Öğretmenler bir ülke için vazgeçilmez yapı taşlarıdır. Çünkü öğretmenler, öğrencilerine kazandırdıkları bilişsel ve duyuşsal davranışlarla öğrencilerin davranışlarını biçimlendirme yoluyla toplumun gelişmesi ve ilerlemesini sağlayarak, içinde yaşadıkları ülkenin profilini değiştirme gücüne sahiptir. Bu zorlu, aynı zamanda doyum ve gurur verici çabada öğretmenler, bugün çok daha farklı sorunlar ve sorumluluklarla karşı karşıyadır.
Ülkemizde eğitim-öğretimde pek çok sorun olduğu bilinmektedir. Toplumun davranışlarına yansıyan bu sorunlardan biri de okullarda öğrencide davranış değişikliği meydana getirmek için “eğitime” odaklanma yerine, eğitim programları kapsamındaki konuların öğrencilere aktarılmasına odaklanılmasıdır. Bu yüzden sadece sınavlarda başarılı olmak için konuları ezberleyen öğrenciler, davranışlarına geçiremedikleri bu bilgileri kısa sürede unutmaktadır.
Bilindiği gibi, bugün dünya, hızına erişilemez bir değişim ve gelişim içinde. Bir yandan pek çok yeni bilgiye ulaşılırken, diğer yandan dünkü doğru bildiklerimizin bugün geçersiz olduğunu öğreniyoruz. Bu yüzden okullarda her şeyin öğretilmesi olası değil. Kaldı ki öğretilmesi zorunlu bilgileri kapsayan plan ve programların sınırlı bir süre içerisinde tamamlanması zorunluluğu da var. Diğer bir deyişle, dünyadaki değişim ve gelişimlerin anında programlara entegre edilmesi olasılığı yoktur. Bu gerçekler ışığında öğretmenlere düşen iş, hangi eğitim düzeyinde olursa olsun bir yandan müfredat programlarını uygularken, diğer yandan “öğrencilere öğrenmeyi öğretmek” oluyor. Bunu sağlamak ise hangi eğitim düzeyinde olursa olsun, öğrencilere daha farklı yaklaşılmasını gerektiriyor. Çünkü gelecekte, hatta günümüzde, eskiye göre daha farklı davranan insanlara gereksinim var. Çağa uymak ve yaptığı işte başarılı olmak, sorumluluklarını olması gereken düzeyde yerine getirmek için insanın kendisini sürekli geliştirmesi ve yenilemesi gerekir ki bu da ancak yaşam boyu sürekli öğrenmekle sağlanabilir. İşte bu yüzden okul çağlarında “öğrenmeyi öğrenmek” önemle üzerinde durulması gereken bir konumdadır. Bunun için öğretim programı kapsamındaki konuları öğrencilere aktarırken;
• Öğrencinin derse aktif katılımını sağlamak için ortam hazırlamak,
• Aktif katılımı sağlayacak öğretim yöntem ve tekniklerini kullanmak,
• Öğrenciyi eleştirel düşünmeye ve soru sormaya cesaretlendirmek,
• Düşüncelerini açıkça dillendirmesine izin vermek öğretmenlerden beklenen yaklaşımlardır.
Okul yıllarında üzerinde önemle durulması gereken bu yaklaşımlar, günümüzün en büyük eksikliği olan “aydın insan” davranışlarının kazandırılmasına temel oluşturur. Kısaca özetlemek gerekirse, bu tür yaklaşımların amacı kendisini sürekli geliştiren, düşünen, araştıran, meraklı, farkındalık düzeyi ve gözlem yeteneği yüksek, toplumsal olaylara duyarlı, bunları analiz edebilen, doğruluk derecesini ölçebilen, eleştirebilen, konuşması gereken durumlarda kanıta dayalı bilgilerini etkili bir biçimde aktarabilen, söylediklerinin takipçisi olan ve sorumluluğunu taşıyabilen paylaşımcı insan yetiştirmektir.
Anılanların yerine getirilebilmesi doğal olarak öğretmenlerin öncelikle bu konularda donanım sahibi olmalarını ve öğrencilerine örnek olabilecek davranışlar sergilemelerini gerektirir. Bunun için ise öğretmenlerin çalışma koşulları ve sosyoekonomik durumlarının düzeltilmesi ve görevlerinde başarılı olabilmeleri için kendilerine gereken desteğin sağlanması zorunludur.