Bir eğitim sisteminin öğretmeni kadar nitelikli olabileceği düşüncesi yaygın bir kanaat olarak epeyce zamandır dile getirilmekte, öğretmenlik mesleğinin iyileştirilmesine yönelik birtakım adımlar atılması gerektiği görüşü ileriye sürülmektedir. Konuya dair geçmişten bugüne yapılan çalışmalar hafızalarda yerini korumaktadır. Eğitim paydaşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve kamuoyunun öğretmenlik mesleğinin niteliğinin artırılması yönündeki talep ve beklentileri 1-3 Aralık 2021 tarihleri arasında toplanan 20. Milli Eğitim Şurası’nda tartışıldıktan sonra Öğretmenlik Meslek Kanunu adıyla yasalaşma sürecine girmiş, 3 Şubat 2022 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yasalaşmış ve 14 Şubat 2022 tarihinde de 31750 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak ek gösterge ile ilgili 8 inci maddesi hariç yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanunla öğretmenlik mesleğinin bir kariyer mesleği olduğu tescillenmiştir. Kanunun beklentileri karşılayıp karşılamadığına ilişkin tartışmalar bir yana, bunun öğretmenlik mesleğinin geleceği açısından önemli bir gelişme olarak kabul edilmesi gerekir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlik mesleğinin aday öğretmenlik döneminden sonra “öğretmen”, “uzman öğretmen” ve “başöğretmen” olarak üç kariyer basamağına ayrılacak olması öğretmenlerin kendilerini yenilemelerinin önünü açabilir. Gelişimlerini teşvik edici olabilir. Çünkü uzman öğretmenlik için diğer şartların yanında mesleki gelişime yönelik 180 saatten az olmayacak Uzman Öğretmenlik Eğitim Programı’nı, başöğretmenlik için de diğer şartların yanında mesleki gelişime yönelik 240 saatten az olmamak üzere düzenlenen Başöğretmenlik Eğitim Programı’nı tamamlayanlar söz konusu öğretmenlik kariyer sınavına başvurmaya hak kazanabilecekler. Bu programların tamamlanması sırası ve sonrasında öğretmenlerin herhangi bir gerekçe ile öğrencilerini ihmal etmemesi, performans kaybı göstermemesi gerekir. Öğretmenlerin mesleki gelişimleri için harcayacakları emek ve zamanı öğrencilerine ayıracakları emek ve zamandan kesintiye giderek yapmamaları beklenir. Eğitim öğretimi aksatmaması bakımından eğitim programlarının hizmetiçi eğitim dönemlerinde, sınavların yaz tatilinde yapılması seçeneği düşünülebilir. Aksi halde, araç olması gereken öğretmenlerin kariyer gelişiminin bir amaç haline gelmesi söz konusu olabilir. Bu düzenleme ile öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin teşvik edilmesi, mesleki gelişimin öğretmenlerin kariyerlerine yansıtılması, nihai olarak eğitimin niteliğinin artırılması amaçlanmaktadır. Süreç içerisinde öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin kariyerlerine, kariyerlerinin de sınıflarına ve eğitimin niteliğine yansıması gerekir.
Öğretmenliğin bir kariyer mesleği haline gelmesi farklı sosyoekonomik düzeylerdeki nitelikli öğrencilerin öğretmenlik mesleğini seçmelerinin yolunu açabilir. Toplumda bilenin öğretebileceği, hemen herkesin öğretmenlik yapabileceği, tatili bol bir meslek olarak düşünülmesi fikri önemli ölçüde zayıflatılabilir. Böylece zaman içinde öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı olumlu yönde etkileyebilir.
Yüksek lisans eğitimini tamamlayanların uzman öğretmen; doktora eğitimini tamamlayanların başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulacak olması öğretmenlerin lisansüstü eğitime yönelmelerinde önemli rol oynayabileceğini öngörmek zor olmasa gerekir. Lisansüstü eğitime yönelik yoğun talep daha nitelikli ve sahaya dönük çalışmaların ortaya çıkmasına, teori ile uygulamanın birbirini tamamlamasına imkân verebilir. Böylece, eğitimin temel unsurlarından biri olan öğretmenlerin öncülüğünde araştırma kültürünün yaygınlaştırılması, eğitimin niteliğinin artırılmasına önemli katkılar sağlayabilir.
Öğretmenlerin bilimsel ve teknolojik alanlarda kaydedilen hızlı gelişmelere ayak uydurabilmeleri, öğrencilerini günün şartlarına uygun olarak yetiştirebilmeleri kendilerini sürekli yenilemeleriyle mümkün olabilir. Her meslekte olduğu gibi öğretmenlik mesleğinde de işini sevme ve severek yerine getirme paha biçilemez bir kıymet ifade etmektedir. Öğretmenler mesleğe ilk başladıklarında yaptıkları uygulamaları değiştirmeden her yıl aynı şekilde yapmaya devam eder, deneyimlerini sonraki uygulamalarına geliştirerek yansıtamazlarsa bu bir tecrübe olmaz, her yıl yaptıklarının tekrarı olur. Yapılanları aynen tekrar etmenin bir tecrübe olarak nitelendirilemeyeceği, önemli olanın uygulamaları deneyimler ışığında bir öncekinden daha iyi hale getirilmesi gerektiğidir. Öğretmenlerin mesleki olarak her günlerinin bir öncekinden daha iyi olması kendilerini geliştirdiklerinin, değişime ayak uydurabildiklerinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bunun için içsel motivasyon elbette önemlidir. Bununla birlikte kariyer basamakları gibi ilave araçların işe koşulması içsel güdülenmenin sınırlılığını ortadan kaldırabilir ve daha dinamik bir sürecin yaşanmasının yolunu açabilir. Öğretmenlerin gelişimlerini teşvik edecek düzenlemeler bu çerçevede değerlendirilebilir.
Aday öğretmenlikten başöğretmenliğe uzanan bu yolculukta Öğretmenlik Meslek Kanunu’na hemen herkesin aynı pencereden bakmasını beklemek iyimserlik olur. Gerçekçi bir bakışla hemen her şeyin bir anda değişmesinin beklenmemesi, bunun bir süreç olduğunun farkında olunması isabetli olabilir. Çünkü bu düzenleme yeni atanan öğretmenlerimizle emeklilik aşamasına gelmiş öğretmenlerimizi farklı şekilde etkilemektedir. Her bir öğretmenimizin konuya kendi penceresinden bakmayı tercih etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Mesleğe yeni başlayan öğretmenlerimiz kariyer planlamaları yaparken kıdemli öğretmenlerimiz bu şartlar altında uzman ya da başöğretmen olabilmenin çeşitli nedenlerle kendileri için imkânsız olduğunu düşünebilirler. Öğretmenlerin kariyer düzeyi nitelik açısından bir gösterge olarak kabul edilebileceğinden öğrencilerin tercihlerini etkileyebilme potansiyeline sahiptir. Örneğin ilkokul birinci sınıfa başlayacak bir öğrencinin velisi öncelikle okuldaki başöğretmeni, yoksa uzman öğretmeni tercih etmek isteyebilir. Tercih edilip edilmeme durumu öğretmenler arasında farklı duyguların yaşanmasına neden olabileceğinden acımasız bir rekabetin oluşmasına sebep olabilir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
Atılan bu adımların özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerimizin özlük haklarına yansıtılmasıyla ve kamuda çalışan öğretmenlerimizin ücretlerinin asgari ölçüt olarak kabul edilmesiyle daha da somutlaşması mümkün hale gelebilir. Ayrıca, güvencesiz ve asgari ücretten daha az bir gelire sahip ücretli öğretmenler sorunu biran önce çözülmeli, hatta zorunluluktan kaynaklı ücretli öğretmenlik konusu kökten çözülmelidir. Ücretli öğretmenlik uygulaması atılan adımları, yapılan iyileştirmeleri gölgelemektedir.
Yürürlük tarihi 15 Ocak 2023 olsa da Öğretmenlik Meslek Kanunu ile birlikte, öğretmenlerimizin uzunca zamandır beklediği 3600 ek gösterge talebi karşılanmış ve güvenceye kavuşturulmuştur. Bu güvence 3600 ek gösterge bekleyen öğretmenlerimiz dışındaki kamu personeline de umut olmuştur. Yasadaki ek gösterge ile ilgili hüküm öğretmenlerimizin özlük haklarında hatırı sayılır bir iyileştirmeye karşılık geldiğinden an itibariyle emekliliği hak edenlerin 2023 yılını beklemesi ve o yılda daha yoğun bir emeklilik talebiyle karşılaşılması ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Gerek kariyer basamakları ile öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin teşvik edilmesi, gerekse özlük haklarının iyileştirilmesi öğretmenlerimizin motivasyonlarını artırabilir, toplum nazarında öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı da olumlu yönde etkileyebilir. Bu adım eğitimle ilgili sorunlarımıza bütüncül çözümler bulabilmemizin yolunu açabilir. Çözüm aramak, çözüme ulaşmamızı kolaylaştıracaktır.
2 yorum
Çok bilgilendirici bir değerlendirme, teşekkür ederim hocam.
Faydalı paylaşımınız için teşekkürler hocam.