“Bir ölüm yakın bir de sonbahar. “ derdi merhum Cahit Zarifoğlu. Bunun ikisini de yaşayan Gazzeli, Filistinlilere Rabbim sabırlar versin.
“İstediğiniz kadar dağlara haç dikin gökyüzüne bakınca hilali göreceksiniz.” Aliya Izzetbegoviç.
“Namaz 5 vakit bizde 6 vakit” der Filistinli gençler.” Altıncısı cenaze namazı“ derler.
Bu ayki köşe yazımda en son söyleyeceklerimi en başta yazarak konu hakkındaki görüş ve hissiyatımı siz değerli okurlarımla paylaşacağım. Siyasal İslamcı, köktendinci, hamascı, ladinci, hizbullahçı, işidci, ihvancı, şabbab örgütçü gibi dünyanın değişik kıtalarındaki İslam ülkelerindeki gurupların yaptıkları hareketler dünyadaki tüm Müslümanlara mal edilmektedir. Bu durumda hangi ülkede, hangi örgüt, hangi amaçla mücadele etmektedir bu analiz edilmemektedir. İslam ülkeleri arasında bilgi kirliği yaratan ajanslar bulunmaktadır. Birbirinden haberleri diğer ajansların süzgecinden sonra alabilmektedirler.
Mısırdaki ihvanla, Suriye’deki IŞİD’le, Lübnan’daki Hizbullah’la, Afrika’daki şabbabla, Açe adasındaki muhalif gurupların amaç ve eylem birliği aynı olduğu söylenemez. Bu durumda tek tek analiz etmek gerekir. Konumuz Nisa suresi 75 ayet olduğu için konuyu bu ayet bağlamında değerlendirmemiz gerekmektedir.
Üçüncü olarak sanki dünyadaki Müslümanlar kana susamış gibi İslam, Ortadoğu denildiği zaman akla savaş, mücadele gelmektedir.1096 da başlayan neredeyse bin yıl süren haçlı ittifakı masummuş gibi algılanmaktadır. Tüm Avrupa birleşti Kudüs’e geldi, aradan bin yıl geçti şimdide İsrail’i ziyarete gelmektedirler. Müslümanlar Kudüs için can verirken ABD diye kıta keşfedilmemişti. Fransa, İngiltere, İtalya, haçlı ordusuna asker vermişti. Yunanistan diye devlet yoktu. Şimdi bunlar Gazze’deki katliama göz yummaktadırlar.
Dördüncü olarak 100 yıl geçti. Hatta 75 yıllık bir sürede BM kararıyla artifikal state (yapay devlet) devlet kuruluyor. Filistin topraklarını alıyor. Açık hapishaneye çeviriyor. Komşu devletleri tehdit ediyor. Masum olup vatanını savunanlara terörist deniyor. Bu paradoksu açıklamakta günümüz aydınları zorlanmaktadır.
Beşinci olarak Müslümanlar dokunulmadığı müddetçe kimseyle savaşılmamıştır.1492 İspanya’dan kovulan Yahudiler Osmanlının en güzel yerlerine yerleştirildiler. Şimdi Osmanlının ardılı Cumhuriyet hükümetiyle “haması ülkenize götürün” gibi ima yollu Devlete ve Reisicumhur Erdoğan’a eleştiri bağlamında haberlerle vurgular yapmaktadırlar. Halbuki ayette ,“Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever.”(Mümtehine suresi.13.ayet.)demektedir.
“İşte bundan dolayı İsrâiloğulları’na şöyle yazmıştık: “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler.”( Maide suresi.32. ayet.)
“Üstün ırk, “Tevrat’ta arzı mevud gibi sadece kendilerinin kabul ettiği kavramlarla üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar. Herkes kendine göre üstün ırktır. Son kitap Kuran olduğu için insanların ondan önceki Tevrat göre (ki tahrif edilmediğinin garantisi yoktur. ) Ona göre tavır almaları beklenemez. Üstünlük takva iledir.
Konumuz olan Nisa suresi günümüz Filistin’deki olaylarla bire bir örtüşmektedir. Erkekler kadılar ve Vildanlar demektedir. velet (çocuk) kelimesi değil de gelişme çağındaki, çocuklar ve reaya garip guruba, fakir fukara insan topluluğu kastedilmektedir.
Herkesin müfessir olması beklenemez. Ayetleri zahir, batın nasih ,mensuh, İslam barış dini ..gibi uzun sofistike çalışmalarda gerek yoktur. Olay açık ve net Müslüman Kurana göre hareket etmelidir. Gönümüzde 19 yüzyılın başından beri devletler hukukunda gösterilecek tek örnek yaşanmaktadır. Yani Filistin ve Gazze’nin açık cezaevi gibi olması ve katliamların devam etmesi meselesidir.
İsrail in ABD ve batılı ülkelerin çoğuna güvendiği için böyle hareket etmektedir. Kararlarına İslam ülkelerini blok olarak tepki gösteremedikleri için pervasızca hareket etmektedirler. Ne devletler hukukunun ilkeleri ne savaş hukuku, ne uluslararası örgütlerin kararları İsrail’i etkilememektedir. BM yaptırım uygulayamamaktadır. Çünkü ABD, Fransa ve İngiltere’nin veto yetkisini kullanma kuşkusu vardır.
Cüneyd-i Bağdâdî’nin ‘Tasavvuf terk-i deâvî ve kıtmân-i meânîden ibarettir.” Derken tasavvuf ehlinin kavgadan kaçınmak ve anlatılanlar hakkında sır tutmaktır” demektedir. Kâmil insanı arzulamaktadır. Günümüzde Filistinlilere ve Gazze’deki insanlara yapılanları duysaydı herhalde İslami bir mücadele için izah getirirdi. “Hayat iman ve cihaddır.” diyen Hz Hüseyin. Bu cihaddan muradı inananların hayattayken iman ve cihadın her türlüsüyle mükellef olduğunu belirtmektedir.
Kazakistan’da Yesevi türbesinin dış cephesinde “Kale’n-nebiyyü aleyhi’s-selâm: ed-Dünyâ cifetün ve tâlibühâ kilâbün.” (Peygamber Aleyhisselam buyurdu. Dünya bir leştir ve onun isteklisi köpeklerdir.) hadisinin yazdığı resimlerde görülmektedir. Hadis uleması böyle bir hadisin olmadığını yazmaktadır. Zaten bu türbeyi Timur yaptırmıştır. Mademki dünya leştir. O zaman Timur Anadolu’ya neden geldi? binlerce insan öldü? Ankara savaşı yüzünden Osmanlı imparatorluğun dna sı bozuldu. Fetret devri yaşandı. Bu örneği vermemin sebebi dünya imtihan dünyasıdır. Peygamber nasıl anladı ve anlattı ise bizim ve dünyadaki tüm inananların böyle anlaması gerektiği kanısındayım
“Âblar dulâblar yekdiğerinden âh çeker
Birbirinden müştekî mağdûrlar gaddârlar.” Yenişehirli Avni bu dizesinde sular ve değirmende su döndüren dolaplar birbirinden ah çeker, mağdurlar ve gaddarlar birbirinden müştekidir. Zamanında gaddar olanlar mağdurları anlayamazlar.
Kur’ân-ı Kerim’de “ce-he-de” kökünden türemiş 39 kelime bulunmaktadır. Bu 39 kelime 35 farklı ayette geçmektedir. “Ce-he-de” kökünden türemiş olan 39 kelimenin 4’ü ‘Mücahit’ kavramıdır. Mücahit kavramı Nisa Süresinin 95. ayetinde 3 kez, Muhammet Suresinin 31. ayetinde ise 1 kez geçmektedir. Kuranda cihad ve katl kelimeleri farklı ayetlerde geçmektedir. Cihadı mali, bedeni, nefsle diye ayırılanları bu kelimenin değişik versiyonlarda kullanılmasını kastetmektedirler ve doğrudur. “Gatiluu (katl) farklı yerlerde geçmektedir. Burada anlam kayması olmadan yorumlayanlarda doğrudur.
“Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” Nisa suresi.75. ayet
Peygamberimizin katıldığı savaşlara gelince; savaş ismi verilerek katıldığı savaşları 14 diyenler, ortalama katıldığı savaşları 20 diyenler olduğu gibi Diyanet işleri uzmanı Dr.Ali Kaşıkırık’a göre 62 tanedir. Prof. Dr. Nevzat Tarhan peygamberimiz 23 yılda 23 gün savaşmamıştır derken peygamberimizin cihadını nefsle cihada ağırlık verdiğini vurgular. Ayrıca son sekiz senesinde 26 cihada çıktığı kaynaklara vardır. Sonuç itibariyle Allah’ın resulü savaşlara katılmıştır.
İslam savaş hukukunu düzenlemektedir. Barış hukukunu düzenlemektedir. Pozitif hukukta İsrail’in uluslararası ceza mahkemesinde yargılanması vs. uluslararası ceza mahkemesine üye olamayan devletlerin yargılanması imkânı yoktur. UCM Roma da yargılanabilmek için o sözleşmeye imza atmak ve üye olma gerekmektedir.
Şu anda yapılan insanlık suçu olduğu için sosyal, siyasal, hukuki her platformda örnek olay olarak işlenebilecektir. Örnek Fransa’daki Yahudi asker Dreysfus davasını yıllardır anlatırlar. Konuyla ilgili Makale, kitap yazarlar ve bu askerin davasını anlatırlar. İsrail’in son 75 yılda özellikle son 2 ayda yaptıklarını makaleler, kitaplar, ciltlere yazılabilir ve gelecek kuşaklara anlatılabilir.
Bugün Filistin ve Gazze’deki katliam dünyadaki egemen güçlerin desteklediği bir savaştır. Dünyadaki Müslümanların hassasiyetleri ise Kudüs’e olan saygı ve Filistinlilerin Müslüman olmasından kaynaklanmaktadır. Aynı duyarlılığa Myanmar, Keşmir, Pencap, Bosna, Nijer, Sudan, Karabağ içinde göstermektedir. En azından göstermekle mükelleftir.
Cihada gelince cihad farzı kifayedir. Eğer bu sağlanamazsa farzı ayın olur. Akademik akil yöneticilerini bu ayın konusu olarak Nisa -75 i belirlemeleri Kuranla yaşamayı arzulayan insanlar için manidar bir gündem olmaktadır. Güncel Müslümanların sorunlarına ışık tuttukları için teşekkür etmek gerekir.
İnsanlar zor durumda kaldıklarında Rabbinden yardım ister. Bu doğal bir akide meselesidir. Mehdi inancı, Mesih inancı, gaib imam inancı belki de bu tecessüssün sonucudur. Konuyu dağıtmamak için bu kavramları tartışmayacağım ama zahire göre ve kuran ve sünnete göre ulemanın fetva vermesi kanısındayım.
“Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir.”(Enfal suresi 60. Ayet.)
“Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.”(Tövbe suresi 123. Ayet.)
“Size karşı savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez.( ”Bakara suresi.190 ayet.)
“Onları yakaladığınız yerde öldürün; sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Harâm civarında onlar sizinle savaşmadıkça siz de orada onlarla savaşmayın. Şayet sizinle savaşmaya kalkışırlarsa o zaman onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir!.(Bakara suresi 191.ayet)
“Eğer onlar vazgeçerlerse, artık Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.”(Bakara suresi .192.ayet.)
“Fitne ortadan kalkıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın; fakat vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına saldırmak yoktur.(Bakara suresi.193. ayet.)
“Harâm aylarda size saldıranlara siz de karşılık verin. Çünkü dokunulmazlıklar karşılıklıdır. Şu halde size kim saldırırsa, siz de ona aynı şekilde cevap verin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah takvâ sahipleriyle beraberdir.”(Bakara suresi.194.ayet.)
“Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever”.(Bakara suresi.195.ayet.)
. “Yoksa siz, hacılara su dağıtmak ve Mescid-i Haramı (Kâbeyi) onarmak işini, Allah’a ve ahirete inanıp, Allah yolunda cihad eden kimsenin işi gibi mi kabul ettiniz? Bunlar Allah katında bir değillerdir.”(Tevbe, 9/19).
Sonuç olarak Kuran sosyal hayatta barışın savaşın sınırlarını çizmiştir. Bir insanı öldürenin insanlığı öldürmüş gibi eşdeğer tutacağından cana ve kişi haklarına verilen önemi vurgularken, sizi yurtlarınızdan çıkarmadıkları müddetçe onlarla iyi geçinmenizde beis yoktur derken dünyanın neresinde olura solsun ilişkileri düzenlemiştir. Âmâ cihadı da farz kılmıştır.
Batılı müsteşriklerin İslam savaş dini ve cihad ayetleriyle ilişki kurmalarının ne kadar yanlış olduğu açıktır. Aşağıda geçen 10 ayette nerede ne zaman ne için kime karşı cihad edileceği yer geldiği yerde cihad yeri, geldiği yerde katl kelimeleri geçmektedir: Kısaca Müslüman kendilerine dokunulmadıkları müddetçe kimseyi öldürmez. Âmâ yeryüzünde yer kalmamış gibi Kudüs üzerine oynanalar oyunlar varsa buna karşı da mücadelesi gerekir. Myanmar’da öz topraklarından insanları çıkartıp denize dökmek buna karşı da cihat gerekir. Benzer örnekler doğu Türkistan, Keşmir, Pencap, Filistin, Gazze, Karadağ, Bosna içinde geçerlidir. Çünkü mütekabiliyet yok bir tarafta Nisa 75 den mülhem müstadaflar diğer tarafta devlet ve devletler var. Çaresiz kalan Müslümanlar ne yapacak?
1.“Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir mücadele ver”.(Furkan Suresi.52.ayet).Kuranla ,kuranda emredilenlerle kafirlerle mücadele etme.
2.“Kim cihâd ederse, ancak kendi iyiliği için cihâd etmiş olur. Çünkü Allah, hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir”.(Ankebut suresi.6. ayet).Cihad edenler kendileri için cihad etmiş olurlar.
3.“Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah ihsan edenlerle beraberdir”.(ankebut suresi .69.ayet)Allah yolunca cihad edelere yardım etme vaadi.
4.“Ancak muahede (sözleşme) yaptığınız müşriklerden sözleşme şartlarında size hiç bir noksanlık etmemiş ve aleyhinizde hiç kimseye yardım yapmamış olanlar müstesnâdır. Bu sadakat gösterenlere, sözleşme müddetleri bitinceye kadar ahidlerini tamamıyla yerine getirin. Çünkü Allah, haksızlıktan sakınanları sever.”(Nisa suresi.95. ayet.).Müşriklerle sözleşme yapılmış onlar tarafından sözleşme hükümleri yerine getirilmişse Müslümanlarında ahidlerini yerine getirmesi tavsiyesi.
5. “Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir”.(Bakara Suresi. 256.ayet).
6.“Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.” ( Hac suresi 39.ayet).Müslümanlar zulme uğruyorsa başkaları bunlarla savaşıyorsa Müslümanlara da savaşma izni verilmiştir.
7.“Müminler o mazlûmlardır ki: “- Rabbimiz Allah’dır” demelerinden başka bir sebep olmaksızın yurdlarından (Mekke’den) haksız yere çıkarıldılar. Eğer, Allah insanların bir kısmını (müşrikleri) bir kısmı ile (müminlerle) defetmeseydi, içlerinde Allah’ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler elbette yıkılırdı. Muhakkak ki Allah, dinine yardım edene yardım edecek, zafer verecektir. Şüphe yok ki Allah, çok kuvvetlidir, her şeye galibdir.”(Hac suresi 40.ayet).
8.“Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturup kalanlar, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad etmekte olanlara eşit olamazlar. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah bütün müminlere o güzel geleceği vaad etmiştir, ama mücahidleri -çok büyük bir karşılıkla- oturanlardan üstün kılmıştır.”(Nisa suresi .95. ayet).
9.“Ey peygamber! Müminleri savaşa teşvik et! Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa inkâr edenlerden iki yüz kişiyi yener, sizden yüz kişi olursa bin kişiyi yener; çünkü onlar yaptıklarının bilincinde olmayan bir topluluktur”.(Enfal suresi.65. ayet).
10.“ Allah sizde bir zayıflık olduğunu bildi de şu andan itibaren yükünüzü hafifletti. Artık sizden sabırlı yüz kişi olursa Allah’ın izniyle iki yüz kişiyi yener, sizden bin kişi olursa iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.”(Enfal suresi. 66. ayet).
Yukarıda sıraladığım 10 ayetle önce yazılan ayetlerden sadece birini ,onu kapatıp bir diğerini normal aklı selim bir kişiye okutursak tereddütsüz İslam’ın durup dururken insan öldürmeyi haram kıldığını ve herkesin kabul edebileceği hayat dini olduğunu anlar.
İncilde “(Mar.9:41; Luk.12:51-53; 14:26-27)34“Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim. 35 Çünkü ben babayla oğulun, anneyle kızın, gelinle kaynananın arasına ayrılık sokmaya geldim. 36‘İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak.’ 37Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. Oğlunu ya da kızını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. 38 Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir. 39 Canını kurtaran onu yitirecek. Canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.”
Tevrat’ta “Ve Allahın Rabbin sana teslim edeceği bütün halkları bitireceksin ve gözlerin onlara acımayacak… O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin, onu ve onda olan her şeyi, ve hayvanlarını tamamen yok edeceksin.” (Tesniye 7/16; 13/15)
“Parlayan kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca, düşmanlarımdan öç alacağım, benden nefret edenlere karşılığını vereceğim. Oklarımı kanla sarhoş edeceğim. Kılıcım öldürülenlerin ve tutsakların kanıyla, düşman önderlerinin başlarıyla ve etle beslenecek.” (Tesniye 32:41-42)
Kurandan İncil’de ve Tevrat’ta geçen ayetleri alalım. Tarafsız şekilde okutalım. Filistin ve Gazze’deki katliamlarda kimin haklı olduğuna karar vereceklerdir. Günümüz pozitif hukukunda Hollandalı devletler Hukuk teorisyeni H.Grotiusun öğretisindeki adil savaş teorisine göre konuyu incelersek yine aklen ve bilimsel olarak müstazaf Filistin ve Gazze halkının haklı olduğu sonucuna varırız.
Selam ve saygılarımla.