Günlük konuşma dilimizde, sosyal iletişim içinde bu kişi normal ama bu anormal veya bu arkadaşta kişilik bozukluğu var gibi ifadeleri kullandığımız olur. Ancak bu kelimelerin bilimsel olarak kişilik içinde ne anlama geldiğini tam olarak bilmeden rutin konuşma içinde bu ifadeleri kullanırız.
Yaşamda bireylerin sergilediği davranışlar, duygu ve düşünceler veya bunlara bağlı olarak oluşan kalıcı nitelikteki tüm özellikler kişiliğin bir boyutu olarak değerlendirilir. Başka bir ifadeyle, nasıl davranacağımızı ve ne hissedeceğimizi belirleyen tüm duygusal, bilişsel ve dürtüsel süreçler kişilik olarak adlandırılır.
Ancak yaşamda normal, anormal veya kişilik bozukluğunun sınırlarını belirlemek oldukça karmaşık ve zordur.
Normal kişilik, sosyal kültüre ve alışılagelene uyma olarak tanımlanırken; anormal kişilik ise topluma ve alışıla gelene uymayan anlamında kullanılmaktadır. Kişinin kendisine has kalıcı ve tutarlı kişilik özelliklerinin çevreye uyumda veya bireysel ilişkilerde zorluk oluşturması, kişilik yapısının esnekliğinin kaybolmasını doğurmaktadır. Kişilik esnekliğinin kaybolması da sosyal ve mesleki fonksiyonlarda uyumsuzluk oluşturmakta, bu da stres ve yetersizlik duygularını açığa çıkararak kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Bu durumda kişilerin kendilerini ve yaşadıkları çevrelerini iyi algılayarak, durum ve olaylara uygun tepkileri verebilmeleri, normal kişilik özelliği olarak kabul edilmektedir. Normal kişilikte bireyler, faaliyetlerinin yönünü ve şiddetini ayarlayabilir, dikkatini toparlayıp bir konuya yoğunlaşabilir veya bir konuyu ayrıntılı ve yansız olarak düşünüp daha sonra da kendisini eleştirebilir. Anormal kişilik özelliğinde ise, yaşamda karşılaşılan doğal ve toplumsal uyarıcılara alışılmışın dışında tepkiler gösterilmektedir. Anormal kişilik veya kişilik bozukluklarının sınırı, durum ve olaylara uygun tepkileri vermek yerine, her bir durum için birbirine çok benzemekte olan ve toplumun çoğunluğuna uymayan tepkiler verilmesi olarak tanımlanmaktadır. Diğer taraftan kişilik yapısı ile kişilik bozukluğu durumları birbiri ile karıştırılmamalıdır. Örnek olarak şizoid kişilik özelliği veya obsesif kompülsif bozukluk durumu, şizoid kişilik bozukluğu veya obsesif kompülsif kişilik bozukluğundan farklıdır. Nitekim kimlik bütünlüğü, ego-sintonik (kendi ile uyumlu) veya ego-distonik (kendi ile uyumsuz), gerçeği değerlendirme ve savunma mekanizmaları açısından bunların tanıları farklılık göstermektedir. Bu bakımdan kişilik bozukluğu tanısında toplumsal uyum, düzenli iş tutabilme ve ilişkilerde süreklilik sağlayabilme durumlarındaki bozuklukların uzun süreli olması gerekir.
Genel anlamda normallik ve anormallik tartışmalarında, çoğunlukla birkaç özelliğin aynı anda birlikte görülmesi esas alınmaktadır. Bu özellikler; istatistiksel anlamda seyreklik, toplumsal normların ihlali, kişisel olarak rahatsızlık hissetme durumu, işlevsel bozukluk veya yeti kaybına sahip olma ve beklenmedik anda olma durumları olarak sıralanabilir. Ancak her seyrek davranışın veya kişilik özelliğinin anormal olduğu söylenemez.. Örnek olarak resim, müzik veya sporda gözüken çok üstün bir yetenek seyrek olduğu için anormal değildir. Alışılmışın dışında toplumsal normların ihlali de tek başına açıklayıcı bir kriter olarak değerlendirilmemelidir. Nitekim kültüre bağlı veya gelişmişlik seviyesine bağlı olarak toplumsal normlarda farklılık olabilmektedir. Anormalliğin tanılayıcı sınırında kişisel rahatsızlık hissetme veya ilgili özellikten muzdarip olma durumu da yeterli olamayabilir. Sayılan bu anormal özellikler, kişilik bozukluklarında görülemeyebilir. Örnek olarak bazı kişilik bozukluklarında kişiler kendi ile uyumlu (ego-sintonik) yapı nedeniyle hiçbir şekilde pişmanlık, üzüntü veya kaygı duymazlar. Bunlar işlev bozukluğu veya yeti yitimi olma durumunu da yaşamaz hatta toplumda saygın bir mevkide de bulunabilirler.
Günümüzde DSM 5 kriterleri anormal kişilik ve kişilik bozukluklarını tanılamada oldukça değerli bulunmaktadır. Ayrıca, anormal kişilik özellikleri ve kişilik bozukluklarının tanımlanmasında psikolojik değerlendirme, psikolojik testler ve kişilik envanterleri de yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Fiziksel çevre, anne-baba tutumları, sosyo-kültürel ortam yanında merkezi sinir sistemi bozuklukları, alınan ilaçlar, kalıtım, biyolojik ve organik faktörlerin hep birlikte karşılıklı etkileşim ile kişilik bozukluklarını oluşturabildiği değerlendirilmektedir. Kişilik bozukluğu olan kişiler kendilerini değil başkalarını değiştirmeye uğraşırlar. Bu bakımdan kişilik bozukluklarında kişinin kendisini ve çevresini algılamasında, kimlik bütünlüğü ve gerçeği değerlendirmede sorunlar yaşadığı söylenebilir. Bu kişilerde gelişimsel takılmalar ve duygusal olgunlaşmama söz konusudur. Ayrıca, içsel nesne ilişkilerinde bozulma olduğundan bunlarda içgörü ve empati kurabilme de bulunmamaktadır. Burada da DSM 5 tanı kriterlerine bakılması önemli olacaktır.
Kaynakça
Nussbaum, A. M. (2022). The Pocket Guide to the DSM-5-TR™ Diagnostic Exam. American Psychiatric Pub.
Dağ, İ. (2008). Anormal Psikoloji. Çeviri G.C. Davidson ve J. M. Neale, Türkiye Bilimler Akademisi, Türk Psikologlar Derneği, Ankara.
Köroğlu, E. ve Bayraktar, S. (2019). Kişilik Bozuklukları, Boylam Yayıncılık, Ankara.
Öztürk, M. O. ve Uluşahin, N. A. (2020). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel Tıp Kitapevleri, Ankara.
1 yorum
Kişilik bozukluklarını intrauterin dönemden başlatmak gereklidir. Özellikle Korioamnionit, erken doğum,… yaşamış bir Fetus, ana rahminde, doğmadan kötü muameleye maruz bırakılmıştır. Kötü muameleye en fazla maruz kalan yapısı, ilk gelişmeye başlayan alt beyin yapılarıdır. Menfi gebelik hadisleri yaşamış, yani kötü muameleye maruz bırakılmış insanlar, büyüdükçe savaşma, saldırma, agresyon yetilerini erken öğrenmelerinden dolayı güçlendirmektedirler. Çünkü onlar fazla gelişti, korteks kendine menfi olaylardan dolayı yeteri kadar yer bulamadı.