Türk müziği dergilerinin en büyük problemi kendilerini ne kadar Batı müziği dergilerine uydursalar da ASCI veya benzeri dünyaca ünlü bazı indexlere giremiyorlar. Bunun sadece bilimsel alan değil duygusal yönü bulunduğunu YÖK değil, akademisyenler bile anlamıyor olabilirler. 1995 yılından beri, neredeyse 30 yıldır bu işin içinde olan biri olarak bunu söyleyebiliyorum. Anlaşılması zor ama aşılması zamana bağlı olduğu için şimdilik akademik yayın kısmen rastgele gidiyor gibi görünüyor. Şüphesiz burada bütün ayrıntılara girmek mümkün değildir.
Dergi Müzikle İlgili Değil Ama
İsmi müzikle ilgili olsun ya da olmasın müzikle ilgili makalelere çeşitli dergilerde rastlanmaktadır. Müzikle ilgili olmayan dergilerde genellikle bu tür makalelere bir çeşit olsun diye yer verildiği anlaşılıyor. Dolayısı ile çok farklı konularda yayın yapan dergilerde de zaman zaman müzikle ilgili akademik yazılar yayınlanıyor. Bu durum akademik yazıya gölge düşürür mü? Yazı gerçekten akademik bir yazı ise gölge düşürmez, ama hakemlerin ne kadar bilimsel ölçüde hareket edip etmedikleri konusunda şüphenin uyanmaması için bir sebep yok. Tıpkı müzikoloji kelimesini kullanarak bir tez yazılabilir ama, jüriler arasında bu konuya kafa yormuş hiç kimsenin olmaması dikkat çeker. Her nerede olursa olsun yazarlar için makalesinin yayınlanması iyi bir fırsattır. Fakat bu durum akademisyenler için müzik konulu yayınların takibini güçleştiriyor.
Hakem Ütopyası
Akademik yazı hakemliği, genel itibariyle, kendisine gelen yazının akademik prensiplere uygun bir üslupta yazılıp yazılmadığını, içeriğinin akademik alana katkısının olup olmayacağını değerlendirmekle yükümlüdür. Burada kullanılan her şey açıklamaya muhtaç görünüyor. Yani görevin dış çerçevesi belirli, ama iç çerçevesi belirsiz, kapalı, muğlak. Çünkü bu kuralda her hakemin aynı bilgi düzeyinde, en azından araştırma yöntemleri açısından eşit oldukları var sayılıyor. Eşit bilgilerle donanmış bilim adamları ütopyasına dayanıyor. Daha bunun yöntemi, bilime bakış açısı, hatta müzik olunca müziğe bakış açısı, müziğin icrası, teorisi, sanat, halk müziği alan konuları devreye giriyor. Hatta Türk, doğu, batı, eğitim, pop, dini müzik gibi ana başlıklardaki çeşitlilikten bahsetmiyorum bile.
Uzman Hakem
Prensip olarak dergilere gelen yazıların uzman hakemlere gitmesi gerekiyor. Fakat olaylar öyle gelişiyor mu? Dergilere gelen müzikle ilgili yazının konusunda uzman akademisyen bulmak, tespit etmek her zaman kolay değildir. Zaten bin bir güçlükle çıkarılan derginin sorunu da bu değil, dolayısı ile müzikle ilgili bir yazı, müzikle ilgili bir akademisyene hakem olması için gidiyor. Uzman olsun ya da olmasın. İşte bu noktadan sonra ben yaşadıklarımdan örnekler vereyim.
Örneklerle Hakemlik
Birinci örnek: Yazı bir hakeme gidiyor, hakem yazarın kim olduğunu anlamış/tahmin etmiş ise, önyargıları devreye gidiyor. Raporuna duygusal ve kişisel bir şeyler yazıyor. Derginin editörü, raporu görse de görmese de fark etmiyor artık. Çünkü dergi, çevresindeki az sayıda akademisyen hakeme muhtaç. Hele bir de hakem olan kişi hocası/arkadaşı ise, bir şey demek istemiyor. Ve hakem raporunu okuyan yazar, raporun baştan aşağı duygusal hatta kişisel saldırılardan ibaret olduğunu anlıyor. Şimdi ne yapsın yazar? İki seçeneği var: 1-Sistem diyor ki yazarın hakeme itiraz hakkı var. 2-Yazını çekebilirsin. Yazarın kişisel sürtüşmeden ise, yazısını çekmesi daha iyi bir yol değil mi?
İkinci örnek: Yazı bir hakeme gidiyor, hakemin yazarın kim olduğunu tahmin etmiş veya anlamamış olsa da, yazının konusundan/ üslubundan dolayı önyargıları devreye gidiyor. Fakat akademik bir şeyler yazması lazım. Yazıyor: yazar uluslararası hiç bir eseri kaynak olarak kullanmamıştır, yayınlanamaz. Burada açıklayayım konu dünyada hiçbir uluslararası akademisyen olarak tanınan kişilerin ele aldığı hatta alacağı bir konu değil (çünkü özel donanım gerekiyor), ama yazar tarafından ilk defa ele alınan akademik bir konu. Her makaleden böyle olması beklenmez mi?
Üçüncü örnek: Yazı bir hakeme gidiyor, hakemin duyguları devreye giriyor. Makalede işlenen konuyu yazıdan öğreniyor, ama yazının yayınlanmasına gönlü razı değil. Raporunda veryansın ediyor, öyle şeyler yazıyor ki bir kısmı yazıyla ilgili haksız eleştiriler bir kısmı yazıyla ilgisiz eleştiriler.
Dördüncü örnek: Yazı bir hakeme gidiyor, hakem alanında yayınlanan bibliyografyaları bile bilmiyor ki yazıda işlenen konuyu nasıl değerlendirebilsin? Eğer kendisinin veya yakın bir arkadaşının konuyla ilgili bir makalesi varsa, raporunda şu makaleyi görmemiş diyebiliyor.
Beşinci örnek: Yazı bir hakeme gidiyor, hakem alanında yayınlanan yazıları doğru dürüst takip etme şansına sahip değil, özel çaba sarf etmesi lazım. Alanında kullanılan terimleri bile bilmiyor ki nasıl değerlendirebilsin? Hatta, doğru bilinen terimlere kafayı takıyor. Yazar, eleştiriler doğru olsa gam yemeyecek.
Altıncı örnek: Yazı bir hakeme gidiyor, hakem yazıya bildiği kadarı ile katkıda bulunuyor, yol gösteriyor, ilavelerde bulunuyor. Bir kaç paragraf yazı katkı ile yazı daha da zenginleşiyor. Fakat yazı yayınlanınca yazarın, hakemi hiç dikkate almamış görünüyor. Yani yazı, hakeme ilk geldiği haliyle yayınlanıyor. İki ihtimal var. 1-Hakemin yazdıkları yazara iletilmedi ve yazı ilk haliyle dergi tarafından yayına hazırlandı. 2-Yazar, hakemin yazdıklarını göz ardı etti ve yazı yayınlandı. Şimdi elektronik bir düzen var, yazarın hakem katkılarını, tavsiyelerini görmemiş olması mümkün görünmüyor.
Yedinci örnek: Yazı bir hakeme gidiyor. Dergi sahibi her ne kadar seçmeye çalışsa da hakem olduğu düşünülen kişinin yeterince bir birikimi var mı yok mu bilinmiyor. Yazı gerekçesiz ret ediliyor. Sonradan ortaya çıkıyor ki, yazıya hakemlik yapan kişi daha akademik yazı yazmayı bile bilmiyor. Hiç bir ciddi makalesi olmayan, hatta hiç bir makalesi olmayan, fotoğraflarla dolu bir dosya ile doçent olmuş birileri olabiliyor. Akademik açıdan kötü bir yazının yayınlanmasına evet diyenler arasından da benzer hakemler çıkabiliyor.
Sekizinci örnek: Yazı bir hakeme gidiyor. Hakem olduğu düşünülen kişinin bir birikimi var. Neden zamanını bir başkasının yazısına zaman harcasın veya yazıya katkıda bulunsun? Hem de bilâ-bedel. Böyle bir şey var mı? Hakemin önünde iki seçenek var: 1-Evet, yayınlanabilir. 2-Hayır, yayınlanamaz. Üçüncü düzeltsin yayınlanabilir seçeneği hakemi uğraştırır, üzerinde düşünmeye değmez.
Dokuzuncu örnek: Akademik hakemlik zor iştir. Hele sosyal alanlarda. Çünkü bazı konular göreceli bakış açılarına göre yanlış sonuçlara götürebilir. Başka bir hakem tarafından olumlu görülen bir başka hakem tarafından olumsuz görülebilir. Hatta yazarın şansına üç hakemde aynı sonuca işaret edebilir. Hakemler haksız da olsalar, yazı yayınlanmayabilir.
Akademik Halkanın Sonucu Yazı
Şimdi müzikle ilgili akademik yazılara hakemliğin birkaç problemine birkaç örnekle değindim. Yazar ne yapsın, hakem ne yapsın, dergi sahibi ne yapsın, editör ne yapsın. Müzik alanında yazı-hakem-editör-yayın ilişkisi sonucu akademik yayın bazen hudâ-yı nâbit (Allah ne verdiyse) devam ediyor, bazen de ciddiyet-i sâbit (büyük bir ciddiyetle) ile devam ediyor.