Kutlu ve bereketli günlerden geçiyoruz…
26 Mart Kadir Gecesi, 27 Mart mübarek Cuma gecesi, 28 Mart huzur dolu Cuma günü, 29 Mart arife telaşı ve nihayet 30 Mart Ramazan Bayramı… Birbiri ardına sıralanan bu mübarek günler, gönüllerimizi sevgiyle, ruhlarımızı manevi coşkuyla dolduruyor.
Son yıllarda, 7’den 70’e herkesin dilinde aynı serzeniş var: “Nerede o eski bayramlar?” Oysa bir zamanlar bayram sabahları bambaşkaydı… Bayram günü yaklaştıkça tatlı bir heyecan sarardı herkesi. Büyüklerimiz bayram hazırlıklarını günler öncesinden başlatır, evler baştan aşağı temizlenir, en güzel kıyafetler itinayla hazırlanırdı. Özellikle biz çocuklar, yeni elbiselerimizi başucumuza koyar, sabahın ilk ışıklarıyla onları giyerek sevincimize sevinç katardık. Ayakkabılarımızın tertemiz parlaklığı, içimizdeki coşkuyla yarışırdı adeta.
Bayram namazı için büyüklerimizle birlikte camiye gitmek, oradan kabristana uğrayarak ebediyete intikal eden sevdiklerimize dualar etmek güzel bir gelenekti. Cami çıkışında büyükler, çocuklara harçlık verir, ellerini öpen gençleri hayır duasıyla uğurlardı. Öğleden sonra harçlıklarımızla çarşı merkezlerinde kurulan seyyar lunaparklarda doyasıya eğlenirdik. Çocuklar kendi aralarında “En çok kim şeker topladı?” yarışması yaparlardı.
Evlerde tatlılar hazırlanır, kavurmaların kokusu dört bir yana yayılır, ince ince açılan baklavalar bayramın görsel şölenine dönüşürdü. Sofralar bereketlenir, misafirler birbirine ikramda bulunurdu. Akraba ziyaretleri, komşularla yapılan sohbetler, uzun uzun süren çay eşliğindeki hatıralar bayramın ayrılmaz bir parçasıydı. Çocuklar kapı kapı dolaşıp bayram şekeri toplarken, yetişkinler eskimeyen dostlukların kıymetini bir kez daha anlardı.
Şimdi ise bayramlar, geleneklerimizin dışında kutlanır oldu. Birkaç kelimelik bir mesajla geçiştirilen bayram tebrikleri, komşuların bile birbirine uğramadığı sessiz evler, bayram sabahını ibadetle değil, uykuyla karşılayan bir nesil… Zamanın değişimi, bayramlarımızın ruhunu da değiştirdi sanki. Cep telefonları, sosyal medya ve sanal kutlamalar, yüz yüze iletişimin ve sıcak dostlukların önüne geçti. Eski bayramlarda hissedilen samimiyet ve içtenlik, modern çağın hızlı temposu içinde kaybolmaya yüz tuttu.
Oysa bayram hâlâ aynı bayram… Değişen, biziz… Kültürümüz, değerlerimiz ve yaşama biçimimiz değişse de belki de en çok ihtiyacımız olan şey, eski bayramların ruhunu yeniden yaşatmak… Bayramları sadece bir tatil veya dinlenme zamanı olarak görmek yerine, bu özel günlerin manevi ve toplumsal anlamını yeniden keşfetmeliyiz. Büyüklerimizi ziyaret etmeli, küçüklere bayramın neşesini aşılamalı, unuttuğumuz dostlukları, kırılan gönülleri tamir etmeliyiz.
Tüm İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle tebrik ederim. Bu bayramın ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını, bizleri birlik ve beraberlik içinde nice bayramlara kavuşturmasını dilerim.
Eski insanlığımıza, eski sıcaklığımıza ve kültürümüze yeniden kavuşmak umuduyla…