Nükleer enerji, atomun çekirdeğinden üretilen bir enerji türüdür.
Tabiatta var olan bu tür enerjiyi, atomun doğal yapısını zorlayarak farklı (patolojik) enerji tiplerine dönüştürmek hevesi insanoğlunun çağdaş hevesi olmaya devam etmektedir.
Bu tür enerji çeşitlerini üretmek için kullanılan araçlar da nükleer reaktörlerdir.
Doğal olarak gelişen güneş patlamaları, başka bir deyişle atomik parçacıkların birleşme reaksiyonları (füzyon) insanoğlunun kontrolünde ve iradesinde değildir. Sürekli oluşabilen ve nükleer enerji üreten süreçlerdir.
Yapay yapılar oluşturup, nükleer santralleri yapılandırarak atomun parçalanmasıyla daha küçük maddelerle farklı enerjileri ortaya çıkarmak (fizyon), sonu hesaplanamayan zincir reaksiyonları sürecinin ortamını hazırlamıştır.
Anlaşılan, doğal nükleer enerji birleşmenin, yapay nükleer enerji parçalamanın mesajını veriyor.
Doğaldır ki, mesajı almak isteyenler ve istemeyenler yaşam pazarında ticari anlayışlarına göre alışverişten vazgeçmeyeceklerdir.
Değerli okuyucular!
Doğal yaşamın şu çarpıcı sistemini yapaylaştırmaya çalışan insanoğlunun parçalama içgüdüsünü tatmin etmek adına nelere soyunduğuna bakar mısınız?
Birliğin (tevhid) aksine parçalamanın dünya görüşünü yaşam biçimi haline getiren bir kısım insanların, bilimde uyguladıkları yöntemlerin hangi ürünleri ürettiğini çağdaş dünyada hep birlikte gözlemliyoruz.
Nötron yüksek hızla uranyum elementinin çekirdeğine çarpacak, çarpışma çekirdeğin kararsız hale dönüşmesini sağlayacak, bu da büyük bir enerji açığa çıkaracak, bu tetikleyici ilk parçalama (fizyon) ortama nötronların yayılmasını gerçekleştirecek, bu nötronlar diğer uranyum çekirdeklerine çarparak fizyonu uranyumun bütün çekirdeklerinde ortaya çıkarana kadar devam edecek…
Ve bu enerji tetiklemesi zincirleme devam edecek…
Kontrolden çıkarsa tasarımcısı ve üreticisi olan insanı sürekli tehdit edecek.
Gezegenimizde sayıları gittikçe artan nükleer reaktörlerin bu tehdit edici misyonları yanında en temiz enerjiyi ürettikleri de bir gerçek.
Fayda ve zararlarının dengesi tartışılabilir. Tartışılmalıdır.
Ancak nükleer enerji üretiminin nükleer silah üretimini tetiklemesi bir başka tehdit unsuru…
Öyle anlaşılıyor ki, günümüzde Birleşmiş Milletler’in Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ni zaman zaman görmemezlikten gelerek bazı ülkelerin nükleer enerji üretmesini engellemeye çalışması, dünya insanının huzurunu ve dengesini bozmaya devam edecektir.
Doğrusu, ya tüm ülkelerin bu yapay üretim ürünü olan nükleer enerjinin ve giderek nükleer silahların üretim hakkını kullanmaları ya da hiçbir ülkenin üretmemesinin temini adalet terazisine uygun düşer kanaatindeyiz.
Bu kadar sözü Japonya’daki nükleer tehdit nedeniyle söylemek ihtiyacı duydum.
Japonya gibi disiplinize olmuş ve bilimsel düşünen öncülere sahip bir ülkede bile deprem ve tsunami tehdidi altında olan okyanus sahillerine nükleer reaktör kurmak anlaşılır gibi değil.
Nükleer reaktörler depremlerin, tsunamilerin, sellerin, çığ tehlikesinin, daha doğrusu tüm doğal afetlerin en az etkili olabileceği zemini sarsılmayan dağ eteklerine konuşlandırılırsa daha sıhhatli olur düşüncesindeyiz.
Ülkemizde bu hevesini tatmin etme süreci yaşıyor.
Umarız düşünülüyordur.
Saygı ve sevgiler.
Not: Geçirdiğim ameliyat nedeniyle hastanede, evde bizzat ziyaretime gelen, telefonla ilgilenen tüm dostlara teşekkürlerimi sunarım.