Sene 1920;
Tütünüyle ünlü Virjinya’da muhtemelen bir Ağustos günü, tütünün pembemsi çiçekleri tarlaları süslemişken, kökenleri Afrika’dan bir tütün işçisinin kızı olarak doğdu Henrietta.
Annesi onuncu kardeşini doğururken öldü. Baba çaresiz, çocuklarını akrabalarına dağıttı, Henrietta teyzesine düştü.
Kendisinden beş yaş büyük kuzeninin tecavüzüne uğradığında dokuz yaşındaydı, on dördünde ilk çocuğunu doğurdu.
On dokuz yaşında ikinci… Sonra çocuklarının babası, kuzeni David ile evlendi.
Genç Lacks ailesi bir yandan kalabalıklaşmaya devam ediyorken otuz bir yaşında beşinci çocuğunu doğuran Henrietta’nın dayanılmaz ağrı ve kanamaları ortaya çıktı. O zamanlar sadece zencilerin kabul edildiği şimdinin meşhur Johns Hopkins hastanesine gönderildi. Burada rahim ağzı kanseri tanısı konuldu, hastalık ilerlemişti, Henrietta annesinin onuncu çocuğunu doğurduktan sonra yaşadığı sonu, beşinci çocuğunu dünyaya getirdikten sonra yaşayacaktı ve tedavi edilemeyen Henrietta, 1951’de, 31 yaşındayken hayatını kaybetti. Doğduğu değil ama teyzesine verildiği kasabada, isimsiz bir ölü olarak aile mezarlığına gömüldü.
Hastanede biyopsi ile alınan kanser hücreleri, kendisinden ve ailesinden izin alınmadan, çoğaltılmak için hücre kültürüne ekilmişti. Laboratuvar çalışmalarının çok şaşırtıcı sonuçları Henrietta’nın hızlı ölümünden sonra ancak ortaya çıktı; Henrietta’nin hücreleri bölünmüş, çoğalmıştı. Bu büyük bir başarıydı, çünkü o güne kadar hiç bir canlı kanser hücresi çoğaltılamamıştı. Kültürü başarıyla üreten biyolog George Otto Gey, büyük bir coşkuyla çoğalan bu hücrelerin, 1970’e kadar kime ait olduğuna dair hiçbir bilgi paylaşmadı. Ailesinin de 1975’e kadar bu hücrelerden haberi olmadı.
Zenci olmanın olağan sonucuydu, uygulama böyleydi…
Henrietta’ın hücreleri çoğaldıkça çoğalıyordu. Dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlara yollandı. Gey, nedendir bilinmez, hücre kültürüne açık açık Henrietta Lacks adını vermek yerine onun isim, soyisminin ilk hecelerinden oluşan HeLa kısaltmasını kullanmayı tercih etti. Tıp dünyası bunu yıllarca “Helen Lane”, “Helen Larson” isimlerinin kısaltması diye biliyordu. Ta ki gerçek adı 1970’de meraklı ve vicdanlı bir gazetecinin sayesinde kamuoyuna sızınca baskı altında kalan Gey, Henrietta Lacks adını açıklamak zorunda kaldı. Ancak kültürün adı HeLa olarak anılmaya devam etti…
Oysa Henrietta Lacks bir ölümsüzdü… İnsanlığa hizmet etmekle görevliydi…
HeLa çocuk felci aşısında…
HeLa sayısız kanser çalışmalarında…
HeLa kromozom sayımında…
HeLa AİDS çalışmalarında…
HeLa genom haritalamasında…
HeLa HPV aşısında, yer aldı.
Halen her ay 300 civarında makalede anılmakla beraber 60.000’in üzerinde yayında ve 11.000’in üzerinde patentte kullanıldı.
HeLa uzaya yollanan ilk hücre kültürü oldu
2017’de onuruna küçük bir gezegene, “359426 Lacks” adı verildi…
G. O. Gey öldü, Henrietta Lacks ise, halen bile nasıl olduğu açıklanamayan ölümsüzlük özelliğine sahip milyarlarca hücresiyle yaşıyor.
…
(İsimsiz mezarına ise ancak 2010 yılında Gey’in asistanı Ronald Pattillo tarafından bir mezar taşı yaptırılabildi.)
15 yorum
Teşekkürler Müge.
Değerli Haldun hocam, ben teşekkür ederim… Hürmetler…
Değerli Müge hocam,
Akademik Akıl da bu hakkı yenmiş ama tarihe ölümsüz bir kadın olarak geçmiş Henrietta’yı ikimizin de anması rastlantı değil. Bizden anılmayı istedi ruhu sanırım. Toprağı bol olsun ben de 22 Aralıkta bu konuyu farklı bir yaklaşımla ele almıştım. Emeğinize sağlık
https://www.akademikakil.com/covid-19-ve-olumsuz-hela-hucreleri/aysegulkaptanoglu/
Covid-19 ve ölümsüz HeLa hücreleri
Yazar: Prof.Dr. Ayşegül Kaptanoğlu Aralık 22, 2020 0 yorum 1367 okunma
Değerli hocam,
Yazınızı büyük bir ilgi ile okudum…
Bağımsız Henrietta’yı farklı bakışla da olsa anmamız bence de ruhuna iyi gelmiştir. Ben de rahim ağzı kanseri farkındalık ayında anmak istedim…
Işıklarda uyusun…
Harika anlatım
Çok teşekkür ederim…
Çok güzel bir yazı olmuş. Ben de öğrenmiş oldum. Tebrikler…
Değerli hocam, teşekkür ederim.
Sevgili Müge yazın çok güzel ve anlamlı…kutluyorum…
Fadıl abiciğim çok teşekkür ederim…
Tıbbi konuları tarihsel bir yaklaşımla ilişkilendirmek içimde hep farklı bir heyecan doğurmaktadır. Malesef çok yakın zamana kadar bu ve benzeri trajik hikayeler çok fazlaydı.. Tuskegee çalışmasında da yine benzer şekilde siyahi mağdurlar mevcuttu.. Hekimlik zanaatini yaparken her daim merhamet ve vicdanı elden bırakmamamızı hatırlatan sizin gibi değerli hocalarıma ve yine size, bu güzel yazınızdan dolayı, çok teşekkür ederim, saygılarımla..
Değerli Nacar, çok teşekkür ederim…
Müge Hanım, teşekkür ederim. Bizim için önemli bir konuda güzel bir yazı çıkardınız. İyi çalışmalar dilerim.
Mügecim çok güzel yazmışsın. bende bilmiyordum ellerine sağlık HeLa nın acı öyküsü çok üzücü sonrası ise kaleminden o kadar güzel anlatılmış ki teşekkür ederiz.
mügecim kalemine sağlık çok güzel bir yazı