Başlığa bakıp da, bu iki meslek grubu arasında bir benzerlik kurmaya uğraşmayın boşuna. Ülkemizdeki en saygın meslek gruplarından birinin mensubudurlar müteahhitler. Yönetimlerle ilişkileri çok iyidir. Parlamentoya bakacak olursak, çok sayıda müteahhidin milletvekili, hatta bakan olduğunu görürüz. Ancak nedense bazıları öz geçmişlerine “müteahhit” olduklarını yazmak istemezler. Pek çok meslekte diploma, üniversite mezuniyeti, yeterlilik vb. şartlar aranırken, ülkemizde canı isteyen, gücü yeten herkes müteahhit olabilir. Yılların uzman kadın-doğum hekimi, bir gebesine 2. düzey ultrasonografiyi yapabilmek için iki yıl daha perinatoloji üst ihtisası yapmak zorundayken, ki olması gereken de budur, bir müteahhit üniversite eğitimi dahi olmadan 10-15 katlı binalar yapabilmektedir.
Gelelim bu iki meslek grubunun cezai sorumluluklarına, yani “malpraktis” uygulamalarına. Müteahhitlerin yaptıkları binaların güvenli ve yönetmeliklere uygun olup olmadığı konusu nedense hep depremlerden sonra akla gelir. 1999 büyük depreminden sonra, hatırladığım kadarıyla sadece bir müteahhit, o da Yalova’da inşa ettiği yazlık siteler karton kutular gibi yıkılıp içlerinde yüzlerce vatandaşımızın öldüğü saptandıktan sonra hüküm giymiş, cezasını tamamlayıp dışarı çıkmıştı.
Sağlam yapılmadığı için yıkılan diğer binaların müteahhitleri elini kolunu sallayıp geziyor, hatta yeni binalar yapmaya devam ediyorlar.
Bunun bir tek sebebi var. Bu insanlar yaptıkları binalar yıkıldığında esaslı bir ceza almadan kurtulacaklarını biliyorlar. Bir ülkedeki ceza sisteminin caydırıcı özelliği olmalıdır ki, hata yapmaya korksun insanlar. Bakın, bu konuda bir örnek daha vereyim. İki yıl önce Beyoğlu’nda yürüyen bir genç kızın başına yüzlerce kilo ağırlığında bir cam çerçeve düştü. Düşme sebebi, müteahhidin o koca çerçeveyi yerine doğru dürüst monte etmemesiydi. Genç kız aylarca komada kaldı. Pek çok beyin ameliyatı geçirdi, sonunda sakat kaldı. Bu olayın mahkemesi geçen ay sonuçlandı ve sorumlular cezalandırıldı(!). Evet sorumlulara bu hatalarından dolayı 12 bin TL para cezası verildi. Böyle bir cezayla caydırıcılık olabilir mi?
Bakın, bir hekim hata yaptığında başına neler geliyor, açıklayayım.
Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan bir malpraktis davasından örnek vereceğim. Bir meslektaşımız evde icabet nöbetindeyken hastaneye bir doğum hastası geliyor. Nöbetçi hekim doğumu gerçekleştiriyor. Ancak, bu arada hastada komplet perine lazerasyonu oluşuyor. Hastanedeki ekip de bunun onarımını yapıyor. Ancak akabinde açılan dava sonucunda icabet nöbeti tutan meslektaşımız 300 bin TL üzerinde bir tazminata mahkûm oluyor. Şimdi sormak istiyorum. Bu iki olay aynı ülkenin adalet sistemi içinde cereyan ediyor. Siz kendi vicdanınıza danıştığınızda bu kararları adil buluyor musunuz?
Van Depremi bu acı gerçeklerin tekrar ortaya çıkmasını sağladı. Pek çok bina, taşıyıcı kolonlar çürük olduğu için ya da giriş katına oto galerisi vs. yapmak amacıyla kolon ve kirişleri kesildiği için yıkıldı. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak daha fazla yurttaşımızı kaybetmeden;
1. Van ve Erciş’te bu çürük binaları yapanların derhal cezalandırılmasını,
2. Etkin ve caydırıcı yasaların çıkartılmasını,
3. Başta İstanbul olmak üzere, pek çok şehrimizde kolonları kesilip oto galerisi vs. yapılan binaların derhal gözden geçirilmesini talep ediyorum.