Ekim ayına geldik, tıbbın her alanında kongreler doludizgin yapılıyor. Jinekolojide de bu sonbahar pek çok kongre var. Ancak infertilitenin ülkemizdeki öncü kongresi olan ve her yıl 29. Ekim’de yapılan TİVAK (Türkiye İnfertilite Vakfı) kongresi ve onun yaratıcısı Prof. Dr. Mülazım Yıldırım artık yok. Genç yaşta kaybettiğimiz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniği öğretim üyesi Mülazım Hoca ve onun pek çoğumuzun bilmediği özelliklerinden bahsedeceğim bugün.
Mülazım Hoca, Türkçe kitapların bugünkü kadar yaygın olmadığı yıllarda infertilite ve genel jinekoloji alanında kitaplar yazmaya başladı. Bir hocanın kitabının olması onun için çok önemliydi. İnfertilite kitabım yayınlandığında beni ilk kutlayan da o olmuştur ve bana "Bir kitabın var, sen artık farklı bir öğretim üyesisin" demişti. Daha sonra Türkiye Klinikleri Obstetrik ve Jinekoloji dergisinin ilk editörü olarak uzun yıllar dergimizi hazırladı. Sonra da Türk Fertilite dergisini yayın hayatına kazandırdı.
Mülazım Hoca, her zaman yenilik arayışında oldu. Histeroskopinin henüz kullanılmadığı yıllarda, uterin anomalilerin tedavisinde yeni metroplasti teknikleri geliştirdi.
Ülkemizde mikrocerrahi ile tuboplasti yapabilen çok az sayıda uzmandan biriydi. TİVAK kongreleri ise, kanaatimce ülke tıbbına yaptığı en büyük hizmet olmuştur. 1991 yılından itibaren her yıl düzenlediği kongre, ülkenin dört bir yanındaki meslektaşların özlemle beklediği ve Ankara’mıza koşarak geldiği en önemli bilimsel aktivite olmuştur. Bizler de kongrede sunum yapmayı, bu sunumları hazırlayabilmek için bilimsel çalışmaları hızlandırmayı ve öğretim üyesi olmanın hazzını TİVAK kongreleri sayesinde öğrendik.
"Bu kadar yoğun bir bilimsel yaşamı olan birinin, tıp dışında bir yaşamı olamaz" diye düşünürseniz, çok yanılırsınız. Çünkü Mülazım Hoca iyi bir şair, iyi bir besteci ve iyi bir ressamdı. Son derece duygusal şiirleri, renklerin ahengini yansıttığı tabloları, bestelediği şarkıları, pek çoğumuzun bilmediği sanatçı kişiliğinin birer parçasıydı.
Ben, sevgili eşi ve çocuklarının onun tüm eserlerini ve ayrıca bıkmadan usanmadan dünyanın dört bir yanından topladığı eski eser ve antikaları, ileride çok sevdiği Haymana’da sergileyeceklerini düşünüyorum. Genç meslektaşlarıma da Anadolu’nun küçük bir kasabasından çıkıp, bu kadar büyük bir medeni cesaret gösterip, bu noktalara gelebilmiş hocalarını örnek almalarını öğütlüyorum.
13
önceki yazı