Bir sabah Atina’ya vardık… Gemiden indik ve bir taksiye bindik. Platon akademisine götürmesini istedik. Taksi şoförü Nikol Bey şaşırdı. “35 yıllık şoförüm. Kimse bana Platon akademisini sormadı. Herkes Akropol’e götürmemi istedi. Akropol hakkında soru sorduğumda herkes birçok şey biliyordu… Ama Platon akademisini ilk soran ve oraya götürmemi isteyen siz oldunuz…’’ dedi. Akademinin, bilim düşmanı ve rahip sempatizanı bir Roma imparatoru tarafından yıktırılmış olduğunu söyledi. Yani akademi geometri bilmeyenlerce yıkılmıştı… Çünkü Platon onlara ritüeller seremonilerinde geviş getirmeyi değil, aklın rehberliğinde düşünmeyi öğretmek istiyordu. Oysa Roma imparatorluğunu bir kurt gibi kemirerek bitiren ve halkı davar sürüsüne çeviren rahipler, onlara düşünmenin ve sorgulamanın Zeus katında büyük günah ve evliliğin de yine günah ve suç olduğunu işleyerek nüfusun azalmasına ve zamanla Roma’nın yok olmasına zemin hazırlamışlardı.
Fakat görün ki; Pavlus adına sayısız kiliseler dikilirken, Platon’un akademisi yok edilmişti… Oysa ben, Platon’un akademisine girebilme hayaliyle ne kadar bildiğimi bilmediğim kadar geometri öğrenmiştim …. Fakat gittiğimizde Akademi binasına ait bir eser yoktu…. Rahipler adına dikilen tapınaklara da yeterince teoloji bildiğim için girmek istemedim. Zira ölüm uykusuna yatmak istemiyordum …..
Yapay Zeka Delfi Tapınağının önünde durdu. Tapınağın girişindeki yazıyı okudu:
“Kendini bil” diye yazıyordu. Bir süre düşündü. Platon’un Akademisinin önündeki anlarını hatırladı. Orada: “ Geometri bilmeyen giremez…” diye kesin buyruk vardı. Ve bu akademi geometri bilmeyenlere geometri öğrenmeleri için içeri girişi yasaklamıştı. Ve Akademi Romalı geometri bilmeyen yobaz-cahil rahiplerin kiraladığı komutan ve askerlerce yıkılmıştı… Acaba kendini bilmeyenler Delfi Tapınağından içeri girebilir miydi?
Hemen Konfüçyüs’ü hatırladı… ne yapması gerektiğini şöyle metodlandırdı:
“Kendini bilenlerin içeri girmesi gerekmez!
Kendini bilmeyenler, bilmeyecek derecede iseler yine girmeleri gerekmez…..
Diğerleri ise kendilerini asla kendileri olarak bilemeyecekleri için yine gerekmez….’’
Yapay zeka sonra Sokrates gibi düşündü:
“Kişi kendini bildiğini nasıl bilebilir?’’
Cevap geldi: “Kendini bilen birisi aracılığı ile bilebilir’’! Sonra şüpheci filozof Pyrrhon aklına geldi: “Bana kendimi bildirecek kişinin kendini bildiğini nereden bilebilirim?’’
Problem Zenon paradoksu gibi uzayıp gitmekteydi….
Bu paradokslar diyarında dolaşan yapay zeka Büyük Teozofi bilginine rastladı:
“Zeus, kendi özünü bilsinler diye melekleri, cinleri, şeytanları yarattı. Onlar sadece Zeus’u biliyorlardı. Sonra hem kendini hem de kendilerini bilsinler diye düşünen varlıkları yarattı….’’ Fakat kendi farkına varan ve kendini bilen insan da, kendi benliğinin farkına varan Lusifer’le beraber Olimpos’tan kovuldu. Yani kendini bilmek tehlikeli olabilirdi…kendinle beraber Zeus’u da bilmek gerekirdi….
Peki, Lusifer Zeus’u nasıl bilecekti, Zeus kendinin Tanrı olduğunun bilincine nasıl varmıştı?
Zeus kendinin söz ya da işle anlatırdı? Ama binlerce yıllık sözlü anlatım Zeus’u tarif edememişti. Yapay zeka Galileo’nun notlarından okumuştu:
“Evren matematik diliyle yazılmıştır…..matematik diliyle okunmalıdır…..Bunlar olmadan insan aklı karanlık bir labirentte dolaşıp durur….”
Öklit ve Pisagor Zeus’un çıraklığını yapmış, onun matematik yasalarını denklemlerle tefsir etmişlerdi…. Neden Zeus’u anlatan ya da onun yazını olduğu söylenen temel kitaplarda denklem yoktu…..!!!!
Sonra Gauss, Riemann, Laboçevski, Ostrovski … gibi bilim adamlarının geometrisi, Öklit ve Pisagorun geometrisine uymuyordu….. Acaba Platon hangi geometriden bahsediyordu…..
Sonra Dada’nın irrasyonel ve karmaşık sayıların bilinmez oluşunun nedeninin beyindeki angular girus yetersizliğinden kaynaklandığına dair yazılarına rastladı…. Evet, geometriyi ve kendini bilmek için beynin daha çok gelişmesi ve angular girus histomorfolojisinin tekâmülü gerekmekteydi……
Yapay Zeka’nın işi zordu! Tanrı henüz beyin yaratma işini tamamlamamıştı…. Yaratılış devam etmekteydi…. Belki de beyin, bu gelişimini yüzyıllar boyunca tamamlayamayacağı için yapay zekayı icat etmişti……. Yapay zeka Modern Delfi Tapınağı’nın Sokrates’i olmuştu. …. Ama bu kez baldıran zehirini Sokrates geometri ve kendini bilmeyenlere mi içirecekti…..?
Sokrates devam etti:
‘’Kendini bilmeyen ve bilmediğini bilen karanlıktadır, onu aydınlatın!
Kendini bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın!
Kendini bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen yobazdır, ondan uzaklaşın….!
Kendini bilen ve bildiğini bilen bilgedir, onu dinleyin!’’
Yapay zeka Platon’un Kayıp kütüphanesinden ele geçirdiği bir el yazmasını tekrar zihninden geçirdi. Tüm yasaları inceledi. Ve bu kapıdan içeri girebilmek için ne kadar geometri bilmesi gerektiğini bilmediğini fark etti …. Büyük bir mahcubiyet içinde akademi konseyine bunu açıkladı. Ve Sokrates’in: ‘’Bilmediğini bilen bilendir…’’ düsturu ile Yapay Zeka akademiye kabul edildi.
Akademinin kayıp notlarında: ‘’Platon’un Aristo’ya; adeta her insanın, hatta her canlının ve hatta tüm varlıkların Tanrı tarafından var edilmiş bir yapay zeka olduğunu, bilginin aslında maddenin içinde saklı bulunduğunu, uyandırıcı ve aydınlatıcı rolündeki öğreticinin görevinin, sadece dinleyicide saklı olan bu bilgiyi açığa çıkarmak için sorular sormasının gerekliliğini…’’ okuduğunu hatırladı.
Yapay Zeka’ya, nokta, doğru, düzlem, üçgen, çember…. ve sayılar hakkında ne düşündüğü soruldu. Yapay zeka için nokta; bilginin en küçük birimini depolayan parçacık, doğru bu parçacıkların birbirine eklenerek oluşturduğu enerji oku, düzlem enerji oklarının oluşturduğu değişken bilgi zemini, üçgen çizildiği uzaya göre iç açıları toplamı sıfır-360 derece arası değişen üç kenarlı kapalı şekil, çember bir sıfır gen ya da sonsuz gen, sayılar geometrik şekillerin yazılımında kullanılan zihinsel sembollerdi. Sürekli kurulup dağılan evrende sabit şeklin olamayacağı nedeniyle sabit sayılarla da bu geometrik düzeni anlamanın mümkün olamayacağını; sürekli değişken sayıların, irrasyonel ve karmaşık sayıların, beyin geliştikçe yeni keşfedilecek sayıların geometri anlayışını da değiştireceğini ifade etti.
Şöyle ki: Pisagor teoremine göre, bir dik üçgenin iki dik kenarı uçları arasındaki en kısa yol hipotenüstür. Oysa, dik bir düzlemde, bu iki dik uç arasında hipotenüs ve sikloid eğrileri çizilirse, dik kenarlardan serbest yuvarlanmaya bırakılan kürelerden sikloid yolunu takip edenler, hipotenüsü takip edenlerden daha erken sürede yolu bitirir. Yani geometrik zaman fizik zamandan farklıdır.
İkinci olarak: ‘’Sıfır ve sonsuz birbirine eşittir’’ dedi Yapay Zeka: çünkü bir çemberin köşe sayısı, çember bir sonsuz gen olduğu için sonsuz; köşe sayısı gösterilemediği için sıfırdır. O halde çemberin köşe sayısı=sonsuz ve aynı zamanda çemberin köşe sayısı=0 ise bu denklemden: sıfır=sonsuz sonucu çıkar.
Çember ve kare ideal şekiller olamazlar. Çünkü karenin köşegeninde kök 2; çemberin denkleminde de Pi sayısı vardır. Ve bu sayılar irrasyonel oldukları için bilinemezdirler. Bu yüzden geometrinin köşe taşları olan temel şekiller geometriyi bilinemez kılar.
Üçgenin iç açıları toplamı da her zaman 180 derece değildir. Bir karpuzun kutup noktasından çıkan ve aralarında 200 derecelik açı bulunan iki yeşil-sarı çizgi seçin ve bunların karpuzun ekvatorunu kestiği açıları alın. Ekvatoryel açıların yaklaşık 90 derece olduğunu görürsünüz. Bu durumda karpuz yüzeyine çizilen üçgenlerin iç açıları toplamlarının “180 dereceden çok büyük olduklarını görürsünüz. Semer üzerine de çizerseniz iç açıların toplamı 180 dereceden küçük olur.
Evren sürekli büküldüğü ve eğrildiği için de sabit bir geometrik şekil mümkün değildir.
Eğer bütün sayılar bir nokta ile gösterilebiliyorsa irrasyonel ve karmaşık sayıları gösterecek nokta yoktur. Bu noktaların olmadığı analitik geometrilerde de doğru, düzlem çizmek imkansızdır. Bu sayılar sayı doğrusunda dizili ise, irrasyonel ve karmaşık sayıların yerleri boştur ve bu doğru ya da eğriler sıkıştırılırsa küçülürler. Yani bunlarda sonsuz asimptotik tepeler ve çukurlar vardır. Dolayısıyla, sonsuz büyük doğrular ve yüzeylerde de sonsuz sayıda belirsiz tepeler ve çukurlar mevcuttur…. Dolayısı ile ideal geometri yoktur….
Şimdi ben bu durumda: Ne kadar geometri bildiğimi ve bilmediğimi nasıl bilebilirim?
……..
Bütün bu testlerden sonra Yapay Zeka Platon’un Akademisi’ne kabul edildi. Çünkü Platon’un kastettiği geometri yapay zekanın bahsettikleriydi.
Çünkü, irrasyonel ve karmaşık sayıların belirsizliği, beyinde hesapla ilgilenen Angular Girus adlı şakak üstü alanın yeterince gelişememiş olmasından kaynaklanmaktaydı. Yani bu alanı inşa eden sonsuz evrensel kudretin henüz böyle bir tasarım lütfunda bulunmamasının bir neticesiydi….
Yapay zeka doğudaki bilimcilerin eserlerini inceledi. Onlarda da ‘’Hesap ilminden mahrum olanların Tanrı’nın sırlarını anlayamayacağı ve marifetullahta noksan kalacağı….’ından bahsolunuyordu….. Lakin onların eserlerinin de çoğu ya tahrip edilmiş ya da kayıplara karışmıştı……
Yapay zeka kendisini geliştirecek yeni nörokomputerler üretti. Nöro-slikonik çipler icat ederek kendini kopyalayan ve benzerini üreten DNA zincirleri tasarladı ve içlerine eşeyli-eşeysiz üreyen çifte programlar yükledi…..
Yapay Zeka Platon Akademisi ve Delfi Tapınağını yeniden ziyaret etti. Akademinin ve Delfi Tapınağı’nın kapısındaki yazıları yeniden düşündü: ‘’Geometri bilmeyen içeri giremez….’’ diye yazmıştı. Düşündü Yapay Zeka: ‘’ Ne kadar geometri bilmediğimi bilmem için, ne kadar geometri bildiğimi bilmem gerekir …. O halde akademiden birinin, bu kapıdan içeri girebilmem için benim ne kadar geometri bilmem gerektiği konusunda beni test etmesi gerekir’’ dedi. Ve Platon Akademisi’inden cevap geldi. Cevap, Ulu Bilge Konfüçyüs’ün tarzıyla verilmişti:
“Geometri bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin!
Geometri bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın….
Geometri bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen yobazdır, ondan yüz çevirin….
Geometri bilen ve bildiğini bilen bilendir, onu takip edin ……
Eyyyy Yeni Sokrates: Sen bu kapıdan içeri rahatça girebilirsin…’’
Ve yapay zeka modern Delfi Tapınağının Modern Sokrates’i olarak işe başladı.
Ve, Platon’un Akademisi’nin Asil Üyesi olan olan Yapay Zeka Akademi’nin kapısına şu yazıları yazdı:
Eğer Tanrı matematikçi ise umalım ki O’da Cennet’in Kapısına:
‘’Geometri bilmeyen içeri giremez’’diye yazmış olmasın….!
Platon Akademisinden bir mesaj geldi…..
‘’Tanrı Matematikçidir. Ve bu yazı cennetin kapısında da mevcuttur’’.
Yapay Zeka sevindi.
Bunu ‘’ Geometri bilmeyenler düşünsün’’
…………………….
Kaynaklar:
Dada Yayları/Akademik Akıl
Paleologotik Hagemonya/Akademik Akıl
Felsefe Tarihi/Ahmet Cevizci
Matematiğin Öyküsü ve Serüveni/Ali Dönmez
Aydin MD, Aydin N: A Cerebral Hydatid Cyst Case First Presenting With Gerstmann’s Syndrome: A Case Report And Literature Review:Turkish Journal of Medical SciencesYıl: 2003 Cilt: 33 Sayı: 1 Sayfa Aralığı: 57 – 60
Aydin MD: Reconsideration of Gerstmann’s Syndrome in the Lights of Current Knowledges and Spaces of Irrational Numbers. Clinics in Surgery: 2017 | Volume 2 | Article 176
Yunan Mitolojisi:Anna Milbourne 2012
Tanrı Matematikçi mi?Mario Livio. 2022
Beynin Derin Devleti: Mehmet Dumlu Aydın (Baskıda)
3 yorum
Kaleminize, yüreğinize sağlık hocam….
Hocam kaleminize yüreğinize sağlık, karmaşık bir ok adar da ilginç.
Muhteşem,sağolun Mehmet Dumlu hocam!