1986 yılı Temmuz ayında, Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 6 öğrencisi olmuştuk. Artık “stajyer doktor” yerine “intern doktor” unvanını kullanmaya hak kazanmıştık. Sorumluluğumuz artmıştı, bir ilk yıl asistanı gibi çalışıyorduk. Herkesin bir ilgi alanı vardı. O zamanlar çocuk cerrahı olmayı çok arzuluyordum. Bunun en büyük nedeni hiç kuşkusuz ki, sonradan pankreas kanseri nedeni ile kaybettiğimiz rahmetli hocam Sayın Prof. Dr. Mehmet Ali Altın’dı. Şimdiki moda deyim ile müthiş bir “coach” idi. Bunun yanı sıra en sıkıldığım branş ise maalesef kadın hastalıklar ı ve doğum idi. Bunun da hiç kuşkusuz nedeni hocalarımdı. Ama; çok anı bırakan kadın hastalıkları ve doğum stajının bana en büyük yararı ve unutulmaz anısı, bilimsel manada ilk sunumumu çok başarılı şekilde yapmış olmamdır. Genital tüberküloz ile ilgili olarak hazırladığım sunum gerçekten çok güzeldi. Tabii o zamanlar internet yoktu, arama motorları yoktu. Bilgiye erişim sınırlı idi, “power point” yoktu. Olmayanlar olmasa da, olanlarla yetinirdik. Üniversitemizin özellikle tıp yönünden güçlü bir kütüphanesi vardı. Daktilolar vardı. Sunumlar sıklıkla asetata yazılır, projeksiyon aletinde gösterilirdi. Ya da eğer biraz daha fazla zaman varsa slaytlar hazırlanır, slayt cihazında sunum yapılırdı. Sunumların en güzel yanı tartışma bölümüydü. Hocalarımızdan çok önemli tıbbi püf noktalarını o tartışmalarda öğrenirdik. Öğrenciliğimde yaptığım ilk ve son sunum olan genital tüberkülozu hiç unutmadım.
Yarınların ülkesi Türkiye, geçen yıllar içerisinde çok büyük atılım geçirdi. Her dönemde, ülkemizde yapılan üniversite sınavlarının en başarılı grubunda yer alan tıp fakültesi öğrencilerinin eğitimi ve öğretimi de inanılmaz bir şekilde olumlu yönde farklılaştı. Büyüyen hedeflere varmada daha farklı yeteneklerin de kazanılması gerektiği bilincine çok erken sahip olan tıp fakültesi öğrencilerinin başarılarını görmek bizleri ziyadesi ile mutlu etmektedir.
Nitekim, son on yıllık dönemde tıp kongrelerindeki yoğunlaşmanın bir türü de öğrenci kongrelerinde yaşanmaktadır. 2005 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde gerçekleştirdiğimiz Ulusal Adli Tıp Öğrenci Kongresi’nde de gözlemlediğimiz gibi, bu kongrelere katılım öğrencilerimize büyük yarar sağlamaktadır. Kongrelerin sadece bilgi yönünden değil, aynı zamanda akademik tutum ve davranışın kazanılması, farklı fakültelere mensup öğrenciler arasında tanışma ve kaynaşmanın sağlanması yönünden de katkıları bulunmaktadır.
14 Nisan 2012 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisinde gerçekleştirilen Ulusal Öğrenci Kongresi’ne ben de Uludağ Tıp Fakültesi öğrencisi olan kızımın sunumunu dinlemek üzere katıldım. Dinlediğim öğrenci sunumları “kemik iliği nakli” konusundaydı. Böyle spesifik bir konuyu ele alan öğrencilerin konuya hakimiyetleri mükemmeldi. Konu sadece tıbbi açıdan değil, tıp etiği açısından da ele alındı. Her öğrencinin bilgisayar kullanma yeteneği harika idi. Bazı öğrenciler de sunumlarını akıcı bir İngilizce ile yaptılar. Göğsüm kabardı.
Bu çocuklar bizim geleceğimiz, bu çocuklar bizim yarınki meslektaşlarımız, bu çocuklar yarın bizi tedavi edecek hekimlerimiz. Onlar, üzerlerine düşen görevleri ilköğretime başladıkları günden bu yana yerine getirme çabası içindeler. Bu çabalarının hedeflerine varabilmesini sağlamak, bugünkü siyasilere, eğitim kadrolarına düşen bir görevdir. Bu görevlerin çok çeşitli olduğunu söylemek malumun açıklanması olmakla birlikte, en basiti ile öğrenci kongrelerine başta mali destek olmak üzere her türlü desteğin verilmesi gerektiğini vurgulamak isterim.