Bilindiği gibi, yılbaşından itibaren marketlerde naylon poşetler artık parayla satılıyor. İşin gerçeği, satılmıyor desek daha doğru olur. Zira, parayla poşet alan çok az. Ben şimdiye kadar parayla poşet alan birini görmedim. Halkımız bu konuda da ikiye ayrılmış durumda. Kimilerine göre, ‘yerinde bir karar’, kimilerine göre ise ‘hükümetin vatandaştan fazladan para tırtıklaması’ olarak görülüyor. Evdeki eski bez torbalar, istiflendikleri yerlerden çıkarıldı. Kimi, gidip yeni torba alıyor. Kimi ise yeniden annelerimizin, babalarımızın pazar filesine geri döndü bile. Bilirsiniz, tekerlekli pazar arabalarımız vardır; sadece pazara gidildiğinde, haftada bir gün kullanılırlar. Bazıları market alışverişlerinde de onları yanına getiriyor. Aldıklarını kasalarda ödedikten sonra, bir bir arabanın içine itinayla yerleştirip, otoparktaki arabasına kadar onunla alıp götürüyor.
Hiçbir şeye takmayan halkımız, iş bu poşet işine takmış durumda. Kimi fişinizi atmayın, bir hafta içinde geri götürüp ödediğiniz poşetin iade parasını geri alın diyor. Kimi üzerlerinde süpermarketin reklamı var, biz bu reklamı da zorla satın almak zorunda mıyız diye soruyor. Soruyor da soruyor. Bizde ‘pazar alışverişi’ diye bir olay vardır. Haftada bir pazara gidilir. Haftalık, hatta bir aya yetecek kadar sebze meyve, artık pazarda ne varsa, fazla fazla alınıp naylonlara doldurulur. Çoğumuz, market alışverişini de pazar mantığıyla yapıyor. Dolduruyorlar arabalara, her şeyin en büyüğünü, en ağırını bir kerede toptan alacaksın ki ucuza gelsin mantığı. Özellikle sebze meyve alışverişlerini toptan yapar çokları. Soğan, patates, portakal, elma, üçer beşer kilo alınır. Birazı buzdolabında çürür. Kalanını, siz ancak bayatladıktan sonra yersiniz. Hatta bitmeden yerine yenileri alınır. Evde iki kişi olsanız da hiç fark etmez.
Size on kiloluk karpuzu satarlar, yüklenip gidersiniz. Artık yarısını bir haftada tüketirsiniz, kalan yarısı da çöpe gider. Buzdolaplarımızın içi, naylona sarılmış gıdalarla lebalep doludur. Olsun, biz yine de toptan alırız. Un, pirinç, bakliyat, üçer beşer kiloluğundan alınır. Hem kiloluk olandan, üç-beş kuruş daha ucuza geliyor. Evlerde havlu, peçete, tuvalet kağıdı depolarımız vardır. Zeytinyağı, çiçek yağı yine üçer beşer kiloluğundan alınır. İmkanı olan, tatil dönüşü, Ayvalık’tan, Milas’tan beş-on litrelik ‘naylon bidon’ da alır getirir. Sanırsın harp çıkacak da o yüzden depoluyoruz.
Şimdi gelin bir bir, aldıklarımıza bakalım. Et alırsınız, strofora koyarlar, üzerini streç naylona sararlar. Kıyma yaptırırsınız, kiloyu ikiye üçe bölerler, ayrı naylonlara rulolarlar. Sucuk, pastırma, salam, sosis, naylona koyup tartarlar. Üzerine barkod yapıştırdıktan sonra size verirler. Raflarda ayrıca naylona paketlenmiş olanı da verilir. Paşa gönlün hangisini çekerse, ister görevliden tarttırarak al, ister reyondan direkt al. Dondurulmuş gıdalar naylonda. Tereyağı, margarin, yoğurt, peynir hepsi naylonda. Kuruyemiş ve bakliyatlar, bisküviler hatta ekmek bile naylonda. Soğan, patates, sıkmalık portakal naylon filelerde. Meyveleri bile güzel görünsün diye streçe koyuyorlar. İnce naylona doldurduğunuz, açıkta satılanı da var, streçte olanı da. Kraker ve cipslerin tamamı naylonda. İçtiğimiz meşrubat, hatta su bile naylon şişelerde satılıyor. Deterjanlar, toz olanı naylon torbada, sıvı olanı naylon şişelerde. Süpermarketten çıkanlara bir bakın, alınanların tamamı ince naylonlarda, sonra hepsi birden ev torbalarında. Bunları geçtik de, giyeceklerimizi, hatta eczanelerde ilaçları bile naylona koyuyorlar. Elbisenizi temizleyiciye veriyorsunuz, temizledikten sonra naylon içinde geri veriyorlar. Kıyafetlerimizin, çoraplarımız, havlularımız naylon katkılı. Perdeler, halılar, üzerine oturduğumuz koltukların bile en azından bir kısmı naylon iplikten yapılmış. Hepimiz naylonla sarılmış bir çevrede yaşıyoruz. Kim, “ben naylon içinde yaşamıyorum” diyorsa, ya çok cahildir, ya da yalan söylüyordur.
Naylon poşetler, doğaya zararlı mı? Parçalandığında, nehirlere denizlere karışıyor mu? Evet. Doğada ve denizlerde mikroskobik naylon partiküllerini hayvanlar, tavuklar, balıklar yediklerinden yeniden bize dönüyor mu? Evet. Parçalanan parçalanıyor. Parçalanmayan ise çevre kirliliğine neden oluyor. Bunların hepsi doğru da, çevremiz dahil, her bir yanımızı bu kadar naylon sarmışken, sadece market poşetiyle önlem alındığını sanmak işte bu bana çok komik geliyor. Bizim çocukluğumuzda, ‘evlenmeyin erkekler naylon, kızlar çıkacak’ diye şarkısı bile vardı. Çıktı, çıktı, hem de ne çıkış! Hepimiz etrafı naylonla kaplanmış bir dünyada yaşıyoruz.
Haydi, sıkıysa bir gününüzü naylonsuz geçirin de görelim. Haberiniz olsun, naylon şişeden su bile içmemeniz gerekecek. Evlere, Terkos suyu bile naylon boruyla geliyor. Sizler gibi, ben de taktım bu naylon işine. Naylonu eve sokmayacağım da, nasıl baş edeceğimi bir türlü çözemedim. Bunun kosinüsüne mi, tanjantına mı bakmalı bilemiyorum. Bu konuda gelişmiş ülkeler nasıl önlem alıyorlar, merak edenimiz, ya da gidip bakanımız oldu mu? Ne olur gidip görenler, oralarda yaşayanlar söylesinler. Poşetleri parayla satınca, artık ne kadar çevreci olunuyorsa.
Ocak 2018