“Cas 9 sistemi, bilim insanlarına herhangi bir organizmanın genomundaki belirli bir gen bölgesini kesme, yapıştırma, ekleme ve etkisiz hale getirme ya da çok hassas bir şekilde tamamen değiştirme imkanı sunan eşsiz bir gen düzenleme aracıdır.” (İsmail Hakkı Aydın-DNA-Gen Cerrahisi).
DNA molekülü cerrahisi yan dalı olarak da yorumlanabilir.
Bu cerrahinin genel cerrahinin yan dalı olarak uzmanlaştığını düşünürsek, şimdiden, hem de hiç zaman kaybetmeden uzmanlık tüzüğü hazırlanmalı ve altyapı çalışmalarına başlanmalıdır.
İnsanın, varoluş haliyle ve de alışılmış haliyle devam etmesini istiyorsak, bu cerrahi dalının “terör” için araç haline gelmeden gerekli hukuk ve yasal tedbirler alınmalıdır.
Doğal dünya düzenini benimseyen, algılayan ve uygulamaya geçiren bir öncü yönetici kadroya, insanlığın geldiği aşamada acilen ihtiyaç olduğunu bilmeliyiz.
Doğal sistemi bozan her DNA girişimi, patolojik düzen süreçlerini hazırlayabilir ve “moleküler terör” insanlığın büyük sorunu haline gelebilir.
Bilimsel yöntemler, bilim üretmede insanlığa hastalık, ilaç, bitki, hayvan konularında verimi artırabilir, aynı oranda zararlı ürünler de ortaya çıkarabilir.
Bilim üretmede amaç-araç-hedef sacayağını paradigma alıp amaç-araç haline getirildiğinde, hedef sapması bilimin verilerini terörize edebilir.
Doğal dünya düzenini biyolojik alanda ıskalama sürecine girdiğinizde, nasıl “moleküler teröre” ortam hazırlarsanız, fiziksel alanda yoğunlaşan yapay zeka çalışmalarında da insanın yaradılış amacını ıskalayan girişimlerden kaçınmalısınız. Iskalamaları görmemezlikten geldiğimizde bilimde “tesadüf” olmadığından, sosyal alanda “Covid-19” gibi “aramıyordum ama buldum” sonucu ile karşılaşmak şaşılacak bir durum olmaz.
Doğal dünya düzeni, doğal ve evrensel olan, her insanı sosyal, fiziksel ve biyolojik olarak bütünsellik içinde yaşatan yaradılış yasalarının yaşam biçimine dönüştürülmesidir.
Dönüştürülmesidir diyoruz, çünkü endüstri devriminden beri bütünselliği bozulma sürecine girmiş bir “dünya” ile karşı karşıyayız.
Sorun, endüstri devriminin ivmesi, sosyal alanı biyolojik ve fiziksel alanın evrensel ve doğal yasalarıyla bütünsel işleyişinden kopararak gelişmiş olmasıdır.
500 yıllık bir doğal yozlaşma süreci doğal dünya düzenine evrilmesi için kaç yıl doğal ve evrensel ilkeleri harekete geçirmeliyiz?
Bu soru cevap bekliyor.
Ve can alıcı bir sorudur.
Dünyanın insana ihtiyacı yoktur. Tüm insanları Mars’a taşısak, dünyanın doğal halinin insanın zulmünden kurtulacağı çarpıcı bir şekilde görülebilir.
Sonuç: “Dünyanın insana ihtiyacı yoktur, insanın dünyaya ihtiyacı vardır” paradigmasını felsefe edinmenin zamanı gelmiştir.
“Dijital düşünce” aşamasına gelmiş insanoğlunun çalışmalarında, aklı işletme ve felsefe yapmanın dinamikliğinde, sürekli gelişme süreci bilim adına kaçınılmaz olmalıdır.
Ancak bireyin ahlak temelinde, toplumun etik ilkeler bağlamında, “Dijital düşünceye evet, dijital teröre hayır!”
Selam ve sevgiler.