İnsanların, birbirlerine uzun ömür dileğinde bulunmaları adettendir. Bu dilek herkes tarafından memnuniyetle karşılanır. Çünkü tüm güçlüklerine karşın, insanların diledikleri budur ve sevdiklerinin de uzun süre yaşamasını isterler. Tıbbın da hedefi aynı yöndedir.
Ne var ki, uzun yaşamayı başarabilmiş olanlar için yaşlılık evresinde sağlık sorunları artar. Buna koşut yaşlılıktan yakınmalar başlar. Genellikle konuşmalar hep hastalık odaklıdır. Doğal olarak yaşlılıkta artan ve çeşitlenen sorunlar ve bunlara bağlı rahatsızlıklar yakınmaların haklı nedenleridir. Ancak sürekli yakınmanın pek yararı olmadığı gibi, yaşlı bu davranışıyla, farkında olmadan kendi sorunlarına süreklilik kazandırmakta ve çevresine de zarar verebilmektedir. Çünkü çevresindekilerin kendisine empati yerine sempati ile yaklaşmaları, onların bazı semptomları kendilerinin duyumsamalarına yol açabilmektedir. Aynı duruma hastalıkların öğretilme aşamasında tıp ve hemşirelik öğrencilerinde de rastlanabilmektedir. Sürekli aynı yakınmaların bir süre sonra çevresindekilerde bıkkınlık yarattığı ve çevreyi sorunlara karşı duyarsızlaştırdığı, bu arada önemli sorunlara ilgisiz kalınabileceği, bunların gözden kaçırılabileceği de unutulmamalıdır.
Yaşlının sadece kendi sorunlarıyla ilgilenmesi ve bunlardan sürekli yakınması doğal olarak beraberinde mutsuzluğu da getirir. Böylece yaşlılık, neredeyse mutsuzlukla özdeş duruma gelebilir. Oysa yaşlılık, kendilerini bu döneme önceden hazırlamış olanlar ve geçmişin birikim ve deneyimlerinden yararlanmasını bilenler için pek çok güzelliği beraberinde getirir. Ancak güzelliklerden yararlanabilmek, bazı alanlarda ön hazırlık yapılması koşuluna bağlıdır. Aksi halde, sözü edilen güzelliklerin ayırtına ve tadına varılması olası değildir.
Günümüzde uzun yaşamaktan ziyade kaliteli yaşamın giderek önem kazandığı bilinmektedir. İyi bir sağlık sistemi ve kişinin katkı ve katılımı kaliteli yaşamın temelini oluşturur. Eğer kaliteli yaşam için önceden hiçbir çaba harcanılmadı ise, sağlıklı yaşam ve yaşlılık kolayca ulaşılabilecek hedeşer değillerdir.
Sağlıklı yaşamın kökleri, anne karnındaki embriyoya kadar uzanır. Hatta annenin hamilelik öncesi kendisini her yönden hamileliğe hazırlaması; genetik incelemelerin yaptırılması ve olası hastalıklara karşı önlemlerin alınması; hamilelik sırasında yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli sağlık kontrollerinin yaptırılmasına özen gösterilmesi söz konusu yatırımlardır. Doğumun güvenli koşullarda yapılması; doğumdan sonra hem annenin hem de bebeğin doğru bakım ve beslenmesinin sağlanması; çocuğa, sağlıklı yaşamaya ilişkin davranışlar kazandırılması da anılan yatırımlar arasındadır. Daha sonraki yaşamın bu temeller üzerine kurulması, dengeli ve yeterli beslenme, uygun egzersizler; düzenli sağlık kontrollerinin alışkanlık haline getirilmesi sağlıklı yaşlılığa hazırlayıcı etkenler arasındadır.
Her yaşta olduğu gibi, yaşlılıkta da fiziksel sağlık kadar ruhsal sağlığın da önemi büyüktür. Bu gerçeğin göz ardı edildiği durumlarda bu iki öğe arasındaki sıkı ilişki, diğer bir deyişle kısır döngü yaşlının kendisini sürekli mutsuz ve sağlıksız duyumsamasına neden olabilir. Bu yüzden yaşlıya; dış dünya ile ilişkisini kesmemesi önerilir. Yaşlı ayni zamanda, yapmaktan keyif alacağı ve mutluluk duyacağı uğraşlarla ilgilenmesi doğrultusunda güdülenir ve bunun gerçekleştirilmesinde gereken olanaklar kendisine sağlanır. Ancak bu uğraşların kesinlikle yaşlının isteği ve seçimi yönünde olmasına özen gösterilmelidir. Çünkü daha önceden hiç ilgi duymadığı, yeteneğinin olmadığı ve istemediği uğraşlarda dayatma ve zorlamalar yaşlının kendisini yetersiz ve mutsuz duyumsamasına neden olabilir. Bu yüzden öncelikle bireyin nelerden hoşlandığı, daha önce ilgi duyup da üzerine eğilmeye zaman bulamadığı uğraşlar ve geliştirmek istediği yetenekleri yaşlı ile birlikte saptanır.
Tüm söylenilenler; insana yaşlılığında hak ettiği yaşamın sunulması ile ilgilidir. Bu yüzden yazının devamında “Nasıl Bir Yaşlı Yaşamı ve Evi?” konusu ele alınacaktır.