Newton Kaideleri ile insanlık ve bilim, yaklaşık 300 yıl hayatiyetini sürdürmesine rağmen, 1900’lü yılların başına gelindiğinde artık her şeyin bu kurallar ile açıklanamayacağının ve anlaşılamayacağının farkında olarak, yeni bir boyuta, Kuantum Fiziği ve Biyolojisine kapı açtı. Dünyadaki dört önemli felsefi düşünce olan; İsa’nın ruhu, Marx’ın ekonomisi, Freud’un psikanalizi ve Einstein’ın izafiyeti, insanlık tarihinde sosyal ve fen bilimlerinde, dolayısı ile teknoloji ve medeniyet açısından çok büyük değişikliklere sebebiyet vermiştir.
Atomaltı dünyasındaki Newton fiziğinin kifayetsizliğini ilan ederek tahtına oturan Kuantum Bilimi, her alanda olduğu gibi beyin ve beyin araştırmalarında da çok büyük sırların ifşa edilmesine vesile olmuş, nanoteknoloji ile koordinasyona girerek bilim ve teknolojide çok büyük çığır açmış, olaylara metafizik-ilmi bakış açımızı bir başka boyuta taşımıştır (https://www.medimagazin.com.tr/authors/ismail-hakki-aydIn/tr-kuantum-ve-muhyiddin-arab-72-87-4190.html).
“Tanrısal bir Parçacık” olduğuna inandığım “Beyin”de (https://www.medimagazin.com.tr/authors/ismail-hakki-aydIn/tr-ah-su-beyin-dedikleri-world-braIn-webwbw-72-87-4187.html) çözülen her bir sırrın arkasında bir başka büyük sırrın yattığının bu Kuantum Biyolojisi ile farkında olarak, Nörokuantumdan (https://www.medimagazin.com.tr/authors/ismail-hakki-aydIn/tr-norokuantum-72-87-4194.html) Yapay Zeka’ya, Epigenetik’ten Laniakea ve Connectom’a, hatta istikbalde kullanılabileceği kanaatinde olduğum “Beyinler Arası İnternet”e (https://www.medimagazin.com.tr/authors/ismail-hakki-aydIn/tr-global-beyin-agIna-dogru-bir-adIm-72-87-4183.html), wbw/gbw’ye (https://www.ecronicon.com/eco19/pdf/ECNE-02-ECO-15.pdf) varıncaya kadar yapılan araştırmalar, bilim dünyasını yeni atılımlara gebe bırakmıştır.
Nörolojik bilimlerde ve özellikle nörokuantum sahasındaki araştırmalar ve gelişmeler, yeni bir bilim dalının da kapısını aralamıştır. Bu bilim dalına kanaatimce, “NÖROTEKNOLOJİ” isminin verilmesi çok uygun düşecektir. Artık nerede ise günümüzde 72 saatte iki katına çıkan bilim, bu bilim dalının doğmasını mecbur kılmaktadır.
Bilgi işleyen her şeyin yeni bilgi ve zekâ üretebileceği, bir tümör (kanser) hücresinin bile kendi savunma mekanizmasını ve sistemini iradi olarak (!) geliştirebileceği hakikatinden yola çıkarak, insanlığın özellikle “Hayat”ın hayatiyetini devam ettirebilmesi açısından, nörokuantum ve nöroteknoloji alanlarındaki bilimsel araştırma-geliştirme çalışmalarına hız verilmeli ve insanlığı ve dolayısı ile evrensel yaşamı bekleyen muhtemel tehlikeleri bertaraf etmek için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Bu gelişmelere ayak uyduramayan klasik bilgisayarlar, yerlerini “Kuantum Bilgisayarları”na terk etmek mecburiyetinde olacaktır. Robotların, “Kuantum Pelerin”lerinin ve “Robotik İplik”lerin cirit atacağı bir dünya çok yakın…
Bunun farkında olan, dünyanın en saygın bilimsel mecmualarından biri olan “Nature”, 24 Ekim 2019’da yayımladığı sayısında, (https://www.nature.com/articles/s41586-019-1666-5), bu sahada yeni bir başlangıç yaparcasına, derginin kapağına “Quantum Supremacy” manşeti atarak, yeni bir Kuantum Bilgisayarı çağının başladığı haberi ile boy göstermiştir.
“Quantum supremacy using a programmable superconducting processor” başlıklı makalede, Google bilimcileri, Sycamore adını verdikleri bir bilgisayarla ilgili detaylı bilgi vermişlerdir.
Böylece, daha 1982’de nanoteknolojinin babası sayılan Nobel Ödüllü Richard Feynman (1918-1988)’ın “Simulating Physics with Computers” başlıklı makalesi (https://link.springer.com/content/pdf/10.1007%2FBF02650179.pdf) ile ileri sürdüğü sıra dışı fikri bugün hakikat olmuştur. Gündelik hayatta kullanamasak da bilim dünyası bu Kuantum Bilgisayarlar ile klasik bilgisayarlarla çok uzun zaman alacak hesaplamaları çok kısa sürede yapabilecektir.
Hâlen Google, amazon, facebook, twitter, netflix, devletlerin ve resmî kuruluşların biriktirdiği bütün veriler günümüz klasik anlayışta olan (1 veya 0) bilgisayarlarında depolanarak muhafaza edilmektedir. Bu bilgiler ile algoritmik programlamalar yapılarak organizasyonların en iyi müşteri kaynaklarına ulaşmasını sağlamaktadır.
Nitekim günümüzde klasik bilgisayar algoritmaları insan zekâsında teessüs edebilen ihtimaliyetleri işleyebilecek, değerlendirebilecek ve sonuç çıkartabilecek derecede yüksek kapasitede değildirler. Beyin, girdileri serbest iradeyle değerlendirip, Prof. Dr. Roger Penros ve Stuart Hameroff’un ifadeleri ile nöronlar arasında bulunan nanotübullerdeki sonsuz ihtimaliyetlerden sadece birini seçerek eylemi gerçekleştirmektedir. Bu çok karmaşık durum, “1 ve 0”ın gerçekleştirebileceği kapasitesini çok aşmaktadır. (https://www.quantumconsciousness.org, https://medium.com/datadriveninvestor/quantum-artificial-intelligence-595da38c2306).
Hameroff S. Quantum walks in brain microtubules–a biomolecular basis for quantum cognition? Top Cogn Sci. 2014;6(1):91-7.
Hameroff S, Penrose R. Consciousness in the universe: a review of the ’Orch OR’ theory. Phys Life Rev. 2014;11(1):39-78.
Serbest iradeyle öğrenilen ve biriktirilen verilerle işleme ve eyleme yönelme Kuantum Fiziği ile keşfedilmeye başlanmıştır. Bu nedenle, geliştirilmeye gayret edilen Kuantum Bilgisayarlarının “1 ve 0”ın çok ötesindeki ihtimaliyetlerinin (1/0 kubit) de değerlendirebilmesi veya yönlendirebilmesi için çalışılmaktadır.
Kuantum Fiziği bu yönleriyle de insan beyninin işletim sistemini daha iyi anlayabilmemize kapı aralamıştır. Bu hususta yeterince muvaffak olunursa, istikbalde yolundan sapabilecek yapay zekâyı tatminkâr şekilde kontrol edebilmek ve hatta muhtemelen insan zekâsını da aşabilecek öğrenmeyi ve eylemi gerçekleşebilecektir!
Aksi takdirde, Kuantum Bilgisayarları sayesinde yapay zekâ algoritmalara bağımlı olmaktan çıkıp, sonsuz olasılıkları algılayabilen bir dünyaya yelken açabilecektir. Bütün bu sonsuz bilgi akışının doğuracağı yararlı, özellikle zararlı-tehlikeli sonuçları düşünmek, uykularımızı kaçırmıyor da değil…
İşte bütün bunlar beyni daha iyi anlamaya, elde edilen çözümlü sırları kullanarak hayata katkı sağlamak amacı ile “NÖROTEKNOLOJİ” alanında yeni gelişmelere yönelmemizi gerektirmektedir. Özellikle hâlen bakir olan Nörobilim, Nörokuantum ve Nöroteknoloji sahalarında zevkle ter dökmeyi (Bilimsel Libido) hayat tarzı olarak benimseyen genç ve idealist bilim insanlarına tavsiyem budur!
Konu ile ilgili birkaç aforizmamı paylaşmak istiyorum.
*Yeni bilim; nöroteknoloji.
*Sen beynine sahip olmazsan, başkaları sahip olur!
*BEYİNLERİ ETKİLEMEK;
Belirsizlik cümleleri, beynin hayal gücünü artırır!
Muhatabın zevk ve ilgi alanlarının konu edilmesi, sempati yaratır!
Tevazu göstermek, muhatabın gönlünü feth eder!
Toplumsal zevkleri dikkate almak, davranışları düzenler!
Aranan ve çözüm üreten olmak, bağımlılık yapar!
Akıl oyunları ve illüzyon, toplumsal şuuru etkiler!
Düşünceler sabırla tekrar edilirse, toplumun şuuraltına yerleşirler!
Muhatabın duygularına hitap etmek, güven ve hayranlık uyandırır!
Üstünlükten ziyade dostluk göstermek, saygınlık kazandırır!
Fikrini, muhatabın fikri olarak telkin etmek, kontrolü ele almaktır!
*HAYAL…
Hayal edebiliyorsak, başarabiliriz.
Hayal edebildiğimiz müddetçe, beynimizin gücü sonsuzdur.
Hayal, beynin kabiliyetini gösterir.
Hayal gücü sonsuz olanın, beyin gücü de sonsuzdur.
Beynimizin gücü, hayallerimizle sınırlıdır.
Rubai mi? Hayır… Unutur muyum! Güftesi bana, bestesi Osman Eron Ünal’a ait Kürdili Hicazkâr makamında, yine Hicrânî bir eserimizi, bestekârımızın kendi sesinden dinleyerek bir başka boyuta geçelim!
(https://www.youtube.com/watch?v=pxkZfMCfVlU&feature=youtu.be)
KOYNUMDA HEP HAYALİN
Koynumda hep hayalin, cananım seninleyim.
Ruhumun yağmuruyla, kapındaki köleyim.
Sen gülümse daima, ben mahkum tufanlara,
Gözlerim gözlerinde, kollarında öleyim!