Son zamanlarda çokça duyduğumuz, okuduğumuz ve de tartıştığımız akil adamlar (cinsiyet içerdiği için “akil insanlar” olarak telaffuz edilen) kavramını bazı örneklerle yorumlayarak siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Akil kelimesi Arapça kökenli olup, “akıl sahibi” anlamına geliyor. Halkımız “ akil insanın” halk tarafından sayılan, sevilen, uzman, duayen, kamil insan olduğunu biliyor ya da öğrendi. Fakat akil insanlar listesini oluşturan üyeler gerçekten bu özelliklere sahipler mi, bu konuda karamsarlar…
Psikolog Daniel Goleman, kendi duyguları kadar başkalarının duygularını fark eden, empatik yaklaşabilen ve ilişkileri yürütebilen insanların duygusal zekâlarının yüksek olduğunu söylüyor. Bu tanım bana göre akil insan tanımına çok yakışıyor. Barışçı, sorun çözme ve çatışmaları yönetmede bu zekâ türüne sahip insanlar, diğerlerine göre daha başarılılar. Laf aramızda, bu tanıma en uygun olanlar kadınlar ve araştırmalar da böyle söylüyor. Yani akil insanlar, kuru mantık ve akıl değil, duygusal zekâsı yüksek insanlardır.
Konuya, akil bazı insanlar ve olaylardan girmek istiyorum.
Bir Letonya masalına göre; “Yaşlılar artık iyice ihtiyarlayıp iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür, orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış. Böylece zaten az olan yiyeceklerin, çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış. İşte bir gün, yaşlılardan birini oğlu ormana götürüp bırakmak istemiş. Kış mevsimiymiş. İhtiyar, oğul ve küçük torun beraberce ormana gitmişler. İhtiyarı bırakmış dönüyorlarmış ki, küçük torun oyuncak kızağını dedesinin yanında unuttuğunu fark etmiş. Babasına dönüp almalarını söylemiş. Babası umursamayınca da, “Kızağımı almalıyım, yoksa sen yaşlandığında seni ormana neyle götürüp bırakacağım?” demiş. Oğul o an anlamış ki, ihtiyar babasının kaderi, yaşlandığında kendi kaderi de olacak. Dönüp babasının ellerini çözmüş. Alıp eve geri getirmiş… Babasının öğütlerini dinleyerek hayvanlarını ölümden kurtarmış, tarlasından iyi ürün alarak açlıktan kurtulmuş…
Bu öykü, bize iyi ve yerinde bir öğüdün çok şeyi değiştirebileceğini, yaşlıların akil insanlar olarak tecrübelerinden her zaman için öğrenebileceklerimiz olduğunu gösteriyor.
“Dersu Uzala” filmindeki eğitimsiz ve yaşlı adam; doğru önsezileri, zekâsı, keskin gözlem gücü ve iz sürme yeteneği sayesinde yağmuru kuşların ötmesinden anlayabilecek kadar görmüş geçirmiş, terk edilmiş kulübede daha sonra gelecek askerler için kibrit, pirinç ve tuz bıraktırabilecek kadar da öngörülü ve erdemlidir… Yani akil insanlar; görmüş geçirmiş, yaşama, doğaya ve insana yönelik engin inanç ve hoşgörü geliştirmiş yaşlılarımızdır.
Ünlü Uygur Türk Şairi Yusuf Has Hacib’in “Okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin.” dediği Kutadgu Bilig’in içeriğindeki “İnançlı ol, akıllı ol, adaletli ol, sabırlı ol, kanaatkâr ol, merhametli ol, güzel sözlü ol ve alçak gönüllü ol.” öğütleri akil insanları işaret eder.
Dede Korkut’un hikâyeleri, yaşlı ve bilginlere büyük değer verildiğini göstermesi açısından da son derece önemlidir. “Korkut Ata, Oğuz Kavmi’nin müşkülünü hallederdi. Hanlardan çobana kadar herkes onun sözüne güvenirdi, ona danışırlardı…” anlatımından, Dede Korkut’un tecrübelerinden yararlanılması, güvenilir ve danışılır olması tarihin akil insanlarına en güzel örnektir.
Hz. Mevlâna’nın pek çok sorunumuzun reçetesi olan (“Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.” “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.” “Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.” “Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.” “Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.” “Hoşgörürlükte deniz gibi ol.” “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”) öğütleri nasıl akil insan olunacağını pek güzel anlatıyor.
Atatürk, ileri görüşlülüğünün yanı sıra isabetli kararlar veren, akıl ve sağduyu ile çeşitli çözüm yollarından en uygununu seçen ve akil insan olarak kendini ispatlamış ve tarihe mal olmuş ender bir örnektir.
İsmet İnönü, devlet adamlığı ve bilgeliğinin yanı sıra 2. Dünya Savaşı’nda uyguladığı siyasi manevralar ile Kurtuluş Mücadelesi’nde yorgun düşmüş milletimizi beladan uzak tutmayı başarmış bir şahsiyet olarak, tarihimizde Atatürk’ten sonra ikinci akil insan örneğidir.
Çoğu Anadolu toprakları bağrında yaşamış verdiğimiz akil insan örneklerine baktığımızda, “akil insanlar” listesini oluşturmanın gerçekten zor olduğunu anlıyoruz. Bu listeyi keşke halkımız oluştursaydı. Artık günümüz teknolojisinde bunu yapmak çok kolay. Herkesin aklında bir akil insan vardır. Sırası gelmişken, romanlarında Anadolu halkının hayatını destansı bir üslupla anlatan, çektikleri sıkıntıları içinde yaşatan Koca Çınar Yaşar Kemal, akil insanlar arasında neden yer alamadı?
Prof. Dr. Nesrin AŞTI
İstanbul Arel Üniversitesi