Şu salgın nedeniyle, benim gibi ‘altmış beş yaş’ üzerlerine belli saatler dışında dışarı çıkmak yasak. Geçenlerde serbest saatlerde, gazete ve ekmek almak dışarı çıkmıştım. Yolun karşısına geçeceğim, yanımda, benim yaşlarında birisi daha duruyor. İleriden bir arabanın geldiğini görünce ben durup bekledim, yanımdaki ise geçmeye yeltendi. Gelen araba yokuşun sonundan düzlüğe çıkınca birden olabildiğince hızlandı. Adam yaşı icabı yavaş yürüyor, araba neredeyse çarptı çarpacak. Önce sıkı bir fren, arkasından camdan dışarı haykıran bir kafa. ‘Öküz, önüne baksana’ diye bağırarak, sintinesini attıktan sonra, gaza basıp gitti. Karşıya geçince, adamı elimden geldiğince teselli etmeye çalıştım. Adam kırılmıştı bir kere, yeis içine markete doğru yürümeye devam etti.
Sonra düşündüm de, acaba öküzlere haksızlık mı ediyorduk. Testisleri burularak erkekliğinden edilmiş genç danalar, boğa yerine öküz olurlar. Hareketli yavaşlar, dişilere ilgisizleşir. Çok güçlüdürler. Boğalar gibi, ona buna ve insanlara saldırmazlar, ortalığı kırıp dökmezler, dişilerin peşinde koşmazlar. Eskiden traktörlerin olmadığı dönemlerde, çiftçiler onları, sadık birer yardımcı olarak tüm işlerinde kullanırlardı. Yüzyıllardır Osmanlı’da sivil hayatta, köy ve kasabalarda nakliye işlerinde, toprağın sürülmesinden, döğen döğmeye, üretilen mahsulün tarladan eve ya da başka yerlere taşınmasına kadar, kağnı ya da arabalara koşularak öküzler kullanılırdı.
1950 li yıllara kadar, ülkemizde kamyon ve traktör çok azdı. Çiftçiler toprağı saban veya pullukla, öküz gücüyle sürerlerdi. Öküz, kendine verilen görevin dışında başka hiç bir şeyle ilgilenmez, sadece kendine verilen görevi yapmaya çalışır. Önüne ne verirlerse onu yer. Ahırdan tarlaya ömrünü geçirir. Güçlü olmasının yanında, tek kusuru biraz yavaş olmasıdır. Günümüzde sanayi devrimiyle, makinalaşma arttığından öküzün yerini makinalar almış durumda. Bu yüzden köylerde bile öküz kalmadı deseniz yeridir. Taşımada, toprağın işlenmesinde, ürünün taşınmasında artık her işte makinalar kullanılıyor.
Eskiden, savaşların en büyük lojistik destekçileri öküzlerdi. Kurtuluş savaşında İnebolu’dan karaya indirilen cephane, top, tüfek ve mühimmat, her ne varsa, öküzlerin çektiği kağnılara yüklenerek, dağ, tepe, ova, yayla, orman, akarsu ve dereleri aşarak önce Ankara’ya, oradan da cepheye, aylar süren yolculuklarla ancak taşınabilmiştir. Bu konuda kuşaktan kuşağa anlatılan öykülerden birinde, mühimmat ıslanmasın diye, üstündeki örtünün annesi tarafından cephanenin üzerine örtülmesi yüzünden donarak ölen bebeğin öyküsü anlatılır, hepiniz bilirsiniz.
Yunanlılar Anadolu’yu işgal ederken İngilizlerden satın aldıkları kamyonları yurdumuza getirerek, yük, cephane, hatta asker sevkiyatında bile kullanmışlardır. Onlarda kamyon, biz Türklerde ise, vefakar öküz, beygir ve atlarımız vardı. Hepsi bu.
Tarihimizde, destanların yazıldığı işte o kutsal savaş, bizim kurtuluş savaşımız için, zamanın İngiltere başbakanı ‘öküzün kamyonu yendiği savaş’ demiştir. İşte bu yüzden bile, biz öküzlere çok şey borçluyuz. Hem savaşta hem de barışta, nerede ve ne zaman olursa olsun görevlerini eksiksiz yapan öküzlere haksızlık etmiyor muyuz?
- Öküzlere haksızlık eden bazı deyişler: Öküzün trene baktığı gibi bakıyorsun. Aşk bakmaktan ibaret olsaydı öküz trene aşık olurdu. Öküzler ikiye ayrılır: Ot yiyenler, insanın ömrünü yiyenler. Herkese gerektiği değeri vereceksin. Öküze kravat takmanın alemi yok. Öküzün altında buzağı aramayın, çünkü hepsinin altında son model araba var. Arabada bebek var! diye yazmışsın ama, direksiyonda öküz var demeyi unutmuşsun. Güzel bir kadın gördüğünde, ‘at gibi karı’ diyen erkek; sen de az öküz değilsin, hakkını yemeyelim. Kocasına, sevgilisine öküz diyen kadınlar, adam olarak öküz seçmiş olan akılsız ineklerdir. Bir kadın size öküz dediyse seviyor demektir. Belki de aşıktır. Ya da hoşlanıyordur. Belki de hiçbiri, öküzsünüzdür harbiden! Yüzde yüz dana eti yazan sucuktan, tavuk eti çıkınca niye şaşırıyorsun ki, yüzde yüz insan görünümünde ne öküzler var! Kıçımızda pire, karnımızda kelebek, ayağımızda karınca, kafamızda tilki, kalbimizde öküz, koynumuzda yılan, insan değil, hayvanat bahçesi sanki! Allah sev diye kadını yarattı, üzesin diye değil öküz. Kalbim ahır değil, öküzleri bağlayamam.
Öküzlerin hakkını yemememiz lazım. ‘Tüfek icat oldu mertlik bozuldu’ dedikleri gibi, ‘makinalar gelişince ortada öküz de kalmadı’. Bu yüzden orada burada magandalık yapanlara, bilir bilmez ‘öküz’ dememeliyiz. O bile doğru değil ama, öküz yerine, ayı deseniz bile olur. Ne de olsa, ayıların kahramanlık öyküleri yok. Ben, böyle durumlarda içimden ‘insan evladıdır’ deyip geçiştiriyorum.
1 yorum
Oldu mu ya; şimdi de ayılar hakaret ediyorsunuz; belki bilmiyorsunuz; ayılar kendisine, özellikle de yavrusuna zarar verilmedikçe bulundukları ortamın en kibar yabanıl dostumuzdur. Ona göre 🤨 ayılarıma söz söyletmem arkadaş…