Evet, hastalarımıza çok ilaç yazıyoruz. Hastalarımız çok ilaç kullanıyor. Bunun doğru olmadığını söyleyen çıkmaz sanıyorum. Evlerde kalabalık bir ilaç dolabı vardır genelde. Hergün birkaç ilaç almayan erişkin sayısı nedir acaba? Fazla ilaç kullanmanın nedenleri neler olabilir? Bunları sıralamaya çalışacağım:
1- Daha sağlıklı yaşam için ilaç kullanmanın gerekli olduğunu düşünmek. İlaçlar zaman zaman bir sihirli değnek gibi kabul ediliyor hastalarımız için. Bir sihirli değnek dokunacak ve sorun bitecek. Aksi bir durum hemen daima başarısızlık olarak kabul ediliyor. Gerçi özellikle metabolik hastalıklarda, hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları ve romatizmal hastalıklarda düzenli, ömür boyu bazı ilaçları kullanmanın gerekliliğini yadsıyor değilim. Metabolik sendromları yavaşlatan, ağrılarımızı azaltan, depresyonları gideren ilaçların daha uzun, daha sağlıklı yaşamamızı sağladığını kabul ediyorum. Ben de sürekli hipertansiyon ve diyabet ilacı alan biriyim. Ancak yaşlanmaya karşı multivitaminler, unutkanlığa karşı gingko ekstreleri, kansere karşı balık ekstrelerine ne demeli?
2- Hekimlerin öteden beri, ilaç yazmanın en önemli -en gerekli- hekim davranışı olduğunu düşünmeleri. Her semptom için bir ilaç vermek, hatta üç dört ilaçtan az reçete düzenlememek. Buna karşın, günde 100 hasta bakan resmi kurum polikliniğindeki bir hekimin hastayı ayrıntılı dinlemeden, muayene etmeden birkaç ilaç yazarak göndermekten başka çaresi olmadığını söyleyebilirsiniz. Hatta bazı hastaların zaten sadece ilaç yazdırmak için geldiklerini, amaçlarının semptomlarına yönelik veya bir başkasının tavsiye ettiği ilaçları yazdırmak olduğunu da söyleyebilirsiniz. Ancak polifarmasi yapıldığını kabul etmek zorundayız. Acaba yazılan ilaçların söz konusu endikasyonlarının ne kadarı kanıta dayalı tıbba uymaktadır? Örneğin; beyin damarlarını genişlettiği söylenen ilaçlar gerçekten bu damarları genişletmekte midir? Zihni açan ilaç var mıdır? B1 ve B6 vitaminlerinin sinirlerin iyileşmesine yararlı olduğuna dair kanıt düzeyi nedir? İlaçlar bu sorulara yanıt verilerek yazılmakta mıdır?
3- Hastaların “Bana ilaç yazın.” isteğine boyun eğmek. Doğrusu, bir hastane polikliniğinden veya muayenehaneden ilaç reçetesi almadan çıkmak adeta bir başarısızlık olarak kabul ediliyor. Polifarmasi, reçetelerin olmazsa olmazlarından oldu. Ben “Size ilaç gerekmiyor, şu önerilerimizi yerine getirirseniz yakınmalarınız azalacak.” dediğim hastalardaki mutsuzluğu çok sık gözlüyorum. Bir muayeneden hastayı ilaç reçete etmeden göndermek neredeyse imkansız.
4- Eczanelerin reçetesiz ilaç verme alışkanlığı. Hastaların da “Hekime gidince ilaç yazacaktır. Ben bunu kestirmeden eczaneye giderek halleder, hekimi atlayarak ilacı eczaneden alıveririm.” düşüncesinde olmasıdır. Gerçi bunun gittikçe azaldığını sanıyorum. Hastalarımız, gün geçtikçe pahalılaşan ilaçlarını ücretsiz alabilmek için bir resmi kuruma yazdırmak istiyorlar. Sosyal Güvenlik Kurumu bu konuda kısıtlamalar getirse de bunlar yıkılabiliyor. Sağlık kurumu raporları elden ele dolaşıyor.
Sonuç olarak, büyük miktarda ilaç israfı olduğunu, evlerin ilaç dolaplarının dolup taştığını, büyük ilaç firmalarının sağlık gelirlerinin çoğunu yuttuğunu kabul etmeliyiz. Bir kısmı yurt dışı kaynaklı bu firmaların gelirlerinin ne olduğunu net olarak bilmiyorum. Ancak hastane alt yapılarına, sağlık çalışanlarına gitmesi gereken paralar haksız olarak buraya gidiyor.
Özetle, daha az ilaçlı, kanıta dayalı tıbba dayanmayan ilacın kullanılmadığı bir sağlık hizmeti sunulması gereğini vurgulayarak yazımı bitirmek istiyorum.