Gazi Üniversitesi’nin öğretim üyeleri tarafından yapılan bir anketten önemli sayılabilecek sonuçların çıktığını düşünüyorum:
Öğretim üyelerinin yüzde 73’ü kendini “orta sınıf” olarak görüyor.
“Orta sınıf”ı ne anlamda kullandıklarını tam bilmemiz mümkün değil.
Ancak, biz orta sınıfı “orta direk” anlamında değerlendirirsek, açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi önemli kavramları da değerlendirmeye katarsak, öğretim üyelerinin çoğunluğunun yoksul olmayan sınıfa girdikleri sonucu çıkabilir.
Bu durumda orta direği güçlendirirsek, Türkiye’de öğretim üyeleri de ekonomik yünden güçlenmiş olur.
Bu yüzde 73’lük oran bize, bu sınıfta kendini gören öğretim üyelerinin “Burjuva ve Aristokrat” kavramlarının sosyolojik kapsamına girmediğini çağrıştırıyor.
Bu öğretim üyelerimiz halka yabancılaşmamış, halkla bütünleşmiş “Anadolu insanı” olarak değerlendirmeye alınabilir.
Bize göre çok çarpıcı bir sonuç daha var:
Öğretim üyelerinin yüzde 24’ü kendilerini “üst sınıf”ta görüyor. Başka bir değişle öğretim üyelerimizin yüzde 24’ü ekonomik ve sosyal yönden sınıf atladıklarını “üst sınıf” kapsamında olduklarını düşünüyor. Bu yüzde 24’lük kesimin aristokrat ve burjuva kapsamında olanlarını anket açıklamıyor; ancak halka yabancılaşma yaşadıkları anketin genel ikliminden çıkarılabiliyor. Bize göre ankette olmaması gereken bir soru var:
“En güvenilen kurum” sorusu. Siz bir öğretim üyesine “En güvendiğiniz kurum hangi kurumdur” mealinde bir soru sorarsanız, bir bilim insanı olarak arayışınızın “demokrasi felsefesi”ne göre bir arayış olduğunu söyleyemeyiz.
Üstüne üstlük cevap verenlerin yüzde 45’inin en güvenilir kurumun “ordu” olduğunu söylemeleri bilim dünyası için bir başka “sorun” çıkarabilir. Daha önemlisi kendini “üst sınıf”ta gören öğretim üyelerinin orduya “çok daha fazla” güvendiklerinin mesajını veren bir durum varsa, yeni sorular sorma ihtiyacı ortaya çıkabilir.
Sınırlarımızı bekleyen ve her türlü saldırıya karşı vatanı silah gücüyle koruyan ordunun fonksiyonunu “Mehmetçiği” askere gönderen anne ve baba bildikten sonra, bunun “güven kodlaması” ile öğretim üyelerine de bulaştırılması ne çağdaş, ne de demokratik bir yaklaşımdır.
Bu yüzden yararlı olduğuna inandığım böyle bir anketin sorulan soruları içinde “ordu” kurumunu tartışmaya açacak ve öğretim üyeleri arasında güvenen-güvenmeyen imajı doğurtacak bir sorunun bulunmamış olmasını dilerdim.
Devlet millet için vardır.
Kurumlar millete hizmet için vardır.
Kurumların hizmet sahalarının çeşitliliği, birbirinden üstün olduklarını göstermez.
Kurumlara güvensizlik olmaz.
Kötü insanlar kurumlardan temizlenir.
Her şey “insan” içindir. “Demokrat” olmadan “Demokrasi” olmaz.
25
önceki yazı