1970 yılının ekim ayı ile 2019 yılı sonlarına kadar yaşadığım, eğitildiğim, kendimi geliştirme fırsatı kazandığım, hocalık unvanımı aldığım bu kutsal yuvaya, Cerrahpaşa’ya veda etmek zamanı gelmişti. Dolu dolu geçirdiğim 49 yılın nasıl bittiğini hala anlayamadığımı belirtmeliyim. Bu sürenin hiçbir gününde, Cerrahpaşalı olmaktan pişmanlık duymamıştım. Yeniden dünyaya gelebilsem, hiç düşünmeksizin tercihimi yine burası için kullanırdım.
Kırk yıllık dostlarımı, sevgili eşimi, güzel kızımın doğumunun ve büyümesinin zevkini hep bu yuvada tattım. Kurtarabildiğim tüm hastalarım geceleri rahat uyumama, kurtaramadığım az sayıdakiler ise pek çok uykusuz geceler geçirmeme neden oldu.
Emekliliğimin kısa bir süre önce gerçekleştiği günlerde, çocuk cerrahisindeki odamın penceresinden dışarıyı gözlemiş, kızlı erkekli gruplar halinde geçen genç öğrencilerimi izlemiştim.
O gün hemen aklıma gelen ve annemin bana 5 yaşında anlattığı, Taş Kırıcısı isimli eski bir Çin öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
Yüce bir dağın eteklerinde kırdığı taşları satarak geçinirdi taş kırıcısı. Tüm gün boyunca kırdığı taşları toplar, çuvallara doldurur, arabasıyla kasabaya taşır ve satardı.
Geçimini böyle sağlardı.
Bir gün dikkatle gökyüzüne bakmış, yükseklerde parıl parıl parlayan güneşin yüceliğini fark etmişti. Tanrı’ ya yakarmış “Tanrım, keşke beni güneş yapsaydın” demişti. Tanrı bu iyi adamın isteğini kırmamış, onu güneş haline getirmişti. Artık gururla tüm alemi, dağı ve ovaları aydınlatabilirdi. Ama o da nesi; çok büyük ve kara bir bulut gelmiş ve tüm ışıklarını kesmişti. Artık, kimse güneşi göremezdi. Taş kırıcısı “Tanrım, beni güneş değil de büyük bir bulut yapar mısın?” diye geçirmişti içinden. İşte o an Tanrı onu yüce bir bulut yapmıştı. Ancak kısa süre sonra çıkan kuvvetli bir fırtına bulutu almış, savurmuş ve uzaklara atmıştı. Bu kez bulut değil de rüzgar olmak istemişti. Tanrı, bu isteği de haklı bulmuş olacak ki, onu kuvvetle esen bir rüzgar haline getirmişti. Ama rüzgar bir süre sonra yüce bir dağa çarpmış ve tüm gücünü yitirmişti.
Taş kırıcı, Tanrı’dan özür dileyerek, “Beni dağ yapar mısın?” demişti. Artık yüce bir dağdı. Ne güneş, ne bulut, ne de rüzgar onunla aşık atabilirdi. Ama o da ne? Yüce dağ, birden eteklerinde büyük bir acı duymaya başlamıştı. Bir de ne görsün; yaşlı bir taş kırıcısı dağın eteklerini kazmasıyla parçalayıp taşları koparmıyor mu?
Taş kırıcısı tüm hatasını işte o zaman kavramıştı. “Tanrım son bir isteğim var, beni yeniden taş kırıcısı yap” diye yalvarmıştı. Taş kırıcısı artık bu halinden sonsuza dek memnun olmuş, Tanrı’dan bir daha hiçbir talepte bulunmamıştı…
Ülkenin en zor sınavında en yüksek puanları alarak tıp öğrencisi olabilirsiniz. Öğrenciyken iyi bir hekim, hekimken iyi bir uzman, uzmanken iyi bir doçent, doçentken iyi bir profesör, başarılı öğrenciler yetiştiren bir hoca olmak istersiniz. İşte bütün bu dilekleriniz yerine gelmiş olsa bile, bir gün odanızdan dışarı bakarken, geçen genç kız ve erkek öğrencileri seyrederken gıpta eder, “keşke yeniden öğrenci olabilseydim” dersiniz.
Emekli olduğum gün, penceremden öğrencilerimi seyrederken, taş kırıcısının son dileğinin ne denli isabetli olduğunu anlıyor, geçirdiğim güzel yılları anımsıyor, keşke yeniden bir tıp öğrencisi olabilseydim diyorum…
Genç meslektaşlarım, çok sıkıntılı ve zorlu günler geçiriyoruz. Hastalıklarla boğuşuyor,hastalanıyor, hatta ölüyoruz. Tedavisini yaptığımız insanların saldırılarına uğruyor, yaralanıyor, zarar görebiliyoruz. Bu olaylar, hiç kuşkusuz bizleri incittiği gibi, gereken toplum ve devlet desteği ve koruması altında olmadığımız hissini de veriyor.
Bu stresli yaşamınızın aktif aşaması bittiğinde, yine de taş kırıcısı gibi düşüneceğinizden, bugünleri fazlasıyla özleyeceğinizden emin olabilirsiniz…
2 yorum
Sevgili Hocam,
Yetiştirdiğiniz onca hekim varken ve onlar insanlara sağlığını kazandırmak için uğraş verirken, iyileşen her hastada katkınız olduğunu bilmek sizi hem güneş hem bulut hem rüzgar hem dağ yapacaktır. Zamanı geri çevirmek mümkün olmadığı için taş kırıcısı olmak mümkün değil ama yüzlerce taş kırıcısı yetiştirmenin gururu sizi hep teselli edecektir. Emeklilik hayatınızda da ailenizle birlikte sağlıklı mutlu bir yaşam dilerim.
Saygıdeğer Hocam;
Sizler, Cerrahpaşa Cerrahi’nin Burhanettin Hoca ile başlayan ve gelişerek devam etmesine neden olan olan, aidiyet duygusunun benimsenmesine neden olan değerli insanlarsınız. Bizler öğrencileriniz olarak söz ile her zaman mümkün olmasa bile, yüreğimizle büyüklerimizi, bizlerin yetiştiren sizleri sevgi ile daima anacağız. Sevgilerimle.