Akademik Akıl’ın bu ay ki konusu “Akademisyenden Üniversite Öğrencilerine Tavsiyeler”. İlk bakışta eminim bir çok hoca öğrencilere sahip olduğu engin tecrübeleri aktarmak için heyecanlanmıştır. Kuşkusuz ki yaşanmışlıklar arttıkça tecrübeler de artıyor ve anlatılacak çok hikaye oluyor. Hemen birkaç tavsiyeyi sıralamak mümkün: çalış, derslerine devam etmeyi ihmal etme, kimseyle kavga etme, dürüst ol vs. Sahi bunun dışında ne tür tavsiyeler verebilirim ki. Kocaman kocaman sloganvari sözler etmek, öğrencilerin de saygıdan dolayı sizi dinlemesi gerçekten tecrübe aktarımı oluyor mu? Bu sorunun cevabı bende hayır’dır. Peki öğrenciler tavsiyeleri almamak için özel gayret mi sarf ediyor sorusuna ise yine cevabım hayır’dır. Öğrencilerin büyük çoğunluğu can kulağıyla dinliyorlar ama şartlar öyle dramatik değişti ki birbirimizi anlamakta güçlük çekiyoruz. İçinde yaşadığımız dijital çağ her şeyi hızla değiştiriyor.
Eskiden nesiller arası fark oluşması için belki bir kaç yüzyıla ihtiyaç vardı ancak şimdi bu zaman birkaç yıla indi. Şöyle düşünün ben elektrikle ilkokulda, televizyonla ortaokulda, bilgisayarla üniversitede tanıştım. Şimdi 20 yaşında olan gençler bilgisayarı avuçlarının içinde taşıyorlar. Gel de bu öğrencilere tavsiyelerde bulun. Bizim geçmişimizin önemli bir bölümü silindi. Ne demek istiyorum, dijital çağ öncesine ait geçmiş bizim şahsi tarihimiz ve bugüne ışık tutacak bir tecrübe değil, eğer tecrübelerimizi yenileyemiyorsak. Diğer bir ifade ile hayatımıza artık yenilenebilir tecrübe kavramı girmiş oluyor. Eğer bir hoca bunu başaramıyorsa çok hızlı biçimde çağdışı kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Şimdi bu girizgahtan sonra birkaç tavsiyede bulunacağım. Bir genç eğer üniversite öğrenciliğini hakkıyla yaşamayı becerebilirse mutlu bir birey olacaktır. Ben yıllarca Kaya Mekaniği, Mühendislik Jeolojisi derslerini anlattım/anlatıyorum. Derslerde hep söylediğim birkaç şeyi burada da tekrar edeyim. Anlattığım şeyleri öğrenmek için mutlaka Üniversitede ders dinlemek şart değil. Artık internette kitaplar, ders notları ve hatta görüntülü dersleri bulmak mümkün ve meraklı birisi bunları kullanarak belki de ilgili dersi benim anlattığımdan daha iyi öğrenebilirler. Ancak bu öğrenme Üniversite’nin yerine geçer mi? Kesinlikle hayır. Çünkü Üniversite bir yaşam biçimidir. Orada değişik yerlerden gelmiş insanlar bir arada eğitim görürler. Sadece bir bölüm değil, diğer bölümler ve fakültelerin öğrencileri arasında sosyal ve entelektüel etkileşim olur. Bir sosyal varlık olan insan, eğitimi boyunca sosyal ve kültürel olarak da zenginleşir. Öğrencilere tek tavsiyem, bu etkileşim şansını çok iyi kullanarak sosyo-kültürel zenginleşmeyi sağlamasıdır. İleride bu zenginlik çoğu zaman mesleki bilgisinden öte kendine başarı ve mutluluk olarak geri dönecektir. Sosyo-kültürel olarak gelişmiş bireyler güzel ve dolu konuşurlar, karşısındaki kişi etkileyerek ikna edebilirler, yakınındaki insanlar sıkılmazlar, kimseyi yargılamazlar, kimseyle kavga etmeyi düşünmezler, başkalarına zarar vermek akıllarından dahi geçmez, dürüstlükten asla sapmazlar diye bir sürü erdemli davranışa sahip olurlar. Bu tür bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplumda kavga olmaz, başarı olur. Başarı mutluluğu ve refahı beraberinde getirir. Son söz olarak tekrar ediyorum, öğrencilere tek tavsiyem “üniversite eğitiminiz boyunca sosyal ve kültürel olarak kendinizi geliştirin ve zenginleştirin” olacaktır.