Bilindiği üzere Hz. Peygamber, hastalananlara ilaç ve doktor tavsiyesinin yanı sıra dua etmiş,[1] onlara “Yüce Allah’a nasıl dua edeceklerini” öğretmiş,[2] şifanın sadece Yüce Allah’tan beklenilmesini ve O’nunla irtibatın hiçbir zaman koparılmamasını tavsiye etmiştir. Câhiliye döneminde olduğu gibi bazı hastalıklara yakalandığı için muska ve benzeri şeyler (temâim) taşıyarak iyileşeceğini zannedenleri ise şöyle uyarmıştır:
“Kim (kendisine fayda verdiğine veya bir zararı def ettiğine inanarak) bazı şeyler (muska, nazarlık, boncuk, kemik, kurt dişi, ayı tırnağı, okunmuş iplik vs…) takarsa (şifayı veya kötülüklerden korunmayı Allah Teâlâ yerine o taktığı şeyden beklerse) o kimse (kıyamet günü) taktığı şeyle başbaşa bırakılır.”[3]
Görüldüğü üzere Hz. Peygamber, “cansız birtakım nesnelerden medet umulmasının yanlışlığını” ortaya koymakta, hastalananlara sebeplere sarılma ve Rablerine dua ederek meşrû ölçüler içinde tedavi imkânlarını araştırma tavsiyesinde bulunmaktadır.
Nitekim Câhiliye döneminde bazı taşların uğur getirdiğine ve hastalıkları iyileştirdiğine inanılırdı. İşte o, böyle yanlış bir inançtan Müslümanları sakındırmış ve insanları Yüce Allah’a kulluğa ve sadece O’ndan istemeye davet etmiştir.[4]
Kaldı ki Kur’ân-ı Kerîm; “(İnsanoğlu, başına gelen bir sıkıntıdan kurtulmak için) Allah yerine ne zarar ne de fayda sağlayabilen şeylere (cansız nesnelere) yalvarıp yakarır; düşülebilecek en vahim sapıklık da zaten budur!”[5] diyerek insanları uyarmakta ve bu tür cansız nesnelerden medet umulmasını “sapıklık” olarak nitelendirmektedir. Hal böyleyken hâlâ muska takmayı veya üzerinde (boynunda/çantasında) taşımayı tavsiye etmek, bu âyetin ruhuna aykırı hareket etmeyi kabullenmek anlamına gelir.
Dolayısıyla kamil bir mü’minin Yüce Allah’a dua ederek, O’na itimat ederek, sırf O’ndan istemek yerine üzerinde taşıdığı “bazı nesnelere/âyet yazılı kağıt parçacıklarına” güvenerek bela ve musibetlerden korunacağını zannetmesi Yüce Allah’ı devre dışı bırakması son derece yanlıştır. Böyle bir yaklaşım/tasavvur/algı/inanç “zamanla kişiyi şirke düşürebilecek bir potansiyeli” içinde barındırmaktadır.
Hâlâ bu gerçeği göremeyerek insanları Yüce Allah’tan uzaklaştırıp şeytanın ve şeytanlaşmış insanların kucağına iten “sözde fetvalar” yayınlayanlar, muska yazmayı ve takmayı savunanlar artık akıllarını başlarına toplamak zorundadır. (Biz kendi adımıza bunun haram olduğunu yıllardır söyledik ve yazdık. İftiralara, hakaretlere ve itibarsızlaştırma girişimlerine rağmen aldığımız bu kararın da arkasında dimdik durduk. Dolayısıyla herkes kendi yaptıklarının hesabını vereceği için biz vazifemizi yapmış olmanın verdiği iç huzuruyla toplumda gördüğümüz diğer yanlışlara dikkat çekmeye, başımızı rahat yastığa koymaya, gerçeği arayan samimi mü’minleri uyarmaya ve onlara yardımcı olmaya devam edeceğiz.)
Bu nedenle tekrar ifade edelim ki, eğer bir Müslüman Yüce Allah’a güvenmeyi bırakır da muska yazdırmak için gittiği şarlatana/sahtekâra/meczûba inanır, o yarım hocanın/hoca müsveddesinin/cincinin/üfürükçünün/büyücünün yazdığı muskanın kendisine fayda sağlayacağını düşünür ve bu muskayı da üzerine takar veyahut arabasında/çantasında/cebinde taşırsa işte böyle bir kimse büyük bir gaflet içine düşmüş ve kendine yazık etmiş olur.
Çünkü sahih hadislerde “arrâfı (gelecekten haber veren kâhini, büyücüyü, medyumu, falcıyı, astroloğu, muskacıyı vs.) tasdik edenin/ona inananın Hz. Muhammed’e (a.s.) indirileni (Kur’ân) inkâr etmiş olacağı”, “cennete giremeyeceği” ve “kırk gün namazının kabul olunmayacağı”[6] bildirilmekte ve bu gibi kişilerden uzak durulması tavsiye edilmektedir.
Hadislerde nasıl falcı ve büyücülerden uzak durulması tavsiye ediliyorsa iyi niyetle muska yazdığını söyleyen ve kendini hoca olarak tanıtan ama hocalıkla alakası olmayan, dini kisveye bürünmüş din bezirganlarından, cinci ve üfürükçülerden, kısacası bu tür “sahtekarlardan” da uzak durulması gerekir. Bu tür şarlatanlara (şeytanlaşmış kimselere) güvenerek Yüce Allah’tan uzaklaşanlar büyük bir yanlış yaptıklarını artık fark etmelidir.
Sonuç olarak, hastalıktan, nazardan veya hasetçilerin şerrinden korunmak için muska takmak veya yanında taşımak kesinlikle haramdır. Zira muska taşımanın bir sonraki aşaması taktığı o şeye kutsallık atfetmeye başlamak, Yüce Allah ile arasına maddi aracılar koymak ve nihayet Yüce Allah’tan uzaklaşıp muskaya ve muskacılara güvenip onlardan yardım beklemektir. Görüldüğü üzere muska takmanın kişiyi şirke düşürme tehlikesi mevcuttur. Göz göre göre muska takmayı savunanlar, insanların zaaflarını kendi çıkarlarına alet edenler ve insanları Yüce Allah’a yöneltmek yerine “taşıdıkları nesnelerin onları kötülüklerden koruyacağı inancına/düşüncesine” sevk edenler büyük bir vebali omuzladıklarını bilmelidir.
[1] Müslim, Sahih,39/Selâm, 19 (II, 1722), nr: 47, 48; İbn Mâce, Sünen, 31/Tıb, 19, 36 (II, 1150, 1163).
[2] Örnekler için bkz. Ebû Dâvûd, Sünen, 27/Tıb, 19 (IV, 217-218); Tirmizî, Câmiu’s-Sahîh, 26/Tıb, 29 (IV, 408); İbn Mâce, Sünen, 31/Tıb, 36 (II, 1164); Mâlik b. Enes, Muvattâ,5/‘Ayn, 4 (II, 942), nr: 9.
[3] Tirmizî, Câmiu’s-Sahîh, 26/Tıb, 24 (IV, 403); Nesâî, Sünen, 37/Tahrîm, 19 (VII, 112); İbn Hanbel, Müsned, IV, 310-311).
[4] Konuyla ilgili bazı örnekler için şu kitaba bakılabilir: Çelik, Ali, İslâm’ın Kabul veya Reddettiği Halk İnançları, Hicaz Bölgesi, Beyan Yay., İstanbul, 1995, s. 186-188.
[5] el-Hac, 22/12.
[6] Müslim, Selâm, 125; Ebû Dâvûd, Tıb, 21; Tirmizî, Taharet, 102; İbn Mâce, Taharet, 122; İbn Hanbel, 2/429; 3/14; 4/68; 5/380.