Çağımızda yönetici seçmenin en gelişmiş yöntemi ‘Demokratik ilkeler’ ışığında geliştirilmiş seçim uygulamalarıdır. Seçim uygulamalarının üslubu nasıl olursa olsun, ‘Nasıl iseniz öyle yönetilirsiniz’ ilkesinde değişiklik olmamaktadır. Sonuç olarak her toplum hak ettiği yöneticisini seçer ve yönetilir. Bütünün bir parçası olan seçilen birey, doğal olarak yönetme sürecindeki uygulamalarında haklı olacaktır. Ne var ki, demokrasinin, farklı düşünenlerin farklı bireyleri seçebilme ortamı oluşturan felsefesi, çağdaş yöneticilere daha geniş düşünebilme anlayışı kazandırıyor.
‘Teklik içinde çokluk’ veya ‘Farklılıkların birlikteliği’ ya da ‘Bütünlük içinde çeşitlilik’ algılamasını dünya görüşüne oturtabilen yöneticiler, kendilerini seçmeyen ‘Seçmenler’i de birliğin vazgeçilmez unsurları olarak benimsemelidirler.
REKTÖR
Toplumun eğitim düzeyi en yüksek olan kesimini yönetmeye talip olan insan. Üniversitenin yürütme organı ve temsilcisi.
Anayasaya göre: ‘Kanunun belirlediği usül ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır’. Değişik ülkelerde, genellikle üniversite öğretim üyelerinin oluşturduğu Genel Kurulca rektörler seçilir. Amerika Birleşik Devletleri’nin birçok eyaletinde Mütevelli Heyetler tarafından üniversite öğretim üyeleri arasından atanır. İngiltere’de genellikle üniversite senatosu tarafından seçilir.
Yürürlükteki anayasa, üniversitelere bilimsel özerklik dışında ‘Özerklik’ tanımıyor. Yönetim ve ekonomik yönden özerk olmasını uygun görmüyor. Dolayısıyla yetkilerle donatıldığı yaygın kanaat olarak yerleşmiş olan rektörlük makamının, somut bir değeri olmayan bilimsel özerklik ‘Slogan’ı ile zaman kaybettiği, öğretim üyelerinin ağırlıklı görüşünü yansıtıyor.
REKTÖRÜN MİSYONU
İnsanların dünya görüşleri hangi felsefeden köken alırsa alsın önemli olan yönetim anlayışında ve uygulamada insana yaklaşım tarzıdır.
Rektör ‘Kuvay-ı Milliye’ ruhuyla toplumu harekete geçirerek ‘İstiklal Harbi’ veren bir milletin üniversitesini yönetecekse, ‘Liberal’ yaklaşım tarzını yaşam biçimi olarak sergilemesi kaçınılmazdır.
* Bu anlayış, ‘Evrensel düşünce’ ister.
* Bu anlayış, ‘Bağımsız kişilik’ ister.
* Bu anlayış, ‘Bilimsel metodoloji’ ister.
* Bu anlayış, ‘Statik ve soyut’ ‘Bilim adamı’ kavramını, ‘Dinamik ve somut’ ‘Bilimin adamı’ felsefesine dönüştürme mücadelesi ister.
REKTÖR VE ÜRETİM
Üniversiteler, evrensel düşünen bilim ordusunun bilgi üretip, bilimselleştirdiği ortamlardır. Üniversite ya ‘Kültür’ üretir; bu ‘Bilim Kültürü’dür. Ya meslek üretir; bu bilimin sonuçlarını kullanarak kurumsallaşmayı sağlar. Ya da bilim üretir; bu da toplumda sürekli gelişmeyi ve değişmeyi gerçekleştirir.
Özetle bilimin ışığında üretilen kültürün çağdaşlaştırdığı meslek mensuplarının omuzlarında yükselen bilimsel disiplinler, bireysel özgürlüğü bayraklaştıran ‘Rektör’ünü bekliyor.
SONUÇ: Bertrand Russel’in ‘İktidar’ adlı eserinin son cümlesi; ‘Liberal bir eğitimin görevi şudur: Çocuklara, egemenlikten daha başka şeylere değer verebilme yeteneği kazandırmak, özgür bir topluluk içinde yaşayacak akıllı vatandaşlar yetiştirilmesine yardım etmek ve bireysel yaratıcılık içinde vatandaşlık hak ve görevleriyle özgürlüğü birleştirmek suretiyle, insanlara, insan yaşamına bir parlaklık verebilme yeteneğini kazandırmak’.
Not:
Bu yazıyı Medimagazin’in 16 Haziran 2000 tarihli 17. sayısında yayınlamıştık. Konunun güncelliği açısından yeniden yayınlamayı uygun gördüm.
devam edecek
28
önceki yazı