“En tehlikeli kişi gelecek beklentisi olmayan kişidir.” Anonim.
“Suçu önleyen en önemli frenlerden biri cezanın ağırlığı değil, cezanın kaçınılmaz olmasıdır.” Cesare Beccaria Bonesana (1738-1794).
“Nullum crimen sine lege, nulla poena sine lege” (kanunsuz suç olmaz, kanunsuz ceza olmaz). Feuerbach.
“Zahmetli fakat onurlu savaşta ekilen tohumdan hemen ürün alınabileceği beklenmemeli. Bilakis büyük bir özen ve sabırla çalışılmalı ki bir gün ürün idrak edilebilsin.” F. Bacon.
“Suçu kazıyınız altından insan çıkar”, “merhamet adalet değildir”. Faruk Erem.
“Suç, haksızlık teşkil eden bir fiildir. Her suç, bir haksızlık teşkil eder iken; her haksızlık bir suç teşkil etmez.” İ. Özgenç.
Akademikakil.com’un bu ayın konusu olan “Cezasızlık Algısı” konusundaki görüşlerimi siz değerli okurlarımla paylaşacağım. Cezasızlık algısı konusu, ceza hukuku, sosyoloji ve psikolojinin kesişme konularından biridir. Sadece ceza hukuku, sadece suç sosyolojisi veya sadece politik psikoloji açısından bakarsanız geçici tedbirler alınabilir ama sonradan farklı ve beklemediğiniz sonuçlar ortaya çıkabilir.
Aslında, “Cezasızlık algısı dediğimiz olay, özellikle son günlerde konuşulan iki yılın altındaki suçlarda bir yıl koşullu salıverme, bir yıl da denetimli serbestlik, dolayısıyla iki yılın altında ceza alan şu anda bazı suçlar istisna olmak üzere hapis cezası almamış oluyor.” Durum böyle olunca toplumda iki yıl ve altı ceza alanlar hiç içeri girmeden dolaşıyor. Dolayısıyla bu durum cezasızlık algısı yaratıyor. Hâlbuki herkes aldığı cezanın bir kısmını içeride geçirirse konunun ciddiyetini anlar ve bir daha yapmaz en azından caydırıcı etkisi olur diye düşünülmektedir. Siyasi otoritede bu konuda düzenleme yapmayı planlamaktadır.
Teorik çerçeve:
Her yıl 2 Kasım tarihi Birleşmiş Milletlerle Cezasızlıkla mücadele günü olarak anılmaktadır. (Impunity), BM tarafından “failin suçlanmasını, tutuklanmasını, yargılanmasını ve suçlu bulunursa gerekli cezalara çarptırılmasını ve mağdurların zararlarını tazmin etmelerini sağlayacak bir soruşturmaya tabi tutulmadıkları için cezai, hukuki, idari veya disiplinle ilgili süreçlerde hesap sorulamaması” şeklinde tanımlanıyor (E/CN.4/2005/102/Add.1). Bu maddede geçen cezasızlık algısıyla, gündemde olan ve yakında yasalaşması beklenen cezasızlık algısı birbirinden farklıdır.
Konuyla ilgili günümüzden 250 yıl önce benzer konuyu tartışan İtalyan C. Baccaria’dan (1764) bahsetmeden geçemeyeceğim. “Suçu önleyen en önemli frenlerden biri cezanın ağırlığı değil cezanın kaçınılmaz olmasıdır.” Yani cezanın kaçınılmaz biri biçimde uygulanacağı gerçeğidir. Ayrıca düşünür konuyla ilgili olarak;
a. Suç ve cezanın kanunlarda belirlenmesi.
b. Yargılamanın hızlı ve adil olması.
c. Cezaların ılımlılığı ilkesi.
d. İnfazda gayri insanı uygulama ve keyfi muamelelerden kaçınılmasını önerir.
Ayrıca cezanın amacının gelecekte işlenebilecek suçun şimdiden önlenebilmesidir. Cezaların iki amacı olduğunu söyleyen düşünür birincisinin vatandaşın suç işlememesi. İkinci olarak da suçu işleyen kişinin aynı veya benzer suçu mükerrer işlememe olacağını söylemektedir.”
Cezasızlık algısıyla ilgili yakında çıkarılacak olan yasal metni hazırlayacakların göz önüne alması gereken konuları olimpiyat halkaları gibi birbiriyle ilişkisine binaen aşağıdaki noktalara göz önüne almalarını öneririm. Bu yasa metninde amacın;
a. Suçun önlenmesi. Kolluğun eğitimi. Kır, kent ayrımının dikkate alınması. (Yani jandarma, bölgesi polis bölgesi gibi.)
b. Cezaların birebir karşılığı. Psikolojik olanlar, sosyolojik olanlar, siyasi olanlar, yoksullukla ilgili olanlar, ekonomik olanlar gibi.
c. İnfaz hukuku, insan hakları konularının dikkate alınması.
d. Cezasızlık algısının ceza hukuku kadar idare hukukuyla ilgili olduğu geçeğinin unutulmaması. Kamu görevlilerinin mevzuattan kaynaklı açık olamayan görev tanımıyla ilgili kamuyu zarara uğratanların, kamu görevinden kaynaklı suç işleyenlerinde cezasızlıktan yararlanmamaları gerekir. Bir tarafta kişi veya kişiler varken diğer tarafta kamu ve kul hakkı vardır.
Ceza Hukukçusu merhum Sulhi Dönmezer Hocanın Kriminolojinin 3 büyük ismi diye bahsettiği kişilerden adli tıp profesörü Cesare Lomboroso (1835-1909)’nun suç ceza görüşleri yüzyılın başında doktrinde etkili olmuştur. Aurıca Garofalo’ya göre, “zarar verici herhangi bir fiilin kamu oyunca suç olarak kabul edebilmesi için gayri ahlakilik unsurunun varlığı zorunludur.” Cezasızlık ilkesi konusunda a.) Şahsi cezasızlık b.) Nesnel cezasızlık ilkelerinin de dikkate alınması gerektiği kanısındayım.
Ben konuya çeşitli yönleriyle bakıp görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Yukarıda da bahsettiğim gibi bu birkaç disiplinin konusudur. Bunlar arasında araştırma, inceleme ve bilimsel bulgulardan sonra yargı paketindeki şekline son hali verilebilir. Bunlar.
1. Bir kişi hakkında ceza kesinleşmeden önce hatta mahkemeye gitmeden önce, kişi hakkında takipsizlik, görevsizlik, yetkisizlik, kovuşturmaya yer olmadığı hakkında karar verilebilir. Mahkemeye gittikten sonra ya beraat alır veya ceza alır. Bu cezada hükmün açıklanmasını geriye bırakmada olabilir. Bazı suçlarda uzlaşma dava açılmadan da olabilir. Kişi cezayı aldıktan sonra suçun niteliğine göre istinafa gidebilir. Buraya kadar olan normal adli prosedürü içermektedir.
2. Cezasızlık algısına konu olan madde, iki yıldan az ceza alanların, denetimli serbestlik ve şartlı salıverme üzerinde odaklanmaktadır. Buradaki görüşüm pandemi sürecinde binlerce mahkûm yarı açığa çıkartıldı ve denetimli serbestlik çerçevesinde cezalarını evlerinde geçirdi. Üçer aylık süreyle defalarca bu süre uzatıldı. Çünkü pandemiden dolayı bu kadar mahkûmun bir arada bulunmasının getireceği sağlık sorunları vardı. Böyle çözüldü. Burada en sağlıklı bilgiyi bu kadar mahkûmun bu süre içinde tekrar suç işleyip işlemediğinin verileriyle elde edebiliriz.
3. Cezasızlık algısı konusunda yine ikinci veri; değişik tarihlerde çıkan aflar sonucu aftan yararlanana kişilerin benzer suçları işleyip işlemediğidir. Bunun adli sicil kayıtları ve bakanlığın ilgili genel müdürlüğü verilerinden ulaşılıp bu verilere göre kanunda düzenleme yapılabilir.
4.360.000 kişiye yaklaşan kişiyi barındıran cezaevlerinde cezasızlık algısı psikolojisini yıkmak için yeterli yer var mı? Sürekli Cezaevlerinin sayısı artmakla bu iş çözülür mü? Bir kişi cezasızlık algısı gibi birazda muğlak kavramla içeri girerse, az ya da çok yatarsa, bu kişi gençse daha da suça yönelmeyeceği ne malum? Ayrıca bu kişi işini kaybederse, daha da agresif olmayacağı ne malum? Bu kişi gelecekte sicilinin bozulacağını düşünürse daha da düzeleceği ne malum?
5.Adli kontrol ve denetimli serbestlik için bütçe gerekir. Bunun için eğitilmiş personel gerekir. Nereden bakarsanız bakın binlerce mahkûmun masrafı, denetimli serbestlik ve adli kontrol müessesinin işlemesi için yapılacak harcamalar bütçeye ek masraf getirecektir. Konunun sosyolojik boyutu suç sosyolojisi açısından bakıldığında bu değişkenleri göz önüne alarak yeni yasanın hazırlanmasında fayda vardır.
6. Tutuklamayı gerektirecek suçların ayrı başlık altında toplanması bir çözüm olabilir. Tutukluluk süresi ve içeriği dolayısıyla insan hakları boyutuyla daha ortada ceza yokken olabildiğince az çok açık şekilde belirtilip kısa sürede tutuklama olabilmelidir. Burada da:
a. Suçun ayrıntılı olarak belirlenmesi. Ceza hukukunda karşılığı olmayan yazılı olmayan metinler olmamalı.
b. Adil yargılama, hızlı yargılama ilkesinin gerekliliğine uyulmalı.
c. Cezasızlık algısı sonuçta infaz hukukuyla ilgili olduğu için bunların da açıkça belirlenmesidir.
7. Küçükleri infaz karumlarına alırlarsa suçu öğrenir, kendini rol model olarak başkalarını almaya kalkışabilir. Mümkünse SSÇ diye adlandırdığımız gurubu bu süreçlerin dışında tutabilmektir. Gerçi bu durumdakiler için velisi veya vasisi veya vekili muhatap olmaktadır ama yine de bunları cezasızlık algısı sürecine dahil etmemekte fayda vardır. Özellikle kısa sürekli suçlarda ceza evlerine konmamak genelde hukuk doktrininde tercih edilen görüştür. Şimdi bir ay yatarı olan birinin 14 günün cezaevinde geçirirse sonucun olumlu olacağının garantisi nedir? Buradan murat edilen bu yasa sayesinde diğer insanlar suça yönelmez veya kadın cinayeti olmaz algısı ise bununla ilgili somut verilerin olması gerekir. Yasayı hazırlayacak komisyon ve vekillerin bunları dikkate almasını öneririm.
8. 6284’te uygulamada aksaklıklar varsa düzenlenebilir. Altyapı, teknik personel, şartlı salıvermede uygulamadaki aksaklıklar giderilirse düzenleyici adalet açısından daha olumlu sonuçlar alınabilir. Futbolda şiddet yasası çıktı. Sağlıkta şiddet yasası çıktı. Eğitimde şiddeti önleyici yasalar çıktı. Buradan çıkarılacak sonuç farklı olaylar için olayın sıcaklığıyla ve toplumsal eksisinin göz önüne alınarak sürekli ve farklı içerikli yasa çıkarılırsa bunu sonu gelmez ve etkisinin de aynı derecede göstermeyebilir.
9. Yukarında yazdığım mottoda “En tehlikeli kişi gelecek beklentisi olmayan kişidir.” diye bir söz hatırladım. 30 günlük mahkumiyetin 14 gününü içeride geçiren bir kişi kahraman rollerine de soyunabilir. Gençler bunu suç kariyerine dönüştürmemeli bu yaklaşım da ayrıca düşünülmelidir.
10. Son olarak önerim, değişik zamanlarda sigorta affı çıktı, faiz afları çıktı, vergi afları çıktı. Bundan kaç bin kişi yararlandı? Bunun sonucunda ödemeler düzenli oldu mu? Mevcut durumda benzer aflardan veya ertelemelerden yararlananların sayısıyla mevcut sayı arasında korelasyon var mı? Bunlara ilişkin somut öneri sunmamamın nedeni, kişisel veri ve gizlilik ilkesi gereği bunlarla ilgili kurumların kayıtlarında olduğu için yasa hazırlayıcıların bu verilerden yaralanmasını öneririm.
Sonuç olarak, toplumun sağlıklı, mutlu, müreffeh yaşaması arzulanıyorsa konuya toplumsal yapının tüm değişkenleri dikkate alınarak düzenleme yapılmalıdır. Onarıcı adalet, düzenleyici adalet ilkeleri de göz önüne alınarak, uzlaştırmacılık, arabuluculuk müesseslerinin başarısında olduğu gibi bu suçlara ilişkin düzenlemelerde olabilir. Ayrıca adli yargıda bu konular ve ceza algısından söz edilmektedir. İdari yargıda yasal boşluklardan yararlanan, sürekli zaman aşımı ve hak düşürücü süre gibi enstrümanlardan kaynaklanan yollarla ceza almayan kamuya zarar veren kişilerin de ayrı kategoride cezasızlık algısından yararlanmalarının önlenmesi gerektiği kanısındayım.
Selam ve saygılarımla.