Gerçekten de, bu yazımızın başlığı günümüz koşullarında hastalara ne kadar az zaman ayrıldığını ifade eder. Çünkü gerek muayenehanelerde gerekse hastanelerde hastaya ayrılan zamanın azlığı ve onu empatiyle dinlemekten uzaklaşma etik problemlerin başında gelmektedir. Hasta adeta hekimine “Doktorcuğum, ne olur dinle beni!” demek istemekte, ancak çoğu zaman bunu söyleyememektedir. Hekim, Hipokrat’tan beri hastayı baştan ayağa muayene etme ve dinleme kuralını hiçbir zaman kaybetmemelidir. Bugün sağlık kuruluşlarına gittiğimiz zaman bir koşuşturmadır gitmektedir. Özellikle hastayı hemen tahlil, ultrason vb. incelemelere gönderme ve bazen çok bilinen kronik bir hastalığını bile hastadan tam olarak dinlemeden ondan sayısal sonuçlar isteme, hastayı ve yakınlarını yormakta ve defalarca hekime gidip gelme gibi zamanın çok kolay harcandığı durumlar olmaktadır.
Geçenlerde, bir yakınımın ameliyat sonrası durumu için bir hekim arkadaşımıza çok tanınmış bir kurumda kontrole gittiğimizde belki katlar arasında 20 kere gidip gelerek koşturmuş ve günü yorulmuş ve adeta sinirlerimiz bozulmuş olarak tamamlamıştık.
Bütün bunlar neden oluyor? Herhalde hasta sayısının artması, araç-gereçlere çok fazla güvenme, adeta onlarsız yapamama ve artık kanaat denen bir meseleyi göz ardı etme gibi durumlar bunların nedenlerinden bazılarıdır. Hastalıklar karşısında önce hastayı tanıma, sağlık açısından geçmişini öğrenme ve onunla karşılıklı konuşma, hepsinden önemlisi ona empatiyle yaklaşma, bütün bunların giderilmesinde uyulacak etik kurallardır.
Bu koşulları hekim sağlarsa, hasta da, hekimle tam anlamıyla iş birliği yapar. Ancak hekimin, hastayı dinlerken bazı dinleme tekniklerini de bilmesi gerekir. Hekim hastayı dinlerken bazı davranışlar gösterebilir. Bunlar psikolojik olarak hastada olumlu ya da olumsuz etkiler yapabilirler. Hekim de hastanın anlattığı şeylere yoğunlaşıp ilgi gösterirken, psikolojik olarak bazı bedensel tavırlar içine girer. Bu aşamada hekim, dikkatini hastaya vermeli ve böylece hastanın, hekimin kendisine önem verdiğini anlamasına yardımcı olmalıdır. Kaynaklarda, bu ilk klinik görüşmede hekim-hasta iletişiminin ilk anlarında birbiriyle kaynaşma dönemi olan bir suskunluk dönemi olduğu belirtilmektedir. Bu dönemde hekimin hastada bıraktığı ilk izlenim, hastanın bu iş birliğine katılıp katılmayacağını belirler. Bu nedenle hekim, hastanın yakınına oturarak, dikkatini hasta üzerinde tutarak ve bant kaydı ya da ara sıra insanı sıkmadan not alarak hastayla katılımcı bir iş birliğine girebilir. Birçok modern yazara göre, hastayı dinlemede en etkili yol, hekimin hastayı dikkatle dinlemesi ve daha sonra da hastanın anlattıklarını ya da sorulara yanıtlarını onun duygularını paylaşarak anlamasıdır. Burada hekim empatik bir davranış gösterir. Bu dinleme şeklinde, hekim hastanın yaşadığı şeyi kendisinde olmuş gibi anlarsa, bu onun hastayı etkin olarak dinlediğini gösterir. Hastanın anlaşılması çok önemlidir ve hekim ile hasta arasındaki iş birliğini güçlendirir. Bu tip hasta dinleme şeklinde, hastaya güven verici konuşmalar yapılır, sorular sorulur ve böylece hastanın vereceği bilgi ve yanıtlarla hastalık tanısı rahatlıkla konulabilir. Yine, hekim ve hasta arasındaki yanlış anlamalar ortadan kaldırılarak doğru bir iletişim sağlanır ve gerçek sorun ortaya çıkarılır. Bu tip hasta dinlemede hastanın korkusu azalır. Bu arada hasta, kendi sorununun sorumluluğunun bilincinde olup, kendisine güveni artar. Etkin dinleme metodunun kullanılması, sevgiye ve bağlılığa dayalı ilişkiler sonucu bazı yanlış olabilecek uygulamaların dava açılarak çözülmesini de engeller. Hastanın hekime karşı taşıyabileceği olumsuz duygular yok olur.