yazılı/görsel basın ve internetteki yanlış haberler, konunun uzmanı olmayan, ancak kendisini uzman olarak gören bazı akademisyenlerin bilimsel doğruluktan uzak ifadeleri bu kaygıların artmasına neden olmakta. Yayınlanan bazı makalelerde elde edilen sonuçların yanlı veya eksik gösterilmesi, tüm bilimsel literatüre hakim olmadan konunun tartışılması, çok düşük olasılıkların ciddi riskler olarak gösterilmesi, hücre ve molekül bazında elde edilen araştırma bulgularının tüm insan organizmasına projeksiyonu sorunun diğer boyutlarıdır.
Termal olmayan etkilere önceki yazılarımda çok az değindim. Bu yazı ile hem bu eksiği gidermek hem de konu ile ilgili kaygıları bir derece azaltmak istiyorum.
Çok geniş bir enerji aralığındaki elektromanyetik (EM) spektrum, temel olarak iyonlaştırıcı ve iyonlaştırıcı olmayan enerji bölgelerinden oluşur. Aradaki en önemli fark, iyonlaştırıcı radyasyonun ortamı oluşturan atomlarla, parçacık olarak etkileşerek elektronlarını koparması ve atomik yapıyı, sonuçta molekül yapısını bozmasıdır. Enerjilerin çok daha düşük olduğu iyonlaştırıcı olmayan radyasyon bölgesinde ise EM dalgalar ortamda ilerlerken elektrik ve manyetik alanları ile etkileşme yaparlar. EM dalganın fiziksel özellikleri (sürekli dalga veya puls modunda olması), elektrik ve manyetik alanlarının gücü ve güç yoğunluğu, kaynağa olan mesafe (yakın veya uzak alan bölgelerinin mesafeleri), ışınlamanın süresi ve dalganın frekansı (dolayısıyla dalga boyu), ayrıca ortamın yapısı ve kalınlığı bu etkileşmelerde rol oynarlar (6).
EM dalgaların biyolojik sistemle etkileşmesi frekanslarına göre farklılık gösterir (6). Düşük frekanslarda, yani uzun dalga boylarında, dalgalar vücuttan geçerken elektrik akımları meydana getiriler. Dalga boyu insan vücudunun boyutları ile kıyaslanabilir olduğunda, vücutta maksimum soğurulmaya uğrarlar. EM dalgaların artan frekansı (enerjisi) ile vücut içerisindeki giricilikleri azalır. Artan enerjiye rağmen etkileşmenin vücut yüzeyine yakın bölgelerde olmasının nedeni, azalan dalga boylarının gittikçe vücudun daha ufak yapılarının boyutlarına denk gelerek daha fazla soğurulmasıdır. Yani etkileşmeler sırasıyla tüm vücutta, organ ve dokularla, hücrelerle ve moleküllerle olur. Yüksek frekansta radyo dalgaları ve mikro dalgaların etkileşmeleri, vücudun cildinde ve yüzeye yakın organlarında gerçekleşir. Örneğin 3 – 4 GHz de EM dalgaların derideki giricilikleri < 10 mm, 20 – 30 GHz’de ise < 1 mm civarındadır (7).
Radyo frekans (RF) bölgesi ve daha yüksek frekanslardaki EM dalgalar biyolojik sistemle etkileşmelerinde, elektrik alanın etkisiyle polar moleküllere (genelde su molekülleri) ve serbestçe hareket eden yüklü parçacıklara (iyon ve elektronlar) kuvvet uygular. Kazandıkları bu kinetik enerji ile polar moleküller rotasyon/vibrasyon yaparlar ve yüklü parçacıklar hareket ederek polarizasyona neden olurlar. Polar moleküller dönerken ve yüklü parçacıklarda hareket ederken ortamdaki diğer polar molekül ve yüklü parçacıklarla etkileşirler ve kinetik enerjilerini ısı şeklinde ortama transfer ederler. Bu etki termal etki olarak ifade edilir (7).
Termal etki, yüksek güç yoğunluğunda EM dalgalara uzun sürede maruz kalan kişilerde sıcaklık artışına bağlı olarak sağlığa zararlı etkiler ortaya çıkarabilir. Bu nedenle uluslararası bilim kuruluşları (ICNIRP, IEEE) kişilerin maruz kalabilecekleri maksimum sıcaklıklara sınır değerler getirmişlerdir. RF bölgesinde lokalize olarak sıcaklığın 410C üzerine çıkmasının zararlı olabileceği belirtilmektedir. Vücut sıcaklığının, vücut bölgelerine göre değişmesi nedeniyle, sağlığa zararlı olabilecek sıcaklıkların sınır değerleri kafa/gövde için 20C, uzuvlar için 50C olarak saptanmıştır. İyonlaştırıcı olmayan radyasyonun termal etkisi gerek laboratuvar gerekse in vivo çalışmalarla ispatlanmış yegane etkidir (8).
Yukarıda ifade edildiği gibi düşük enerjilerdeki EM dalgaların biyolojik sistemle etkileşmeleri elektrik ve manyetik alanların oluşturduğu akımlar ile gerçekleşir. Ancak bu etkilerin ortaya çıkması için mertebelerinin, vücudun doğal elektrik sinyallerinkinden ve hücredeki iyon ve yüklü moleküllerin rastgele hareketlerinin doğurduğu elektriksel gürültüden büyük olması gerekir. Ortam sıcaklığının sabit kalması durumunda, EM kaynaklı akımların molekül ve hücre bazında ortaya çıkaracağı etkiler termal olmayan etkiler olarak ifade edilir (9,10)).
İyonlaştırıcı radyasyon enerjisinin DNA molekülünü mutasyona uğratarak, başta kanser olmak üzere bazı hastalıklara neden olabileceği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ancak iyonlaştırıcı olmayan radyasyon bölgesinde enerjilerin çok daha düşük olması, böyle bir mutasyonun ortaya çıkmasına olanak vermez. Bu olasılığın dışlanması, düşük (100 mHz altı) ve çok düşük (100 Hz altında) frekanslarda elektrik ve manyetik alanların vücut içerisinde meydana getirdiği akımların, nörodejeneratif, kardiyovasküler, psikomotor ve bazı kognitif bozukluklara, beyin aktivitesindeki değişikliklere, melatonin sekresyonundaki ve sperm kalitesindeki azalmaya neden olup olmadıklarına yönelik çok sayıda in vitro, in vivo ve epidemiyolojik çalışmalar yapılmasını tetiklemiştir (10).
Bazı hayvan çalışmalarında EM dalgaların kansere neden olduğu, hücre ve moleküllere yönelik in vitro araştırmalarda ise EM etkileşmelere bağlı olarak hücre fonksiyonlarında normal olmayan değişikliklerin ortaya çıktığı gösterilmiştir (11). Bazı araştırıcılar elde ettikleri bu sonuçları tüm insan organizmasına projekte ederek, termal olmayan etkilerin kanser hastalığına neden olabileceği varsayımında bulunmuşlardır (12). Bu iddialar bilim dünyasında çok yoğun tartışmalar başlatmıştır, aşağıda bu bağlamda ileri sürülen savlar ve karşı görüşler verilmektedir.
Hücre membranında elektriksel dengenin değişmesi:
Hücre membranının iki tarafında, hücre hacmini (fonksiyonunu) kontrol eden çok sayıdaki serbest iyonlar (Na+, Cl-, Ca2+ vs), membranın iki tarafında yoğun bir elektrik alan meydana getirirler. Bu iyonlar, membrandaki kanallar boyunca içeri ve dışarı hareket ederek elektriksel bir denge oluştururlar. Dolayısıyla bu kanalların elektriksel (aynı zamanda basınca karşı) hassasiyetleri vardır. Dışarıdan uygulanan elektrik alanın kanalları etkileyerek iyon akımı başlatması ve hücrenin elektrokimyasal dengesinin, yani sonuçta fonksiyonunun bozulmasına neden olacağı belirtilmektedir (13).
Kanal voltajlarının çok düşük EM alanlar ile de değişebileceğini de ileri süren çalışmalarda vardır: Çok düşük frekanslarda çalışan yapay kaynaklar (bazı elektrikli ev aletleri) aynı polarizasyon ve fazda EM dalgalar yayarlar. Bu dalgaların frekansları, biyolojik yapılardaki iyon ve moleküllerin çok düşük frekanslarda yaptıkları rastgele osilasyon hareketlerinin frekansı ile eşleşerek rezonansı başlatabileceği ve titreşim genliklerinin artarak kritik bir değere ulaşıp, protein kanallarının elektrokimyasal dengesini bozacağı öne sürülmüştür (14).
Yüksek şiddetteki RF dalgaların hücre membranındaki elektriksel dengeyi bozarak protein kanallarını gelişigüzel açıp kapatması için gerekli akımların mertebeleri, ICNRP tarafından önerilen sınır değerlerinin çok üstündedir. Hücre içerisindeki kalsiyum dengesizliğinin sağlığa olan zararlı etkisi ve kanserle olan ilişkisi nedeniyle, kalsiyum kanalları üzerine çok sayıda araştırma yapılmış ancak EM dalgaların böyle bir kanserojen etki yarattığı saptanmamıştır (15,16).
Çok düşük frekanslardaki polarize ve eş fazlı dalgaların rezonansına bağlı olarak elektrokimyasal dengenin bozulacağı önerisi ise kabul görmemektedir: Dış alan etkisi ile yüklü iyon ve moleküllerin hareketleri ve enerjilerinin çevre moleküllere aktarılması ani olmayıp, rölaksasyon olarak (dengeye gelme) ifade edilen bir süreçte gerçekleşir. Rezonans olayı için gerekli zaman ise rölaksasyon sürecinden çok daha uzundur yani rezonans başlamadan enerji transferi sona ermiştir (17).
EM dalgaların hidrojen molekülünün bağlarını koparması:
Mikro dalgaların neden olduğu senkronize hareketlerin polar moleküller arasındaki hidrojen bağlarını zayıflattığı bir diğer tartışılan konudur. Hidrojen bağları, vücudun büyük bir kısmını oluşturan suyun birçok özelliklerini belirler. Örneğin, bağ zayıflığı ile viskozite azalır, difüzyon artar. Ayrıca bağlar DNA heliksini bir arada tuttuğu için kopması durumunda ROS’un en agresif formu olan hidroksil radikali (OH) ortaya çıkar. Bu hidroksilin ise çevresindeki moleküllerin kimyasal bağlarını kopararak DNA’yı etkilemesi söz konusudur.
300 GHz deki EM dalgaların 0.00124 eV olan enerjisi bile hidrojen molekülünün 0.16 eV bağ enerjisinden çok daha düşük bir değerde olması bu olasılığı dışlamaktadır (17).
Serbest radikallerin oluşumu:
Kanser hastalığını tetikleyen bir faktör olarak serbest radikaller metabolik reaksiyonlar, fiziksel aktiviteler ve birçok dış etmenlere bağlı olarak ortaya çıkabilirler. Bir molekül (örneğin AB), bir çözücü içerisinde termal hareketleri sonucunda iki radikale ayrılabilir. Ayrılan moleküllerin önemli bir kısmı tekrar birleşirken, bazıları birbirlerinden uzaklaşıp ortama yayılarak, ayrılan bir diğer molekülün (örneğin CD) radikalleri ile birleşebilirler (AC ve BD gibi). Fakat ayrı moleküllerin, uygulanan manyetik alanın frekansına bağlı olarak ortaya çıkan salınım hareketinin frekansı, tekrar birleşme olasılığını azaltır ve serbest kalan radikallerin kimyasal reaksiyonlara neden olma olasılığı artar.
Çok düşük ve radyo frekans bölgelerinde yapılan hayvan deneylerinin birçoğunda ve bazı in vitro çalışmalarda, etkileşmeler sonucu ortaya çıkan serbest radikallerin oksidatif strese yol açtığı saptanmıştır (18). Ancak bu etkinin uzun dönemde ki bir sağlık etkisi gösterilmemiştir. Hücre bazında ortaya çıkacak böyle bir etkinin, vücudun bağışıklık sisteminden kurtulup, doku ve organ hasarına yol açarak kansere neden olma olasılığı fevkalade düşüktür.
Bu düşük olasılığa rağmen ortaya çıkacak bir kanser vakasının, diğer kanserojenlerin neden olacağı vakalardan ayırt etmek mümkün olmayacaktır. Gelişmiş ülkelerde, bu kanserojenlere bağlı olarak yaşam boyu kansere yakalanma oranı %40 civarındadır (100 kişide 40 kişi). Enerjisi, iyonlaştırıcı olmayan radyasyona göre yüz bin kattan daha fazla olan iyonlaştırıcı radyasyonun katkısının bile %1 kadar olduğunun altını çizmek gerekir.
Unutulmamalıdır ki her gün insan vücudunda binlerce DNA mutasyonu farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmakta ve bağışıklık sisteminin etkisiyle herhangi bir sağlık sorunu yaşanmamaktadır.
Manyetitler (Fe3O4)
Biyolojik bir mineral olan manyetit (Fe3O4), manyetik momente sahip olduğu için manyetik alanlar (50 MHz – 10 GHz RF dalga aralığı) ile diğer biyolojik materyallere göre çok daha şiddetli etkileşir. Bu mineraller insanların beyin hücrelerinde bulunur ve manyetik alanlarda rezonansa girerek döngü ve salınım yaparlar. Bu moleküllerin hücre mambranında bulunan iyon kanallarını etkileyerek, bu kanalların açılıp kapamasına neden olarak iyon akımını değiştirebileceği ve sonuçta bazı hücre fonksiyonlarını etkileyebileceği ileri sürülmüştür (19).
Ancak bu parçacıkların insan dokusundaki konsantrasyonlarının son derece az olması (5 – 100 ppm), bu etkileşmelerde hücre fonksiyonlarının bozulma olasılığının ne kadar düşük olacağının bir göstergesidir. Ayrıca rezonans olayının ortaya çıkması, manyetik alanın sınır değerlerinin çok üzerinde (termal gürültü üzerinde 50 mikroT) gerçekleşir. Sonuç olarak, manyetitlerin insanlarda sağlık sorunlarına neden olduklarına dair bilimsel hiçbir kanıt bulunmamıştır (20).
Epidemiyoloji
Diğer taraftan, başta cep telefonları olmak üzere, çok sayıda epidemiyolojik çalışmada kanser – EM ilişkisi araştırılmıştır. IARC, cep telefonlarını son derece tartışmalı bazı çalışmalara dayanarak (21), 2B kategorisinde “muhtemelen kanserojen” olarak ifade etmiştir (2B : …söz konusu faktörün, insanlarda kansere neden olacağına yönelik sınırlı kanıt taşıdığını ve deney hayvanlarına yönelik kanserojen etkiler için de yeterli kanıtların az olduğunu belirtmektedir (22). Ancak bu kategoride kahve, sebze turşuları, nikel paralar, karbon kağıtlar, talk pudrasının da yer aldığını belirtmek gerekir. Uluslararası bilim kuruluşları ve sağlık otoriteleri, çok sayıda epidemiyolojik çalışma sonuçlarına dayanarak, cep telefonu kullanımına bağlı olarak kişilerde dedekte edilebilecek bir kanser riskinin söz konusu olmadığını açık bir şekilde belirtmektedirler (23). Telefonlar ile ilgili geniş bir yazıyı daha önce kaleme aldığımdan (1), burada bu konuya değinilmeyecektir.
Kan akımının nispeten daha az olduğu meme ve testis kanserleri ile beyin tümörleri ve tümöre yakın dokulardaki EM dalga etkileşmelerini inceleyen epidemiyolojik çalışmaların bazıları pozitif bazıları ise negatif bulgular vermektedir (24). Ancak ilişki olduğunu iddia eden araştırmalarda elde edilen sonuçlar, epidemiyolojik yöntemlerde söz konusu olan çok sayıda bayaslar, sınırlayıcı faktörler, istatistik belirsizlikler nedeniyle kabul görmemektedirler (25).
EM dalganın kansere neden olduğunun bilimsel kanıtı, epidemiyolojik çalışmaların in vitro ve in vivo çalışmalarla desteklenmesi ve bilimsel bir teoriye dayanması gerekir. Henüz hiçbir kanser iddiası bu gerekliliği içermemektedir. Ancak, çok düşük manyetik alanların çocuklarda neden olduğu lösemi vakalarının güvenilir bir istatistikle epidemiyolojik çalışmalarda gösterilmiş olması oldukça dikkat çekicidir. Çok fazla tartışma yaratan bu konuya kısaca aşağıda değinilmiştir.
Çok düşük frekansta EM dalgaların çocuklarda lösemi riski:
1970’li yılların sonlarında yapılan epidemiyolojik çalışmalarda, yüksek gerilim hatlarına yakın yerlerde yaşayan çocuklarda artan lösemi vakaları belirtilmektedir. Nadir görülen bu hastalık (Avrupa’da yılda 1 milyon çocukta 50 – 60 vaka), 0.3 mikroT veya 0.4 mikroT ve üzerindeki manyetik alanlara maruz kalan çocuklarda, daha düşük alanlara maruz kalanlara göre yaklaşık 2 kat daha fazla bulunmuştur (26). Çocuk nüfusunun sadece %1.5 ve %2’sinin bir yılda bu mertebedeki alanlara maruz kaldığı belirtilmiştir.
2020 yıllarında sonuçlanan bazı epidemiyolojik araştırmalar, riskin azaldığını ancak hala güvenilir bir istatistikle 1.4 kat fazla olduğunu göstermektedir. Avrupa Birliğinin 2019 çocuk nüfusu dikkate alındığında, bir yılda lösemiye yakalanan 100 000 çocuktan 2 – 6 çocuğun manyetik alan maruziyetine bağlı olarak bu hastalığa yakalandığı öngörülmektedir. Bir yılda, bu mertebedeki alanlara maruz kalan çocukların yüzdesinde ise azalma görülmüştür (%1’den az) (27,28).
Ev aletlerinden yayılan EM dalgalarının benzer etkilere neden olup olmadığı çok sayıda araştırmanın konusu olmuş, ancak manyetik alan – lösemi ilişkisi saptanmamıştır.
Yapılan çok sayıdaki in vitro ve in vivo çalışmalarda bu epidemiyolojik bulguları destekleyecek hiçbir biyolojik mekanizma bulunmamıştır. Manyetik alana bağlı lösemi sayısının çok düşük olmasının çalışmalara önemli ölçüde belirsizlik getireceği şüphesizdir. Ayrıca bu mertebedeki manyetik alanların lösemi ile ilgisinin olmadığını belirten epidemiyolojik çalışmalarda vardır. IARC, olasılık çok düşükte olsa, 0.3 mikroT veya 0.4 mikroT ve üzerindeki manyetik alanların kronik lösemi ve bilhassa akut lenfoblastik lösemi risklerini dikkate alarak çok düşük manyetik alanları, cep telefonlarında olduğu gibi “muhtemelen kanserojen 2B” kategorisine almıştır.
Yaşam yerlerinde ölçülen manyetik alanlar Avrupa’da 0.025 – 0.07 mikroT, ABD’de ise 0.055 ile 0.11 mikroT arasında değişmektedir, risk doğuran değerlerin genelde çok altındadır (29).
Acaba ülkemizde bu ölçümler hiç yapılmış mıdır?
Her ne kadar risk faktörleri azalma eğiliminde ve hastalığa neden olan manyetik alan değerleri, toplumun günlük hayatta maruz değerlere göre yüksek olsa da WHO bu konuda daha fazla mekanistik araştırma yapılmasını önermektedir (30,31).
Bazı okuyucular, lösemiye yakalanan 100 000 çocuktan sadece birkaç çocuğun hastalığının nedeninin manyetik alan olmasının, çok düşük bir olasılık olduğu halde, bu yazıda niçin önemsediğimi merak edebilirler. Epidemiyoloji çalışmalarda saptanan risklerin, hiçbir teoriye dayanmadığı halde pozitif olması, termal olmayan etkilerin kanserojen olduğunu iddia eden gruplar tarafından önemli bir kanıt olarak kabul edilmekte ve çoğu makalelerinde bu husus dile getirilmektedir (5).
Termal olmayan etkilere pozitif olarak yaklaşan makaleler ile ilgili aşağıdaki eksiklikler ifade edilebilir.
- Aynı amaca yönelik araştırmalarda birbirlerini destekleyici sonuçlar bulunmaması veya zıt verilerin elde edilmesi.
- Birçok makalenin aynı araştırma gruplarından gelmesi ve sonuçların birbirinden bağımsız verilmemesi.
- Aynı veya farklı gruplar tarafından yapılan benzer çalışmaların tekrarlanabilir olmaması
- Birçok in vitro ve in vivo çalışmada ışınlamaların, uluslararası sınır değerlerin üzerinde olması.
- Bazı biyolojik etkilerin ısı artışı olmadan gerçekleşemeyeceği, dolayısıyla gözlenen etkinin termal etki olduğu.
- Işınlamalarda belirli bir standardın kullanılmaması.
- Işınlama – yanıt davranışının belirli bir teoriye dayanmaması.
- Hayvan ışınlamalarında elde edilen bazı sonuçların, insanları da etkileyeceğinin ileri sürülmesi, ancak bu bağlamda bir kanıt verilmemesi.
- Hayvanlarda lokalize (organa yönelik) ışınlama yapılamaması, örneğin cep telefonlarıyla yapılan epidemiyolojik çalışmaların hayvan deneyleri ile paralel yürütülememesi.
- Işınlama sonrası ortaya çıkan etkilerin, hayvanlarda ortaya çıkabilecek stresinin doğuracağı etki ile karıştırılması.
- Birçok in vitro çalışmada ısı kontrolünün molekül veya hücre bazında tam olarak kontrol edilememesi.
- Hücre ve moleküllerde ortaya çıkan etkilerin doku ve organlara projekte edilmesinde organizmanın bağışıklık sisteminin dikkate alınmaması
- Birçok makalede sağlık etkisinin biyolojik etki ile karıştırılması.
Kısaca özetlemek gerekirse, in vitro çalışmalarda hücrenin normal işlevini gerçekleştirdiği üç boyutlu ortamından çıkarılması sonuçları önemli ölçüde olumsuz yönde etkilemektedir. Kendi ortamından ayrı tutulan hücrenin diğer birçok hücre türü ile etkileşmesi mümkün olmamakta, ayrıca daha düşük bir oksijen konsantrasyonuna maruz bırakmaktadır. Hayvanların kullanıldığı in vivo çalışmalar, her ne kadar in vitro deneylerdeki sorunları içermese de elde edilen bulguların insanlara doğrudan uygulanamaması bu yöntemlerin temel sınırlayıcı faktörleridir. Kanser risklerini önemli ölçüde etkileyen insanlara özgün bir faktör yaşam tarzlarıdır. Örneğin, sigara kullanımının etkisini hayvanlarda incelemek mümkün değildir.
İnsanların etkilendiği çevresel faktörlere bağlı kanserojenler ve radyasyon maruziyeti vücutta benzer inflamasyonlar oluşturur. İleri dönemde ortaya çıkan kanser vakalarının radyasyonla ilişkisinin anlaşılmasında epidemiyolojik araştırmalar önem taşır. Ancak çevresel parametrelerin ayrı ayrı kişileri nasıl etkilediği bilinemeyeceğinden bu çalışmaların çoğunun sonuçları önemli hatalar içerir.
Sonuç:
70 yıldır yapılan araştırmalarda, termal olmayan etkilerin insan sağlığını tehdit ettiğini gösteren hiçbir kanıt bulunmamıştır.
Radyofrekans bölgesindeki EM dalgaların ısı ve çok düşük frekanslarda kasların elektriksel uyarılımları ispatlanmış yegane etkilerdir
Ancak uluslararası bilim kuruluşlarının önerdiği sınırların çok üzerindeki ışınlamalarda olumsuz sağlık etkileri söz konusudur.
Uluslararası bilim kuruluşları tarafından öngörülen emniyet ve sınır değerler yeterli korunmayı sağlamaktadır.
REFERANSLAR
- Doğan Bor WEB sayfası (doganbor.com)
- İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon
- İyonlaştırıcı olmayan elektromanyetik dalgaların uzun süreç etkileri: Cep telefonları kanser yapar mı?
- İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyonun Sağlık Etkileri. 5G – Covid19 İlişkisi
- International Commission on Non-Ionizing Radiation Protection (ICNIRP). Guidelines for limiting exposure to electromagnetic fields (100 kHz to 300 GHz). Health Phys. 118:483–524,2020.
.
- IEEE Standards for Safety Levels with Respect to Human Exposure to Electric, Magnetic, and Electromagnetic Fields, 0 Hz to 300 GHz IEEE Std C95.1™-2019
- Directıve 2013/35/Eu Of The European Parliament and of the Council of 26 June 2013 on the minimum health and safety requirements regarding the exposure of workers to the risks arising from physical agents (electromagnetic fields), 2013
- Bioinitiative Report. Report on the Relationship between the Electromagnetic Fields (EMF) Associated with Powerlines and Wireless. 2012.
- IARC, International Agency for research on cancer, “Non-Ionizing
radiation, part 2: Radiofrequency electromagnetic field”, IARC Monographs,
vol. 102, IARC, Lyon, 2013.
- Human Exposure to Electromagnetic Fields: From Extremely Low Frequency (ELF) to Radiofrequency, First Edition. Patrick Staebler.
© ISTE Ltd 2017. Published by ISTE Ltd and John Wiley & Sons, Inc.
- ICNIRP (International Commission on Non-ionizing Radiation Protection) (2010). Guidelines for limiting exposure to time varying electric and magnetic fields (1 Hz to 100 kHz). Health Physics, 99(6), 818-36, 2010
- ICNIRP (International Commission on Non-Ionizing Radiation Protection) (2009). Guidelines on Limits of Exposure to Static Magnetic Fields. Health Physics, 96(4), 504-4. Health effects of EMF – 2015.
- ICNIRP (International Commission on Non-ionizing Radiation Protection) (2010). Guidelines for limiting exposure to time varying electric and magnetic fields (1 Hz to 100 kHz). Health Physics, 99(6), 818-36, 2010
- Non-ionizing radiation, Part 1: static and extremely lowfrequency (ELF) electric and magnetic fields. IARC Monographs on the Evaluation of Carcinogenic Risks to Humans, Vol. 80. Lyon, France: International Agency for Research on Cancer, IARC Press; 2002.
- International Commission on Non-Ionizing Radiation Protection (ICNIRP) (2020b) ICNIRP 43 Note: Critical Evaluation of Two Radiofrequency Electromagnetic Field Animal Carcinogenicity Studies Published in 2018. Health physics, 118(5), 525–532. 45 https://doi.org/10.1097/HP.0000000000001137
- 2015. Scientific Committee on Emerging and Newly Identified Health Risks: Potential health effects of exposure to electromagnetic fields (EMF): http://ec.europa.eu/health/scientific_committees/emerging/docs/scenihr_o_041.pdf August 15, 2015
- International Commission on the Biological Effects of Electromagnetic Fields (ICBE-EMF). Scientific evidence invalidates health assumptions underlying the FCC and ICNIRP exposure limit determinations for radiofrequency radiation: Implications for 5G, 2022.
- WHO, World Health Organization, “Environmental Health Criteria 238: Extremely low frequency fields”, who.int/peh-emf/publications/Complet_ DEC_2007.pdf, 2007.
- O’Connor R, Steve D. Madison Exposure to GSM RF Fields Does Not Affect Calcium Homeostasis in Human Endothelial Cells, Rat Pheocromocytoma Cells or Rat Hippocampal Neuron PLoS One. 2010; 5(7): e11828. Published online 2010 doi: 10.1371/journal.pone.0011828,
- Sheppard AR, Swicord ML, Balzano Q. Quantitative evaluations of mechanisms of radiofrequency interactions with biological molecules and processes. Health Phys, 95: 365–396. doi:10.1097/01. HP.0000319903.20660.37 PMID:18784511, 2008.
- Scientific Committee on Emerging and Newly Identified Health Risks (SCENIHR). Possible effects of electromagnetic fields (EMF) on human health [Internet]. Brussels: European Commission; 2007 [cited 2022 Aug 23]. Available from: https://ec.europa.eu/health/ph_risk/committees/04_scenihr/docs/scenihr 007.pdf
- Schuermann, D., & Mevissen, M. (2021). Review: Manmade Electromagnetic Fields and Oxidative 6 Stress – Biological Effects and Consequences for Health. International Journal of Molecular 7 Sciences, 22(7), 3772. https://doi.org/10.3390/ijms22073772
- US Food and Drug Administration. Review of published literature between 2008 and 2018 of relevance to radiofrequency radiation and cancer [Internet]. Washington, DC: US Food and Drug Administration; 2020 [cited 2022 Aug 23]. Available from: https://www.fda.gov/media/135043/download
- The INTERPHONE Study Group. Brain tumour risk in relation to mobile telephone use: results of the INTERPHONE international case-control study. International Journal of Epidemiology; 39(3):675–694, 2010
- Non-ionizing radiation, Part 1: static and extremely lowfrequency (ELF) electric and magnetic fields. IARC Monographs on the Evaluation of Carcinogenic Risks to Humans, Vol. 80. Lyon, France: International Agency for Research on Cancer, IARC Press; 2002
- Radiation: Electromagnetic Fields. 2016. Available online: https://www.who.int/news-room/questions-and-answers/radiation-electromagnetic-fields (accessed on 11 November 2022.
- Verbeek, J.; Oftedal, G.; Feychting, M.; van Rongen, E.; Scarfi, M.R.; Mann, S.; Wong, R.; van Deventer, E. Prioritizing health outcomes when assessing the effects of exposure to radiofrequency electromagnetic fields: A survey among experts. Environ. Int. 146, 106300, 2021.
- IEEE ICESWebsite Expert Reviews. Available online: http://www.ices-emfsafety.org/expert-reviews/ (accessed on 11 November 2022).
- Kheifets L, Ahlbom A, Crespi C M. Diğerleri. Pooled analysis of recent studies on magnetic fields and childhood leukaemia Br. J. Cancer 103, 128–35, 2010.
27)J Swanson Changes over time in the reported risk for childhood leukaemia and
magnetic fields J. Radiol. Prot. 39 , 470–488, 2019.
- Seomun G, Lee J, Park J. Exposure to extremely low-frequency magnetic field and childhood cancer: A systematic review and meta analysis. PLoS ONE 16(5): e0251628. https://doi. org/10.1371/journal.pone.0251628, 2021.
- ARIMMORA Advanced Research on Interaction Mechanisms of electroMagnetic
exposures with Organisms for Risk Assessment EC 2015.
- WHO Intenational survey on rating potential adverse health outcomes from exposure to radiofrequency 2018.
- WHO Radiofrequency Fields monograph Task Group on Radiofrequency Fields and
Health Risk. 2023.
Prof. Dr. Doğan Bor