Hasta ve hasta yakınları ile hekimler arasındaki iletişime dair çeşitli sunumlarda en çok vurgulamaya çalıştığım konulardan biri de, hasta-hekim ilişkisinin uygun biçimde yönetiminin hekimin sorumluluğunda olduğudur. Fakat sunumlarda ve günlük uygulamalarda bu yaklaşıma karşı birçok hekimde hiç beklenmeyen bir direnç olduğu görülmektedir. Meslektaşlarımızın azımsanmayacak bir kısmının bu yaklaşımın çatışmalı durumlarda hastaya hak vermek (Başka bir deyişle, çatışmalarda hekimlerin haksız olduğunun kabul edilmesi) anlamına geleceğini ve hastaları daha da “şımartacağını” düşünüyor olmaları hep şaşırtmıştır beni. Bir kısmı da, hasta ve hasta yakınları “adam gibi davranırsa” hiçbir sorunun yaşanmayacağı kanaatini taşıyor.
Oysa, kişiler arası iletişimin temel kuralları dikkate alındığında bu kaygıların büyük oranda tepkisel olduğu çok açık görülmektedir. Aynı şekilde, hasta-hekim ilişkisinde profesyonel olan tarafın hekim olması da hekime ilişkiyi yönetme sorumluluğu ve yükümlülüğü vermektedir. Hasta-hekim ilişkisi hekimin içinden geldiği gibi değil, profesyonel bir davranış içinde “seçilmiş davranış” göstermesini gerektirmektedir. Nitekim, hastaların bir kurumda karşılaştıklarına başka bir kurumda karşılaşmıyor ya da bir hekimle yaşadıkları bir sorunu başka bir hekimle yaşamıyor olmaları (Hatta farkın siyah ile beyaz kadar net bir farklılık gösteriyor olması) hasta-hekim ilişkisinin yönetilebileceğini kanıtlamaktadır.
Ruh sağlığı uzmanları tarafından ayrıntılı olarak incelenen ve tanımlanan “hastalığa psikolojik tepkiler” ve “yas süreci” dikkate alındığında, “hastaların adam gibi davranmaları gerektiği” beklentisinin sağlık çalışanlarını profesyonel yaklaşımdan nasıl uzaklaştırdığı kolayca görülmektedir. Örneğin; gerçek ya da imgesel nedenlerle yaşadığı suçluluk duygularının etkisiyle kolayca öfkelenebilecek olan bir hasta yakınının bu durumunun hekimler tarafından fark edilmesi, ilişki ve iletişimin buna uygun biçimde yönetilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda hekim suçluluk duygusunun alevlendireceği öfkeyi ortaya çıkmadan önleyebilmeli, öfkelendiğinde hasta yakınının öfkesini yatıştırabilmeli ve her türlü girişime karşın saldırganlaşan hastadan kendisini korumayı bilmelidir.
Kişiler arası her türlü ilişkide olduğu gibi hasta-hekim ilişkisinde de, yaşanan çatışmalar ve kötü iletişim iki tarafın da kaybıyla sonuçlanır. Bu çatışma her iki tarafı germekten başka bir sonuç yaratmaz. Hekim açısından baktığımızda, bu gerginliğin kolayca atılamadığı sık görülen bir durumdur. Hekimlerin hekimlik mesleğini seçmelerini etkileyen kişilik özellikleri, meslekleri gereği sahip oldukları değerler ve vicdani yapıları dikkate alındığında bu çatışmaların hekimlerde düşünüldüğünden daha derin izler bıraktığını tahmin etmek zor değildir. Nitekim günlük uygulamalarda hastaları ile daha iyi ilişki ve iletişim kurabilen hekimlerin mesleki açıdan daha doyumlu oldukları, hastaları ile sık sık çatışma yaşayan hekimlerin ise tükenmişlik içinde olduğu görülmektedir.
Diğer yandan, günümüzde hem küresel hem de ulusal düzeyde yaşanan değişimler hasta-hekim ilişkisinde bazı farklılaşmalar oluşturmaktadır. Hastaların beklentileri ve hasta-hekim ilişkisine bakış açıları giderek değişmekte, hastalar kabullenicilikten daha talep edici ve sorgulayıcı olmaya başlamaktadır. Hastaların beklentilerinin eskiye göre daha yüksek olması yanında daha fazla bilgiye sahip olmaları da hasta-hekim ilişkisini etkilemektedir. Bu bilginin yanlış olması yanında doğru olması da bazen sorun olabilmektedir. Bu değişimler, hasta-hekim ilişkisinin kuramsal açıdan ve tıp eğitimindeki ağırlığı açısından yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşündürmektedir.
İşin aslına bakacak olursanız, hasta-hekim ilişkisinin hekim tarafından nitelikli bir şekilde yönetilmesi hekime de çok şey kazandırmaktadır. Nitelikli bir hasta-hekim ilişkisi ve iletişimi sonunda öncelikle hastanın öyküsü hakkında daha doğru bilgi alınır, bu da hekimin daha doğru tanı koymasını sağlar, hasta ise tedavi önerilerini daha istekli biçimde uygular. Hasta hekimine bağlanır, ona olan güveni artar. Gereksiz çatışmalar, gerginlikler yaşanmaz. Hasta kendisine verilen hizmetten memnun kalır. Sonuç olarak hastasının mutluluğu hekimi de mutlu eder.