Benim üniversiteye başladığım tarih 1973 temmuz ayıdır. Üniversite yasası değişmiş, biz de sınava girip asistanlığa başlamıştık.
Ki 50 yıla yakındır “Nasıl bir üniversite?” diye tartışıyoruz.
Tartışmamız normal.
Üniversite, her konuyu analiz ederek, bireysel olarak aklı işleterek, ortak akıl ortamında da tartışarak bilimin evrenselliğini yaşam biçimi olarak benimseyip hizmet üreten insanların biyolojik, sosyal, fiziksel alanlarda toplumun önünü açan misyon ve vizyonun alanıdır.
Ne var ki ülkemiz ve üniversitelerimiz İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra (1945) ABD’nin politik kontrolüne girince, eğitim özgür ve özgün olma niteliğinden çıkıp bağımlı ve taklide dayalı bir yozlaşma sürecine girdi.
Ortaöğretimde köy enstitülerinin devreden çıkarılması, yükseköğretimde İngilizce bilim dili olma zorunluluğu, Türkçe’nin bilim dili olması için geliştirme çalışmaları yapılmaması ve ABD ve İngiltere’nin anadillerinin literatürüne dayalı öğretim üyesi yetiştirme şartının kutsallaştırılması, ülkemiz insanının bilim üretmede taklidi önemsemesine neden olmuştur.
Bilim dilimiz Türkçe olabilmeli. Anadili Türkçe olmadan felsefe yapabilmenin mümkün olamadığını, felsefe yapmadan da bilimi tetikleyemeceğimizi bilmeliyiz.
Bilim; üretme felsefesi, felsefe yapabilme, hayal kurabilme ve “yaparak öğrenme ve yaptırarak öğretme” ilkelerinden sapmadan geliştirilebilecek bir yaşam biçimidir.
Bilinmesi gereken, üniversitenin evrensel ortamında bağımsız düşünen, bilimsel düşünen, evrensel düşünen, sorumluluk üstlenen ve de süreklilik ilkesini benimseyen öncü kadroların yarışa hazır olmaları paradigmasıdır.
Üniversitede eğitim kalitesi için, Nobel ödülü alma, matematik konusunda ödül alma (Fields Madalyası), doktoralı akademisyen sayısı, araştırma kapasitesi, makale başına atıf sayısı öğrencilerin tercih sayısı gibi kriterler dikkate alınmaktadır.
Bu kriterlerden hiçbirisinin “eğitimde yaparak öğrenme yaptırarak öğretme” yönteminden daha somut ve geliştirici olmadığı görüşündeyim.
Selam ve sevgiler.
1 yorum
Önce üniversite nedir?
Kavramın içini doldurmak gerekir. Kasaba Lisesi irisi, apartman katında, bilim üretmeyi bırakın öğretim bile yapamayan organizasyonlar olmamalı.