Din, insanın dünya ve ahiret mutluluğu için kuralları Allah tarafından konulan bir kânundur. İnsanı yaratan Allah, onun nasıl ve ne şekilde hareket etmesi gerektiğini de, vahiy yoluyla (indirdiği kitaplar ve görevlendirdiği elçiler vasıtasıyla) bildirmiştir. Tevrat, İncil ve Kur’an, vahyin ürünü olan kutsal metinlerdir. Vahye dayalı bu metinlerde birey ve topluma yönelik birçok dini ve ahlaki ilke yer almaktadır. Allah, doğruyu ve istikameti göstermek üzere Hz. Âdem’den (a.s.) Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar birçok peygamber, bunun yanında kutsal kitaplar göndermiştir. Buna rağmen birçok toplum kendilerine verilen emirleri kulak ardı etmiş ve sonunda Allah’ın lanetine uğrayarak tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.
Kuran’da İsrailoğullarına birçok nimetin verildiği belirtilmektedir. Bunlar, Firavun’un zulmünden kurtarmak için denizi yarması, çölde taştan su fışkırtması, semadan bıldırcın ve kudret helvası indirmesi, soylarından peygamberler göndermesi, kendilerine kitap vermesi gibi nimetlerdir. Bunun yanında Tevrat’ta, verdikleri sözü yerine getirmedikleri, Allah dışında başka ilahlara kul oldukları ve onun emir ve yasaklarına isyan ettikleri takdirde bela ve musibetlerin başlarına geleceği ve Allah’ın lanetine uğrayacakları bildirilmiştir.
İslam dinindeki iman esaslarının neler olduğu Kur’an-ı Kerim’de yer almaktadır. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta ise Tevrat ve İncilin asıl metinleri tahrip edildiği için zaman içinde din âlimleri veya dini kurullarca tespit edilmiş veya yazılmıştır. Böylece Semavi din sınırları dışına çıkarılmış metinlerle dini bir hayat yaşamaları semavi ilkelerin dışına çıkmalarına sebep olmuş ve dinle alakasız tamamen insan eliyle yazılmış metinler doğrultusunda hayatlarını icra etmişlerdir.
On Emir, İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkmaları üzerine Tanrı’nın kutsal kitapta onlara gönderdiği uyulması gereken on kurallık bir yasadır. Zira On Emir’in ilk yarısı insanın Tanrı ile, ikinci yarısı ise insanların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenlemektedir. VIII. yüzyılın sonuna kadar on emir denilince sadece Tevrat’ın Çıkış (20/2-17) ve Tesniye (5/6-21) kitaplarında yer alan on emir anlaşılmakta iken bu tarihten sonra Tevrat’ta birden çok on emrin bulunduğu ileri sürülmüştür On emrin cumartesi yasağıyla ilgili olanı bir tarafa bırakılırsa diğer emirler insan fıtratıyla ilgilidir, dolayısıyla evrenseldir.
Çıkış ile (20/2-17) Tesniye’de (5/6-21) yer alan on emirle ilgili metinlerin farklı oluşu bu metinlerin zamanla edebî değişikliklere mâruz kaldığını göstermektedir. Tevrat’ta on emir biri Çıkış (20/2-17), diğeri Tesniye (5/6-21) bölümünde olmak üzere iki yerde zikredilmektedir. Çıkış bölümündeki veriliş şekliyle on emir sade anlamı ile şöyledir;
1-Benden başka tanrın olmayacak.
2-Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın
3- Tanrın Rab’in adını boş yere ağzına almayacaksın
4-Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın; ama yedinci gün bana, Tanrın Rab’e Şabat Günü adanmıştır.
5-Anne babana saygı göster
6-Adam öldürmeyeceksin. Katletmeyeceksin
7-Zina etmeyeceksin.
8- Çalmayacaksın.
9-Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.
10-Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. Komşunun evine tamah etmeyeceksin; komşunun karısına yahut kölesine yahut câriyesine yahut öküzüne yahut eşeğine hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.
Maalesef bugün İsrailler tarafından bu emirlerin tümü çiğnenmektedir. Ve daha sonra tahrif edilen ve öldürmeyi emreden emirler doğrultusunda hareket etmektedirler. Yahudiler Allah’tan başka ilah kabul etmemeleri gerekirken, yeryüzünde ilahlık taslamakta, süper güç olan çağdaş firavunlara hizmet etmektedirler. Para putu önündeki secde hiç bitmemektedir. Adam öldürmek sıradanlaşmış, zina sektör haline getirilmiş. Komşunun evi dâhil olmak üzere her şeyine göz dikilmiştir. Çocukları, dul kadınları ve yaşlıları öldürmekte dahi beis görülmemekte insani değerler ve dünyevi çıkarlardan hareketle hiçe sayılabilmektedir.
Allah’ın emir ve yasaklarına karşı çıkan ve sorumluluklarını yerine getirmeyen Yahudiler dünyada maymuna çevrilmişler, ahirette ise cehennem azabıyla cezalandırılacaklardır. Bunun yanında hem dünya hem de ahiret hayatında psikolojik cezalara çarptırılmışlardır/çarptırılacaklardır. Kur’an, Yahudilerin psikolojik ya da fiziki olarak maymuna çevrilmesinin bazı sebeplerini de ifade etmiştir. İnkâr, isyan, sözlerinden caymak, Allah adına yalan uydurmak, hakkı gizlemek, kitabı tahrif etmek gibi sebepler bunlar arasında zikredilmektedir. Bedene uygulanan cezanın etkisi zamanla geçerken, psikolojik cezanın ruha verdiği etki daha kalıcıdır. Bu nedenle Yahudiler için en büyük psikolojik ceza dünya ve ahirette Allah’ın merhametinden mahrum bırakılmalarıdır. Yine meleklerin ve bütün insanların lanetini kazanmalarıdır.
Yukarıda Yahudilerle ilgili özellikleri saydıktan sonra günümüze gelirsek Yahudiler özellikle orta doğuda huzurun ve barışın önünde en büyük engel olarak durmaktadırlar. Arz-ı Mev’ud yani vaad edilmiş topraklar uğruna ülkeler işgal edilmekte, insanlar, çocuklar, kadınlar acımasızca öldürülmektedir. En son dünyanın gözü önünde Filistin topraklarında ve Özellikle Gazze katliamı bunun en önemli örneğidir.
Yıllardır batı tarafından slogan haline getirilip, tüm dünyaya dayatılan özgürlük, insan hakları gibi kavramlarla ülkelerin parçalandığı bir dünyada yaşıyoruz. Kendi sınırları dışında hiç bir değere saygı göstermeyen, ülkeler işgal eden, milyonları öldüren ikiyüzlü bir dünyayla, daha doğrusu bir batıyla karşı karşıyız. Bugün Filistin’de bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen soykırım, öldürülen çocuklar, yıkılan hastaneler, camiler, kiliseler ve bütün değerlerin rafa kaldırıldığı bir başka deyişle dondurulduğu bir süreci yaşıyoruz.
Bugün Siyonizm ve İsrail sevdası ve köleliği için bunlar yaşanıyor. Rafa kaldırılan insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, özgürlükler ve alkışlanan soykırım! Avrupa’da en saygın üniversitelerde bile Filistin lehine eylemlerden dolayı akademisyenler ve öğrenciler cezalandırılmakta ve bu yine akademisyenler tarafından yapılmaktadır.
Evet, bugün insanlık öldü!
Demokrasi yok oldu.
Çocuk ve kadın hakları, insan hakları ayaklar altına alındı.
Bugün vicdanlar yok olmuş. İnsan denen varlık kalp denen organı taşımıyor, adeta canavarlaşmasını teşvik eden bir makine haline gelmiş. Duygusuz, hissiz, merhametsiz. Resmen çocukların bile tepki göstereceği, yazarının İngiliz, sponsoru ABD ve oyuncuları İsrail olan gerçek bir tiyatro sahneleniyor. Maalesef İslam ümmeti ve insanlık sadece seyrediyor.
Çünkü bugün Siyonizm’e, İsrail’e, Filistin topraklarını işgal için bunun yapılması gerekiyordu ve gereği yapıldı. Çünkü onlar tüm insanlığın efendisi ve tüm insanlık onların kölesi. Onlara hizmet için yaratılmış. Ve tahrif edilen Tevrat’a göre İnsanlar, çocuklar hatta beşiktekiler hatta bütün hayvanlar öldürülmeli. Yeryüzünde bunu emreden bir din, ideoloji veya inanca asla rastlayamazsınız. Ama Yahudiler dışında Allah tarafından lanetlenen başka kavim de göremezsiniz. Çünkü Yaradan onlara her istediklerini vermiş ama buna rağmen sapıtmışlar, kendilerine çok sayıda peygamber gönderilmesine rağmen büyük kısmını öldürmüşler. İsteseniz de Yahudi olamazsınız ama Siyonist olmanız için Yahudi olmanız gerekmiyor. Ama Siyonist olup İsrail’e hizmet edebilirsiniz. Yani kölelik ve uşaklık edebilirsiniz.
Son yüzyıl içinde yaşanan ve tüm hakların askıya alındığı katliamları düşünelim;
1. ve 2. Dünya savaşında öldürülen 50 milyon insan, Cezayir’de Fransa’nın milyonlarca insan katliamı. ABD’nin kimyasal silah var diyerek en az iki milyon Iraklıyı katletmesi ve sonrasında böyle bir şey yokmuş, aldatıldık deme hezeyanı ve hala bundan ders almaması, Suriye, Afganistan, Türkistan katliamları, Avrupa ülkelerinin Afrika katliamları, İsrail’in Filistin katliamları ve geçmiş yüzyıllarda ABD’lilerin en az 30 milyon Kızılderili katliamı, haçlı katliamları, Avrupa’nın göbeğinde Bosna soykırımı. Bunları Müslümanlar yapmadı, hepsini batı yaptı. Günümüzde ise bu katliamları devam ediyor. Siyonistler ve yine bati ve İsrail tarafından kurulan terör örgütleri, Taliban, PKK,PYD, E -Kaide, İŞİD, DEAŞ gibi örgütlerle bu coğrafyadaki projelerini ve katliamlarını devam ettirmeye devam ediyorlar. Arap müşrikleri dönemindeki gibi elleri ile yaptıkları helvadan putları acıkınca veya işleri bitince yemeye veya ortadan kaldırmaya devam ediyorlar.
Bütün bunlar Yahudi sermayesi, İngiliz aklı ve ABD’nin jandarmalığı ile yapılıyor. Tüm bu zamanlarda bütün değerler dondurulmuş rafa kaldırılmış. Tabiri caizse batı için her şey caiz fetvası alınmış ama zararları kendilerine dokununca fetvalar da değiştirilmiş ve hala devam etmektedir. Bütün bugün dünyada yaşanan tüm zulümlerin sebebi dünyada haktan adaletten taviz vermeyecek bir gücün olmaması. Bu misyonu taşıyacak bir gücün olmamasıdır. Evet, bugün neredeyse İsrail’in her yaptığı alkışlanmakta, destek için sıraya girilmektedir. Ama İsrailoğullarını bir gün herkesin lanetleyeceği, adeta kendi topraklarından kovacağı gün yakındır.
Eğer bir gün, tiyatro izler gibi izlediğimiz katliamlar durunca utancımız, insan haklarımız sloganımız ne olacak? Medeni dünyanın özellikle Avrupa’nın artık insan haklarından, özgürlükten, kadın ve çocuk haklarından bahsetme hakkı kalmamıştır. Bir gün Avrupa’ya, Amerika ve diğer ülkelere de demokrasi, özgürlük, insan hakları lazım olduğunda bugünkü izledikleri tavırları bir tokat gibi yüzlerine çarpacak ve ‘On Emri’ çiğneyen İsrail ise yeryüzünden silinip gidecektir. Yeni dünyanın bugün sığındığı sloganıyla noktayı bırakayım;
Yaşasın soykırım, yaşasın katliamlar! Kahrolsun özgürlük, insan hakları kadın, çocuk hakları!
2 yorum
Sevgili Mustafa Hoca
Yazınız için teşekkür ediyorum
Günümüzdeki olaylar açısından çarpıcı mesajlar taşıyor.
‘Tek dişi kalmış canavar’ olarak nitelediğimiz emperyalizmin ve sömürünün bayraktarlığı yapanların insanlık dışı olarak güncelleştirdikleri Filistin soykırımını bu kadar güzel sergileyen yazınızda,
‘Medeni dünya’ ifadesinin bir dil sürçmesi olabileceğini değerlendirerek saygılarımı sunuyorum.
Kıymetli Hocam
Öncelikle değerlendirme ve yorumlarınız için teşekkür ederim. Maalesef farklı bir dünya zamanından geçiyoruz. Aslında burada ” Medeni Dünya” derken sözde medeni dünya anlamında ve başlığın anlamına uygun olarak ironi olarak kullandım. Aslında sözde medeni dünya ibaresi daha iyi olurdu. Uyarınız için teşekkür ederim
Hindistanlı yazar En-Nedvi”min 1950 yılında yazdığı ve 2022 yılında revize ettiği “Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti” adlı kitabı günümüz dünyasının bu hale niçin geldiğini ve Türklerin ancak yeniden düzen, adalet ve huzuru sağlayabileceğini ( Pakistanı da ilave etmiş) kurtuluş meselesini ancak Türkiye’nin yeniden sağlayabileceğini nedenleriyle aktarıyor.
Saygılarımla