“İnsanın temel içgüdüsü, ölümsüzlük içgüdüsüdür.” diyor düşünürler. Hayatta kalma içgüdüsü, bir başka ifadeyle. Bu satırları okurken, lütfen kendinize sorun: Hayatta kalmak için bu yaşınıza kadar ne mücadeleler verdiniz?
Eğer kendinize dürüst cevap verdiyseniz “hayatta kalmak”tan kastettiğim şeyin, fiziksel olarak bu dünyada kalmak olmadığını anlamışsınızdır. Zira hayatta kalmak, öldükten sonra da bu dünyaya sizden bir iz bırakmayı kapsıyor (örneğin bir sanat eseri yaratmak, bir aile kurmak, bir şirket kurmak gibi). Yani ölümsüzleşmek…
Ölümsüzlük içgüdümüz, hayatta kalma mücadelemizi şekillendiriyor. Bazıları yönetici (yani stratejik plan yapma pozisyonunda) olmasına rağmen sorumluluklarını yerine getirmemekle kalmayıp, harekete geçmek yerine başkalarını suçlayarak mücadele (!) ediyor. Bazıları ise bu konumda olan kifayetsizlere rağmen yaşam mücadelesi veriyor.
İkisi de ölümsüzlük mücadelesi veriyor neticede. Esasen bu mücadelenin başarısı, stratejik planlamayı ne kadar iyi yaptığımızla ilişkili. Strateji deyince, savaş sanatının büyük ustası ve dünyanın en saygın stratejlerinden biri olan Sun Tzu (Sun Zi) ve onun “Savaş Sanatı” adlı eserinde anlattığı disiplinli, sistematik ve muhasebeye dayalı yaklaşımı aklıma geliyor. Zira ölümsüzlük arayışı, bireyin ve toplumların uzun vadeli hedeflerine ulaşması için bir planlama gerektirir; tıpkı bir savaşın zaferle sonuçlanması için strateji ve disiplin gerektiği gibi.
Sun Tzu’nun (Sun Zi) “Savaş Sanatı” adlı eserinden[1] aynen alıntıladığım aşağıdaki pasaj, “ölümsüzlük içgüdüsü ile stratejik planlama” bağlantısını derinleştiriyor. Buyurunuz derinleşelim:
Sun Zi, Qi Beyliğindendir.
Wu hükümdarı He Lu ile Savaş Sanatı sayesinde görüşür.
He Lu der ki: “Senin on üç bölümlük eserini okudum, benim için küçük bir deneme talimi yaptırabilir misin?”
Sun Zi der ki: “Elbette.”
He Lu der ki: “Bu denemeyi kadınlarla yapabilir misin?”
Sun Zi der ki: “Elbette.”İzin verilince sarayın en güzel kadınlarından yüz sekseni getirilir.
Sun Zi onları ikiye ayırır, hükümdarın en gözde iki cariyesini iki takımın başına komutan yapar, ellerine birer silah verir.
Der ki: “Sizler sağ ve solunuzu, arkanızı ve önünüzü biliyor musunuz?”
Kadınlar der ki: “Biliyoruz.”Sun Zi der ki: “İleri adım atmak için öne bakacak ve adım atacaksınız; sola dönmek için sol kolunuza bakacak, sağa dönmek için sağ kolunuza bakacaksınız, geri adım atmak için arkaya bakacak ve adım atacaksınız.”
Kadınlar der ki: “Tamam.”
Talimatları bildirdikten sonra [kadınlar] [ellerine] silahlarını alırlar ve emrini verir. Davullar sağa dönüş emri için çalınır, kadınlar kahkahalarla gülmeye başlar.Sun Zi der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa, bu komutanın suçudur.”
Davullar tekrar sola dönüş emri için çalınır, kadınlar tekrar kahkahalarla güler.
Sun Zi der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa, bu komutanın suçudur; fakat talimat ve emirler açık ve net olduğu halde kurala uyulmuyorsa, bu takım komutanlarının suçudur. Öyleyse sağ ve sol takım komutanlarının kellelerini istiyorum.”Wu hükümdarı yukarıdan olanları seyretmektedir, en gözde cariyelerinin idam emrini duyunca çok şaşırır ve gizlice emir verir: “Hükümdar komutanın maharetini anlamıştır. Bu iki cariye olmazsa yemeğin tadını dahi alamaz, idam etmemenizi ister.”
Sun Zi der ki: “Hizmetkârınız sizin tarafınızdan komutan atanmıştır, savaşta iken komutan, hükümdardan gelen bazı emirleri uygulamaz.”
Sonra iki takım komutanını idam ettirir. Onların yerine başka takım komutanları seçer. Davullar bir kez daha çalınır.
Kadınlar sola, sağa, öne ve arkaya verilen bütün talimatları yerine getirirler, adeta ip gibi dizilmişlerdir; hiçbiri sesini çıkarmaya cesaret edemez.
Sun Zi hükümdara şöyle der: “Askerler disiplin altındadır, hükümdar aşağı gelip onları deneyebilir, hükümdarın emirlerine hazırlar, isterseniz suyun ve ateşin üzerine bile yürürler.”
Wu Hükümdarı der ki: “Komutan dursun, dinlensin, hükümdar aşağı gelip izlemeyi istemiyor.”
Sun Zi der ki: “Hükümdar sadece güzel sözleri sevmektedir, ancak onları hayata geçiremez.”Böylece He Lu, Sun Zi’nin iyi bir asker olduğunu anlar ve onu ordusunun komutanı yapar. Batı’da güçlü Chu Beyliği’ni yener ve [başkent] Ying’i ele geçirir, kuzeyde Qi ve Jin beyliklerini tehdit etmeye başlar, diğer beyler arasında ünü gün geçtikçe yayılır, bütün bunların içinde Sun Zi’nin gücü vardır.
Efendim, tipik bir Yönetim Bilimci, yukarıdaki (yaşanmış) hikayenin aslında disiplin, liderlik, etkin yönetim ve planlama arasındaki ilişkiyi anlamak için önemli bir ders verdiğini söyler. Ve devam eder: Gerçek veya tüzel kişilerin hayatta kalabilmeleri (yani stratejik planlarının başarılı olması) için olmazsa olmaz şartlar şunlardır:
- Bireysel ve kısa vadeli çıkarlar değil, toplumsal ve uzun vadeli çıkarlar düşünülerek karar almak (stratejik planlama),
- Liyakat esasına dayalı yönetim (doğru işe doğru kişinin atanması),
- İşin uzmanına doğru zamanda yetki vermek (yetki devri),
- Hesap verme mekanizmasının istikrarlı ve istisnasız olarak işletilmesi (etkin denetim)
- Verimsiz ve etik dışı durumlara yönelik disiplin sisteminin kurulması ve çalıştırılması (etkin denetim),
- Ahbap-çavuş münasebetine dayalı olmayan…
Pardon, kaptırdım kendimi…
Türkiye’deki planlama (yönetim) sistemindeki sorunların tespitinde, yukarıdaki minik kıssadan çıkaracağınız hisseye de müdahale etmemeyim değil mi?
Önerim şu: Çözüm bireyden başlıyor. Sevgili okuyucu, kendine sorar mısın “Ölümsüzlük içgüdüm bana neler yaptırıyor?” diye…
[1] Tzu, Sun (2020). Savaş Sanatı. Çev: P. Otkan, G. Fidan. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
8 yorum
Okuduğum makaleden ve kıssadan aldığım hisse; Hayatta ölümsüz olmak için kararlı olmak inanmak ve disipline uymak kalıcı iz ve eser bırakmanın ana ilkeleridir.
Planlamanın temelinde, amaç-hedefleri ve bunlara ulaşma yollarını belirlemek var. Kıssada adı geçen hükümdarın planı Sun Zi’nin bilgi ve tecrübesinden faydalanarak tarihe geçmek. Bu amaçla Sun Zi’yi kadın askerlere talim yaptırmak üzere davet ediyor. Ortaya çıkan sorunlar karşısında “ilkesel” hareket ettiği için de bedel ödemek durumunda kalıyor (Nitekim en gözde cariyelerinin ölümüne göz yummak durumunda kalıyor ve Sun Zi’nin haklı eleştirilerine şapka çıkarıyor).
Ve sonuç olarak biz, 100’lerce yıl sonra, komutan Sun Zi’yi ve hükümdar He Lu’yu konuşuyoruz. Ölümsüzlük böyle bir şey…
Dolayısıyla yorumunuzda işaret ettiğiniz üzere “ilkeli olmak (adil, objektif, tutarlı ve kararlı olmak)” her şeyin başında geliyor. Değerli katkınız için teşekkür ederim.
Eğitim çok önemli. Şu anda Eğitim Fakültelerinin diplomatı geçersiz sayılıyor. Bir mı birbuçuk mu yıl Akademide yeniden Eğitim!!! Verilecek. Öğretmen olacaklar. Eğitim Fakülteleri Akademisyenlerinden çıt yok. Yahu senin öğrencilerin öğretmen olamamış. Birileri Akademide bir yılda bunları öğretmen yapacak. Sesin çıkmadığına göre hakikaten öğretmen yetiştitirememişsin. Yoksa itiraz ederdin. Makalenin önemini burada da görebiliriz diyorum.
Öncelikle değerli, anlamlı katkınız için çok teşekkür ederim.
Bu bizim toplumsal olarak kanayan yaramız. Ve evet, itiraz etmesi gerekenlerin itiraz etmek yerine itaat etmesi, bulundukları yeri / konumu / işi haketmediklerinin en önemli göstergelerinden biri, belki de en önemlisi.
Ufkun bereketli yolun açık olsun Rabb’im yâr ve yardımcın olsun Hilal
Güzel dilek ve dualarınız için çok teşekkür ederim, varolun.
* Keşke herkes yaşamında, hayatta kalmak, ölümsüzleşmek adına çaba gösterse.
* Yönetenlerin yanlışlarına toplumsal itiraz yaklaşımı yerine, “itaat et rahat et” bakışıyla oluşmuş bir biat kültürümüz ve “etliye sütlüye karışmama” anlayışımız var…
* Hak etmeyenlerin, hak etmediklerini haksızca aldığı / verildiği adaletsizlikler zulümdür…
Değerli yazılarınızın devamını okumak dileğiyle, saygılar…
Varol Kara
Görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Katılmamak elde mi?
Saygılarımı iletiyorum.