Okul sınıflarında, üç tip öğrenci vardır. Birinci gurup, en çalışkan olanlar. Sayıca çok azdırlar. Toplasan bir kaç kişiyi geçmezler. Onlar, daima kendi aralarında yarış halindedirler. Sosyal aktivite, spor ve sanatla çok fazla ilgileri yoktur. Derslere çok çalıştıklarından, başka işler için ayıracak boş vakitleri yoktur. Devamlı olarak, birbirlerini kollamaya çalışırlar. Hangi sınavdan kim kaç almış, kim takdir alacak, kim teşekkürde kalacak. Onların esas hedefleri, ülkemizin en iyi liselerden birinde devam etmek, üniversitede ise en yüksek puanla öğrenci alan fakültelerden birini kazanmak ve sonrasında, eğer imkan bulurlarsa yurt dışına, gelişmiş ülkelerden birine gitmek. Ailelerinin şimdiki durumlarından memnun değillerdir. Daha iyi maddi imkanlarının olmasını isterler.
İkinci gurup, ortadan idare edenlerdir. Sınıfları geçip okulları bitirmek gibi, ana hedefleri vardır. Okulda sosyal olaylarla da ilgilenmeye çalışırlar. Aslında, orta derecedeki başarılarıyla, sınıfları rahatça geçerler. Bu yüzden, ‘zaten öndeki çok zeki ve inek olanları geçmem mümkün değil. ‘Nasıl olsa, bu halimle de sınıfları geçiyorum’ diye düşünerek, öyle çok fazla çalışmayıp, derslere çokça asılmazlar. Sınıflarda öğrencilerin çoğunluğu bu guruptadır.
Üçüncü gurupta olanlar da birinci guruptakiler gibi sayıca çok azdırlar. Onların ileriye yönelik hiçbir hedefleri yoktur. Ailelerinin zoruyla okula gidip gelirler. Sınıfta en arkalarda oturmaya çalışırlar. Dersi kaynatmak, hiç yoktan olay çıkarmak, o da olmazsa öğretmenleri açığa düşürmek, ana hedefleri arasındadır. Liseye geldiklerinde, çoktan sigaraya başlamıştırlar. Arkadaş gurupları da kendileri gibidir. Derslerle hiç mi hiç ilgileri yoktur. Aralarında çok zeki olanlar da olsa da genelde bu gurupta olanların kapasiteleri düşüktür. Aile yapıları, ve ekonomik durumları genelde iyi değildir. Yan uğraşılardan, gezi, spor, müzik ve sosyal aktivitelerle diğer gruptakilere oranla, çok daha fazla ilgilidirler. Dersten kaçma onlarda yaygındır. Ceza almazlarsa, ya da okulu yarıda kesip bırakmazlarsa, eninde sonunda, ite kaka da olsa sınıfları geçip mezun olurlar.
Eğitim sistemimizde sınıfta kalma giderek çok azaldı. Hatta yok gibi. Bunun en önemli nedeni, okul ve dersliklerin yeterli sayıda olmayışıdır. Arkadan gelenlere yer bulmak için, öndeki öğrencilerin sınıflarını geçip, zamanı geldiğinde mezun olmaları esastır. Özellikle bakanlık okullarında durum böyledir. Müdürlerin ve diğer idarecilerin, öğrencileri sınıfta bırakmamaları için, sık sık öğretmenleri uyarmaları çoğunlukla bu yüzdendir. Velileri de, bu şekilde hoş tutmaya çalışırlar.
Öğrenci memnun, veli memnun, milli eğitim de memnunsa, oh ne ala. Canım, okulun başarısını da düşürmemek lazım değil mi. Yoksa alimallah, bir de veliler şikayet ettiler mi, müfettiş falan darken, idarecileri görevden alıverirler. Okullardan her türden öğrenci mezun oluyor da, sonrasında girdikleri sınavlarda, öğrencilerin ve okullarının durumları kabak gibi hemen ortaya çıkıveriyor. Lise, üniversite ve sonrasında ki KPSS sınavlarında durumları, net olarak belli oluyor.
İşte bu şekilde arkadaşlar, okullarımızdan çok süper zeki, çok çalışkan olanların yanında, orta halliler, hatta molozlar da mezun oluyor. Mezun olanların hangi dereceyle mezun oldukları, bizde en az sorgulanan bir durumdur. Ülkemizde özellikle devlet dairelerinde işe alınırken aranan kriterler, ‘imam hatipli olmak, arkanızda belli siyasi desteğinizin bulunması’ ön plana çıkınca, okullarından, üniversiteden mezun olanların, çok zeki ya da işe yaramaz moloz gruptan olmasının hiçbir önemi yoktur. Yeter ki sınavda geçer not al, kafidir. Başkası KPSS de 95, hatta 100 almış olsa da, gerekirse biz onu mülakatta, tereyağından kıl çeker gibi şıppadanak eleyiveririz. Devlet dairelerinde işe alınacak olanların listesi, daha en başından bellidir. Partiden, iktidardan ricalar olur. Kimi telefon eder, kimi liste gönderir. Arada bir, medyada, gazetelerde çıksa da önemli değildir. İki-üç gün yazar çizerler, sonra unutulur gider.
Hal böyle olunca, ite kaka mezun olmuş molozları da uygun şekilde devletin bir yerlerine yerleştirirsiniz. Okulda takdir teşekkür almış ya da almamışsın önemi kaldı mı, sen bana mezun olduğun okulun adını söyle, o yeterlidir kardeşim. Devlette işler yürümüyormuş, kimin umurunda. O yüzden kurumlarda iki kişinin yapacağı bir iş için fazladan on kişi daha işe alınır. Nasıl olsa işe alınanların aralarında, işleri götürecek akıllı birileri de vardır, işleri onlar götürür. Boşta gezen torpilliler, moloz olsalar da önemli değildir, amir olur, müdür olur, yükselir de yükselir. Ana prensipler, ‘kaçma, karışma, karıştırma, daima kendi önündeki işine bak, salla başını al maaşını’.
– Ormanlar yanıyor, uçak yok. – Takma kafana, yanar yanar, yanacak ağaç kalmayınca kendiliğinden durur. – Kar yağdı, pistler açılmadığından uçaklar kalkıp inemedi, havalimanına giden yollar kapandı. Yolcu, turist hepsi açıkta kaldı, etrafta otel yok diye bağırıp çağırıyorlar. – Meraklanma, çevik kuvvet gönderip onları da yatıştırırız. Olmaz sa, yerde yatmaları için karton dağıtırız.
– İyi dedin, bak bu otel işi hiç aklımıza gelmemişti. ‘Her şerde bir hayır vardır’ derler. Biz bu otel işini de, bir iki yılda çözüp hallederiz. Sen bile, gördüğünde şaşarsın. Şimdi, iş geldi hakim rüzgarları ve göçmen kuşların göç yollarını değiştirmeye, onu da hallettik mi, gel keyfim gel.
– Son yıllarda, yurt dışına beyin göçü çok artmış diyorlar.
– ‘Olacak olan bokundan belli olur’ diye bir ata sözümüz olsa da, bakma sen ona. Bizde, hem belli olmaz, hem de belli oldurmazlar kardeşim. Çok zeki olanlar bile çalışmaya başlayınca, büyük çarkın dişlileri arasında, ezilir giderler. Bilmem anlatabildim mi.
4 yorum
Kalemine sağlık sevgili kardeşim. Okullarımızdaki eğitimi çok güzel özetlemişsin.
Değerli hocam yazılarını keyifle takip ediyorum, bugünde hem nalına hem mıhına dokunmuşsun, yurtsever ve duyarlı yazılarınla çok güzel ve yararlı dokunuşlar yapıyorsun, eline ve emeklerine sağlık, sevgiler ve iyi akşamlar
Bu ülkede değerlilerin önüne önemliler geçtiği müddetçe halimiz böyle perişan.
Ne güzel anlatmışsınız; hal-i pür melalimizi
sayın meslektaşım. Kaleminiz durmasın, yüreğiniz hiç susmasın
Artık böyle ve yapacak birşey yok