Kanadı gibi, uslamlama becerileri de kırık bir köşe yazarı geçtiğimiz hafta yazdığı bir yazıda "Mutsuz hekim, mutsuz hastayı iyi edebilir mi?" diye bir soru ile bitirmiş yazısını. Duran bir saat bile gün içinde iki defa doğruyu gösterdiği gibi, yazarımız da bu ortalamayı zorlayarak 12 yazısından birinde doğru sorular sormayı başaran birisi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanının sözlerinden alıntılar yaparak her zamanki kronik muhalif söylemini yine köşesine taşıyan yazar sözde, hekimlere sempatik görünmek isterken çok temel bir şeyi sorgulamış.
Mutlu olmak dünyadaki en hoş duygulardan biri olsa gerek. Bunun için felsefi akımlar bile türetilmiş. Faydacılık ve hedonizm yeryüzünde mutluluk ve hazzın azami seviyede olması ilkesini vazederler. Mutluluk birey için önemli olduğu kadar toplum için de önemli. Mutlu bireylerden oluşmuş bir toplumda yaşamak hem mutluluğu katlamak adına hem de işlerin en iyi şekilde yapılması adına önem arz eder. Ancak mutluluk "ha!" deyince olan bir şey olmadığı gibi, insan yaşamında sürekli olarak var olması gereken bir şey de değildir. Yin-Yang öğretisinin de ifade ettiği üzere evrende her şey zıddı ile kaimdir ve zıddının varlığı ile değer kazanır. Yani mutluluğu hoş ve değerli kılan acılar, üzüntüler ve hayal kırıklıklarıdır.
"Kanadı kırık" yazarımızın yazısının "kreşendo" noktasında zikrettiği "Mutsuz hekim, mutsuz hastayı iyi edebilir mi ?" sorusuna gelecek olursak. İlk anda verilecek cevap sanki "Hayır, iyi edemez!" olacakmış gibi geliyor. Ancak "meslek" ve "profesyonellik" denilen şey böyle bir şey değil. Hangi meslek erbabı olursanız olun, sizden hizmet alacaklar sizin paşa gönlünüzün hoş olup, mutluluk perilerinin etrafınızda uçmasını bekleyemez. Aksi takdirde benzer önermeler listesi uzar gider: "Mutsuz öğretmen ders anlatamaz."; "Mutsuz pilot uçamaz."; "Mutsuz tellak kese atamaz." vs. Kaldı ki, yazarımızın sorusunda çok temel bir yanlış var ki, doktorluk mesleğinin varlık sebebine aykırı. Yazar, biz hekimleri masözlerle veya bir başka meslek erbabı ile karıştırmış. Hekimlerin hastaları "mutlu etmek" gibi bir kaygısı yoktur. Bizlerin en temel arzusu insanların sağlıklı kalmasını sağlamak, hasta olanları iyileştirmek, hayati riski olanları yaşama döndürmektir.
Yazarımızı eleştirmeme rağmen sonuçta sempati duyduğu kişi ve kurumları destekleme, hoşlanmadığı kişi ve kurumları da eleştirme hakkına saygı duyuyorum. Ancak çarpık olan nokta, gazetecilik ve yazarlık ömrünü hep topluma kötümserlik ve eleştiri pompalayarak geçirmiş birinin bu soruyu sorması. Yaşadığı ülke ve insanı ile barışık olmayan biri "Mutsuz hekim, mutsuz hastayı iyi edebilir mi?" diye sorunca, kendisine de "Kendisi mutsuz olan ve mutsuzluğunu bütün yazılarına yansıtan bir yazara, çok fazla satmayan bir gazetede bile olsa bir köşe vermek toplum ruh sağlığı açısından zararlı değil midir?" diye sorulacağını düşünmesi lazım.