*هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ*
Müslümanlar arasına atılan en büyük fitne, alt kimlikler oluşturularak Müslümanların arası bu fitne tohumuyla param parça yapılmıştır. İslam “ *KAVMİYETÇİLİĞİN YOK EDİLMESİ* ilkesini getirerek, aşiret ve kabile gibi alt kimlikleri kaldırmış, zaman sonra sinsi ve masum gibi görünen planlar geliştirilmiş, modern manada alt kimlikler oluşturulmuştur. İslam’ın bu tek kimlik ilkesi de dejenere edilerek farklı isimlerde alt kimlikler üretilmiş, eski cahiliye hayatına gerisin geri dönülmüştür.
Eski klasik dönem kabile ve aşiret anlayışını bugün modern kavramlarla gizleyerek, Müslüman üst kimliği altında alt kimlikler oluşturdular. Bu bölünme masum gösterilse de izledikleri sosyal siyasetle Müslümanları birbirleriyle vurdurdular. Bilim ve teknoloji ile uğraşmak yerine birbirimizle uğraştırdılar, kavram savaşı yaptırdılar. Şimdi de atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti. Yazıktır, günahtır.
Allah (cc) Müslümanlara tek kimlik vermiştir. هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ Bu kimlik de Kur’an ifadesiyle Müslüman kimliğidir. Müslüman bu kimlikle yaşar, bu kimlikle kabre girer. Müslümanlar ne yazıktır ki asli kimliklerini kaybedip alt kimliklerini öncelediler.
Bugün ne yazık ki Müslümanlar benden, senden, Kürt, Türk, alevi, sünnî, cemaat, tarikat, benim partim gibi ürettikleri klasik dönem aşiret ve kabile anlayışına gerisin geri döndüler. Aynaya bakıp kendilerini güzel görüp başkalarında kusur aradılar. Kusurun kendilerinde olduğunu hiç düşünemediler.
Oysa cami dışında cemaat aramak, Kâbe’de kıble aramaya benzer. Bunu başarmak için de cemaat kavramı konusunda pek çok rivayet uydurdular. Cami cemaatini, cami dışına taşırdılar. İslam’ın bu temel ilkeleri, bilinçli veya bilinçsiz iktidar ve güç elde etme uğruna geliştirdikleri sosyal siyasetle yok ettiler. Belki de kendi değerlerimizi koruyalım derken iyi niyetle çıktıkları bu yollar sebebiyle bizleri de hüsrana sürüklediler. Müslüman bahçemizde vahşi otlar bitirdiler. Müslümanı, Müslümana düşman yaptılar.
Sonuçta her aşiret ve kabile aynaya bakınca, kendilerini değil başkalarını suçladılar. Tıpkı bir annenin çocuğunu muhafaza edeyim derken; uyurken çocuğunu öldürmesi gibi. Anne çocuğu üşümesin diye kucaklayıp yatmıştı. Onu muhafaza edeyim derken üzerine düşüp öldürdü. Sabahleyin de oturup ağladı. Anaya ne ceza vereceksiniz bilemiyorum. İşte bugünün Müslümanlarının niyetleri salim olsa da Müslüman mahallesinde ümmeti kurtaralım derken, ümmetin üzerine düşüp öldürdüler. Suçu da başkalarında aradılar.
Şimdi de cenazelerinin kalabalık olmasıyla övünüyorlar. Kendi aşiretlerinin kalabalık olmasıyla övünüyorlar. اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ Bu aşiret ve kabileler, hak üzerinde değil, leş üzerinde yarışır hale geldiler. Camileri problemlerin çözüldüğü dayanışma yeri olmaktan çıkardılar. Sadece namaz kılınıp dağınıldığı yer yaptılar. Namaz dayanışmasını da şekilde bırakıp pratikte Müslümanın problemlerinin çözümünde dayanışmayı terk ettiler. Sosyal güvenliklerini kuramadılar.
İnsan merkezli bir dinin, tekrar insan merkezli bir anlayışa hararetle ihtiyaç bulunmaktadır. Aşiret ve kabile anlayışından, insan merkezli bir eğitim ve öğretime derhal geçmeliyiz. Nakıs devlet anlayışından, kâmil devlet anlayışına derhal geçmeliyiz. Devletin alt birimlerinde, devletine şirk koşan güç odaklarına müsaade edilmemelidir. Devletinin altında aşiret ve kabileler şeklinde devletçikler oluşmasına müsaade edilmemelidir. Kabile ve aşiret devleti anlayışından derhal vaz geçilmeli, tek devlet anlayışını ihlal eden yapılanmalara izin verilmemelidir.
Kimsenin kimseden üstünlüğü olmayan, eşit hakların tesis edildiği, tevhid anlayışına tekrar gerisin geri dönülmelidir. Peygamberimizin izlediği vahiy projesi esas alınmalıdır. Gelin aşiret ve kabile odaklı değil de insan odaklı bir Türkiye kuralım. İktisadi adaletten, sosyal adalete kadar her alanda insan merkezli bir yapılanmaya geçelim. Önce ilkelerimizi belirleyip onlara iman edelim, sonra Peygamberimizin izlediği vahiy projesini hayatımıza hâkim kılalım. Adil bir düzen kuralım. Dünyaya örnek olalım.
Kapitalizme esir düşmüş birey ve toplumlar, İslam’ın ilkelerini anlaması ve pratiğe yansıtması zaten mümkün olamayacaktır. Onların İslam’ı yaşadığını iddia etmesi bile, Peygamber mücadelesine kılıç çekmek gibi cehaletin tahsilini yaptıklarını anlayamayacaklardır. Bu tip insanlar farkında olmadan şeytanın atına binmiş bir süvari gibi kamçısını da eziyet olmasın diye hafif vuran, insan tipine benzemektedirler. Bunlar bizlere tarihteki başkasının bahçesinden yemişini yiyip parasını da ağacına bağlayan haricileri hatırlatmaktadır.
İslam bir medeniyet dinidir. Ulvi gayeleri vardır. Adil bir dünya kurmak için kolları sıvamıştır. İslam güneş gibi hepimizi ısıtan bir dindir. İslam iyi anlayamazsak cenazemizin kalabalığı ile övünürüz. Belli günde de ölmüşsek güzel yerlere gittiğimize inanırız.
Kapitalizm bugün zehirli bir yılan gibidir. Bir defa ısırdı mı kolay kolay iflah olamazsınız. Herkes adeta tanrı olmak için yarışır ve mal biriktirir. Kuvveti parada ve malda görürsünüz ve ona inanırsınız. Bin elli yıl yaşayacak gibi mal üzerine mal biriktirirsiniz. Cari İslam’ı da her işinizde kendinize araç olarak kullanırsınız. Sonrada Fatiha ve Yasinlerle günahlarınızın silineceğine inanırsınız. Mezar taşıyla övünürsünüz. Oysa İslam, dünya malı için Allah demeyecek kadar Asil bir dindir. Bu din insanı da Asil insan yapmak için gelmiştir. Saygılarımla.