Medimagazin’de çok değerli köşe yazarları var. Bunlardan bazıları var ki belli konularda uzmanlaşmış olduklarından o konuda bizleri aydınlatıyorlar. Etikçiler (ben hariç) etik konusunda, hukukçular sağık hukuku alanında, adli tıpçılar adli tıp konusunda, genetikçiler genetik alanında, vs. Bir de asıl uzmanlıkları farklı olan, ama sonradan belli konularda uzmanlaşanlar var; onlar da kadın ve tıp eğitimi gibi konularda yazıyorlar.
Tıp eğitimi kavramının ülkemizde var olduğu şekline ne kadar karşı olduğumu bu köşeyi takip edenler bilir. Bu muhalefetin bedel ödettiği birisiyim. TTB hakkımda soruşturma teklişnde bulundu, Türkiye Biyoetik Derneği beni üyelikten çıkardı (şu anda Dernek ile mahkemeliğiz.), Tıp Eğitimini Geliştirme Derneği hakkımda sağa sola mektuplar gönderdi. Olsun, hala aynı düşünüyorum. Danıştay, Tıp Eğitimi Anabilim Dalları hakkında YÖK’ün kararını iptal etmiş. Olabilir, hakimlerde insan onlar da yanlış karar verebilir.
Benim daha önce yazdığım yazılara köşesinde yorum yapan değerli bir hocamız, mutat olduğu üzere yine tıp eğitimi konusunda bir yazı yazmış. Yazısının özü öğrenci merkezli eğitim’in yararları üzerine. Ne kadar yanlış bir eğitim anlayışı, tıpkı Probleme Dayalı Öğretim (PDÖ) gibi. Her iki sistem de Batıdan alınıp pasaport sorulmadan içimize sokulmaya çalışılan bir ştne’ unsuru (ştne: Karışıklık; Kargaşa TDK Sözlüğü). Hayatı boyunca ne ailede, ne ilköğretimde, ne lise eğitiminde merkeze’ konulmamış çocuğu Üniversitede merkeze koymaya kalkıyorsun. Ondan sonra da çocuk (veya genç) ne oldum delisi’ oluyor.
Bu "
. merkezli
." söylemi oldum olası beni rahatsız eder. "Çocuk merkezli anne-babalık", "Hasta merkezli sağık hizmeti", "Öğrenci merkezli eğitim", vs. Kim bunların teorisyenleri ve pratisyenleri? Batılılar. Batının ailesine mi imrendiniz, ilk ve ortaokullarına mı, sağık sistemine mi? Hepside dökülüyor. Merkez’ olma işini profesyonellerden (otorite konumundakinden) alıp hizmeti alanlara vermek hangi aklın ürünü olabilir? Sonuçta mutsuz bir profesyonel ve şımarık bir çocuk/öğrenci/hastadan başka elinizde ne kalır. Merkez’ olmak bir donanım, bir mesuliyet ister. Bunların hangisinin mesuliyet duygusuna güveneceksiniz.
Hiç kimse, kendi düşüncelerinin mutlak doğru olduğunu varsayıp bu yorumlarımdan dolayı beni çağ dışı olmakla suçlamasın. Esas çağdaşlık, himayesindekilere şefkatle hizmet veren ve otorite sahibine saygı duyan bir nesli oluşturacak sistemler üretebilmektir.
Kısacası, eğitimde de, sağık hizmetlerinde de, çocuk terbiyesinde de merkez’ falan olmaz. Eşitlik de olmaz. Her zaman hizmet veren, emek harcayan, risk alan üstündür’ ve ağırlık sahibidir. Aksi durum, hocasının yüzüne çemkiren öğrenci, doktor döven hasta, anne-babaya asi evlat yaratır. Tabii üstün’ olmak veya ağırlık sahibi olmak başka diktatör, sadist veya sorumsuz olmak başka. Öğrenci öğrenciliğini bilecek, hoca hocalığını. Hele ki konu tıp eğitimi olunca
Tıp Fakülteleri eğenmeye değil öğrenmeye gelinecek yerlerdir. Hoca dersi, kendi inisiyatiş ve becerisiyle, eğenceli hale getirirse o da dersin bonusu’ olur. Ne ülkemizdeki ne de dünyadaki binlerce başarılı doktordan hiç biri kendilerini eğendiren hocalar veya kendilerini merkeze alan eğitim sistemleri sayesinde bu hale gelmedi.
Pek çok tür eğitimde olduğu gibi tıp eğitiminde de formül sorumluluğunun bilincinde bilgili bir hoca ve adam gibi dersi dinleyip evde de dizini kırıp ders çalışan bir öğrencidir. Gerisi, lafı güzaf. Hiç kimse işsizlikten kendine iş çıkarmasın. Eski köye de yeni adet getirmesin.