Tarihte nikâh akdinin veya sonucunun yaptırımı olan iki müesseseye ihtiyaç duyulmuştur. Bu iki (nafaka ve mehir) müesseseyle evlilikte kadına teminat sağlanmıştır. Bilindiği gibi nafaka; bir kimsenin bakmakla yükümlü olduğu kişilere yiyecek, giyecek ve barınma ihtiyacını karşılamak üzere yasal bir yükümlülük olarak belirli aralıklarla ödenen meblağın adıdır.
Ülkemizdeki MK göre, boşanan kadınlara mahkemelerce belirlenen nafaka, İslâm’ın emri olan mehri karşıladığı, klasik dönem uygulaması olan mehrin nafaka hukukunun kapsamına alındığı söylenmektedir. Medeni Kanun’un, tarafların boşanması durumunda kusurlu tarafa nafaka yükümlülüğü getirmesi, tarafların boşamasına caydırıcılık olduğu gerekçesi ileri sürülerek mehir gibi bir ek ödemeye ihtiyaç bulunmadığı savunulmaktadır.
İslam Hukukunun klasik kaynaklarına bakıldığında evlenen kadına, erkeğin hem mehir hem de nafaka ödemek mecburiyeti bulunmaktadır. Erkek eşini boşaması durumunda ise mehir müeccel ise muaccele dönüşür ve iddet müddeti bitinceye kadar da nafakasını ödemek zorundadır. Bugün yasalar, boşanan kadına evleneceği zamana kadar nafaka verme mecburiyeti yüklemiştir. Bu nafaka ödeme yükümlülüğü, mehir ve boşamayı zorlaştıracak bir yaptırım olarak düşünüldüğü kanaatindeyiz.
Bilindiği gibi hukuk, tarafların hak ve sorumluluklarının dengelendiği bir sistemin adıdır. Nafaka süresi, bazı ülkelerde evlilik birlikteliği süresince ödenir. Bazı ülkelerde ise üç yılla sınırlandırılmıştır. Ancak Medeni Kanun, nafaka ödeme borcu hakkında bir sınırlandırma getirmemiştir. Bu durum nafaka alacaklısı iş bulana, evlenene ve ölene kadar sürebilmektedir. Klasik dönemde bu nafaka yükümlülüğü iddet sürecince geçerli olduğundan günümüzdeki nafaka hukuku, dikey olarak daha geniş bir mahiyet kazanmıştır.
Mehir hadisesinin yaptırımı bugünkü bakışa göre genellikle nafaka yaptırımı çerçevesine sokulmuştur. Belki de bu sebepten mehir gibi ayrıca bir yaptırıma ihtiyaç duyulmamıştır. Nafaka türlerine göre değişse de burada boşanan kadına ödenen yoksulluk nafakası kastedilmektedir. Öte yandan İslâm fıkhında nafaka borcu sadece erkeğe aittir. Erkeğin ödeyeceği nafaka borcu, evlilik süresince devam eder, kadının boşanmasından sonra ise iddetini doldurana kadar sürer. Boşanmış ve iddeti dolmuş kadının, artık eski kocasıyla nikâh bağı kalmamıştır.
İslâm hukukunun klasik kaynaklarında nikâh bağı olmayan kadına, nafaka borcu bulunmamaktadır. Böyle bir nafaka alıyorsa, mehir gibi meşru alacağı varsa, mehre mahsuben alabileceği görüşü hâkimdir. Kız çocuğunun nafakası evlenmeden önce babası, erkek kardeşlerinin, evlendikten sonra ise kocasının nafaka ve mehir teminatı altındadır. Görüldüğü gibi her iki müessesede nafaka borcu da, tarafları boşamaya caydırıcılık olarak yasal bir yaptırımdır. Klasik dönemde mehir, tarafların evlilik birlikteliğini sonlandırmalarını engelleme tazminatı olma özelliğini taşırken; bugün bu yaptırımın nafaka ödeme borcu ile gerçekleştiği söylenmektedir. Bugün nafaka borcunun tarafların evliliği sonlandırmasına engel olamadığı da açıktır.
Mehir gibi maddi yaptırım da evlilik birlikteliğinin sonlandırılmasına engel olamamaktadır. Ancak her iki müessesenin de caydırıcı özelliği dikkate alınmalıdır. Mehrin caydırıcılığı, nafakada da bulunduğundan; mehre gerek olmadığı söylenmektedir. Ancak mehir müessesesinin pek çok hikmetinin varlığı da ileri sürülmektedir. Öyle ki naslar, evliliği geçici değil ömür boyu sürmesini istemiştir. Evliliğin devamına sadece akdi yeterli görmemiş, tarafların hak ve ödevlerini bildirmiş, mehir gibi zorunlu bir sosyal güvenlik aracına işaret etmiştir.
Öte yandan bazı toplumlarda nikâh akdi, satım akdine kıyaslanarak, mehir; kadına karşılık verilen bir satım sözleşmesi meblağı olarak da görülmüştür. Öyle ki mehri, cinsel yararlanma tazminatı veya başlık parası olarak görenlerin sayısı da az değildir. Mehrin gerekçesi konusunda farklı yorumların yapılmış olması, toplumların genel kabullerinin veya kültürel algılarının gereğidir. Toplumlarda kültürel farklılıklar arttıkça mehre bakış felsefeleri de o oranda değişmiştir.
Bu bağlamda İslâm’daki mehir müessesesinin illetinin belirlenmesine göre mehrin hükmü açısından farklı yorumlar yapılmıştır. Bazıları mehri, boşanmış kadına ödenen bir boşanma tazminatı, bir sosyal güvenlik teminatı veya ekonomik bir güvence, kadına nikâh akdinde veya boşanmada ödenen bir kararlılık harcı/ tazminatı, bu akdin veya boşanmanın şekil şartlarının yaptırımı görmüşlerdir. Bazıları da mehri, aile birlikteliğinin sürekliliğini sağlayan ve aileyi korumaya yönelik bir kararlılık/sadâkat (bir tekeffül) tazminatı, taraflara nikâh akdinin getirdiği yükümlülüğe (karşılıklı hak ve ödevlere), akdin önemini vurgulayan bir sadakat tazminatı görmüşlerdir.
Bir kısım bilginler ise mehri, kadının şerefli bir varlık olduğunu belirlemek için zorunlu kılınmış analık gibi bir şerefiye bedeli, bir yıpranma payı veya nafakayla yükümlü olmayan kadın için iktisadi bir özgürlük görmüşlerdir. Sonuçta mehir, hem fıtrattan getirilen farklılıklar hem de iki cinsten bir ailenin temeline atılan bir harç görülmüştür. Böylece mehirle sevgiye/aşka, sadece hukuki değil; manevi bir yaptırım da sağlanmıştır. Sevdiğine sevgisini izhar eden bir değer, sevgiyi artıracak bir hediye de görülmüştür. Naslarda ve klasik eserlerde mehir hakkında birbirinden oldukça farklı kavramlar kullanılmış, görüldüğü gibi farklı gerekçeler ileri sürülmüştür.
Bilindiği gibi hukuk normları, tarafların hukukunun korunması, adaletin sağlanması için bir araç konumundadır. İş bu nedenle mehir, kadın için bir hak, erkek için bir borç sayılarak bir denge kurulmuştur. Bugün bu dengenin kurulması kavramlardan çok mahiyette aranmalıdır. Tek veya çift şemsiye kullanılmaktan ziyade tarafların haklarının korunması esastır. Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu toplumlarda, nafaka yükümlüsü olarak sadece kocanın görülmesi konusu yoruma açıktır. Bugün toplumlar, geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına dönüşmüştür.
Bu bağlamda yatayda, akrabalar arası nafaka hukukunda bir daralma, dikey de ise bir genişleme görülmüştür. Aile bir bütün olarak görülmüş, nafaka yükümlülüğü varlıklı olana yüklenmiş, sorumluluk görev taksimi yapılarak eşitlenmiş görünmektedir. Tüm bu toplumsal değişim sebeplerinden dolayı bazıları nafaka ve mehri, tarafların hukukları adil gözetilmediği sürece, iki taraftan birinin maddi istismarı veya sebepsiz zenginleşmesi sayarlar. Sonuçta mehir ve nafaka konusunda lafızdan çok amaca bu amacın gerçekleştirilmesi için kurumsal yapılanmalara ve yapısal değişikliklere gidilmesi de kaçınılmazdır. Saygılarımla.