20 yıla yaklaşan hekimlik hayatımda hiç muayenehanem olmadı. Ancak, her uzman hekimin gönlünde bir muayenehane hayalinin yattığının farkındayım. Hekimin kendisine özel bir ofisinin olması ve orada hastalarına daha konforlu bir hizmet sunma arayışı, evrensel ve oldukça eski bir uygulamadır. Sadece ülkemiz koşullarında değil, dünyanın birçok ülkesinde de böyledir. Bazıları tamamen serbest olarak, diğer bazıları ise işyeri veya aile hekimliği statüsündeki ofislerinde çalışırlar.
Hastalar açısından bakıldığında ise, hekimin muayenehanesinden hizmet alma arayışı çok yaygın bir alışkanlıktır. Hastalardan azımsanmayacak bir kısmı, polikliniklerde muayene olmayı tatminkar bulmaz. Kimileri ise, ya hastane ortamından ürker ya da sıra beklemek, zaman kaybetmek istemez. Bu nedenlerle muayenehaneyi tercih eder.
Netice itibariyle hekim muayenehaneleri hem hekimler, hem de hastalar için yadsınmaz bir gerçektir. Ancak, kamuda çalışan bir hekimin muayenehanecilik yapması sorunlu bir statüdür. Çünkü böyle bir hekim, poliklinikte iki türlü hasta ile karşı karşıya kalmaktadır: Biri muayenesinde görüp, muayene ettiği ve genellikle yatış için ya da ileri tetkik ve tedavi için hastaneye çağırdığı hastalar. Diğeri ise, doğrudan polikliniğe başvuran hastalar. Bu iki hasta karşısında hekimin benzer bir davranış ortaya koyması zordur. Sonuç olarak, hekim de herkes gibi zaafları olan bir insandır. Bu nedenle hekimler, zaman zaman kamuya ait kaynakları ve gücü, kişisel çıkarları için kullanma zannı altında tutulmaktadırlar.
Ne var ki, kamuyla ilişkisi olmayan bir hekimin muayenehanecilik yapmasının da pratikte mümkün olamayacağını biliyoruz. Bu durumda çözüm ne olmalıdır? Tüm muayenehaneleri kapatmaya gidecek bir yaklaşım da, mevcut statüyü aynen sürdürmek de, bana göre olması gereken şey değildir.
Hekimler ya kamuda veya özel muayenehanelerinde ve/veya özel sağlık kurumlarında çalışma arasında bir tercih yapmalıdırlar. Ancak, serbest muayenehanesinde çalışan hekimler, kamuya ait sosyal güvenlik kurumlarının sigortaladığı hastaları kabul edebilmelidirler. Özel hastaneler ve polikliniklerde olduğu gibi, muayenehanelerinde çalışan hekimlerin de Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur veya diğer resmi kurumların hastalarına yazdıkları reçeteler ve bu hekimlerin uygun gördükleri tetkikler kurumlarınca ödenmelidir. Hekime ödenen muayene ücretinin, standart poliklinik ücreti dışında kalan kısmını ise, hasta kendisi karşılar. Bana göre, doğru çözüm budur. Kamuda çalışmayı tercih eden hekimin hakkı ise, adil bir ücret ve/veya performans uygulamasıyla, muayenehanede çalışan hekimle rekabet edebilecek bir düzeyde tutulabilir.
Bu durumda, poliklinikler önündeki yığılmalar ortadan kalkar. Hekimlerle hastalar arasında yaşanan kavgalar, sorunlar tükenir. Zaten mevcut durumda, asıl sıkıntılar ve sorunlar çoğunlukla polikliniklerden kaynaklanmaktadır. Böylece hastalar, hekim seçme haklarını gerçekten kullanabilirler. “Kamu kaynakları, kişisel çıkarlar için kullanılıyor” suçlaması ortadan kalkar. Herkes rahat eder. Hizmeti alanlar da, verenler de bundan memnun olurlar. Hastaneler, poliklinik hizmetinden çok, acil ve yataklı servis hizmetlerine yönelir. Hizmetin kalitesi ve personelin verimliliği artar. Niye olmasın?
7
önceki yazı