Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde siyaset, köklü bir anayasal temele dayalı olan yönetim anlayışıdır.
Dünya görüşü olarak, başkanlar, “liberal”, “dindar”, “sosyal demokrat”, “laik”, “cumhuriyetçi”, iç politikada “demokrat”, dış politikada (gerekirse) “faşist” olabilirler.
Kitle partileri olan, Cumhuriyetçiler ve demokratlar, ABD menfaatlerinin söz konusu olduğu her durumda “elastikiyetlerini” kullanmaktadırlar.
Türkiye’nin “sağ” kesimine benzeyen ABD “cumhuriyetçileri”, sol kesimine benzeyen “demokratları” tarihsel görevlerini ABD çıkarlarını saptırmadan sürdürmektedir.
Baba Bush, Cumhuriyetçilerdendir. Dindardır ve de savaşçıdır. Körfez Savaşı’nın “mucid”idir.
Ondan sonra gelen Clinton, demokratlardandır, “ılımlı” dindardır. “Ilımlı” savaşçıdır.
Türkiye ziyaretinde bir bebeği sevmesi onun Bosna Hersek’te 250 bin Müslüman Bosnalının katledilmesindeki “stratejik derinliği” beklemesini engellememiştir.
Clinton’dan sonra gelen oğul Bush cumhuriyetçilerdendir, dindardır ve savaşçıdır. Sekiz yıllık iktidarında dünyayı “kan gölüne” çevirmiştir.
Savaşçı bir babanın savaşçı oğlu.
Türkiye’nin kategorize olmuş politik yapılanmasına göre “sağ” bir görünüşü vardı.
Babasının savaşçı anlayışını devam ettirdi.
Medyadan hiç kimse bu yaklaşımını “saltanat” nitelemesiyle eleştirmedi. Babadan oğula geçen bu “siyasi rantı” analiz etmedi.
ABD söz konusu olunca herkes olayı “normal” görme ihtiyacı duydu.
Yıkmadığı mutfak bırakmayan oğul Bush’dan “Mutfak”ı devralan Obama + Hüseyin, pişireceği yemeğin ilk malzemelerini en “münbit arazi” olan Türkiye’den devşirme sürecini başlattı.
Pişirilecek yemeğin içine konacak nesnelerden hangisinin besleyici, hangisinin zehirleyici olacağını zaman gösterecek.
Ancak, ABD dış politikasında tarih boyunca devam eden “periyodik dalgalanma” ve stratejik derinlik” yaklaşımında bir farklılık görünmüyor.
*“Karbon” üretiminde nüfusunun yoğunluğu nedeniyle başı çeken “Çin”in çevreyi ve uzayı kirletmesi ile mücadele…
- Asya’da enerji kaynaklarının “başına oturma” askeri stratejisi…
- “Küresel ısınma” tehdidiyle su kaynaklarını kontrole alma politikası…
- Etnik unsurları destekleme “demokrasisi”…
Geldiğimiz noktada ABD’nin yeni başkanının hedefleri olacaktır.
Bunun için “yumuşak iniş” siyasetini uygulaması, adına (Obama + Hüseyin), misyonuna, ekonomik krize ve etnik milliyetçilik politikasına en uygun yaklaşımdır.
Obama’nın:
*Müslüman bir aileden gelmesi…
- İslâmla savaş halinde olamayacağı…
*Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin girmesinin Müslüman dünya ile Batı’nın ilişkilerini geliştireceği… - Filistin’de devlet kurulmasının gerçekleştirileceği…
- İran’ın büyük bir uygarlık olduğu…
*Din ve ifade özgürlüğünün güçlü ve canlı bir sivil topluma yol açarak, devletin güçlenmesine yol açabileceği… - Türkiye’yi model olarak görmesi ve “model ortaklık” sürecine girileceği…
Gibi güçlü görüş ve ifadeleri var.
Obamanın, kısa vadede “yumuşak iniş” le “mutfak”ı yeniden dizayn etmesi mümkün görünüyor.
Hüseyin’in uzun vadede, ABD’de “kategorizasyonlar” oluşturması ve İslâm iklimine güç katması beklenebilir.
Saygı ve sevgiler.