Başlığı gören her hekim arkadaşın önce şöyle bir duraklayıp, sonra kanaatini belirteceğini biliyorum. Ben ise cevabımı, yakınlarımın yaşadığı örneklerle vurguladıktan sonra açıklayacağım.
Eşimin zaman zaman burnundan birkaç damla kan gelir ve yapılan hemogram, karaciğer fonksiyon testleri, tiroid testleri gibi testlerin normal çıkması üzerine ya kışın ev içi kuru havaya veya menstrüasyon dönemlerine yorar ve geçiştirirdik.
Fakat eşim, bir yakınını bir özel hastanede bir kulak burun boğaz (KBB) uzmanına muayene için götürmüş ve sohbet sırasında, kendisini de tanıtmadan, bu şikâyetini anlatınca hekim arkadaş muayene etmiş ve burnunda eğrilik olduğunu söyleyip, en kısa zamanda ameliyat etmesi gerektiğini ifade etmiş. Akşam eve gidince, olanları ve KBB uzmanının ameliyat önerisini anlatınca, otoskop-oftalmoskop ile ben daha önce muayene etmiş olduğum için, söylenen burun eğriliğinin olmadığını belirtip vazgeçmesini sağladım. Aradan birkaç ay geçmişken, yine başka bir yakını ile bir Sağlık Bakanlığı hastanesine gitmişken, sıra bulmuş ve bir KBB uzmanına muayene olmuş. Bu meslektaşımız da aynı şekilde “Sizde burun kemiği eğriliği var, hemen ameliyat olmanız gerekir, sekretere söyleyeyim, ameliyat listesine ekleyelim.” deyince, düşüneceğini belirtip ayrılmış. İkinci defa aynı öneriyi alınca, hemen beni aradı ve huzursuz olduğunu ifade etti.
Bunun üzerine, konuyu iyice açıklığa kavuşturmak amacıyla ben de hemen fakültemizdeki KBB öğretim üyelerimizden birinden randevu aldım ve ertesi gün muayeneye beraber gittik. Yapılan muayenede, zaman zaman burundan bir iki damla şeklinde kan gelmesinin çoğunlukla “demir eksikliği anemisinden” kaynaklanacağı ifade edildi, hemen laboratuvara gönderilip bakılan demir ve demir bağlama sonuçlarındaki düşüklük, KBB öğretim üyesi arkadaşı doğruladı. Bunun üzerine başlanan üç aylık tedavi ile bir daha herhangi bir burun kanaması olmadı. Bu sonuç bizi hem sevindirdi hem de üzdü tabii.
Diğer bir olayı eşimin teyzesi yaşadı. Teyzemizin sağ göz kapağında, arpacık dedikleri bir sivilce çıkmıştı. Bu amaçla, önce özel bir hastanenin, akabinde bir Sağlık Bakanlığı hastanesindeki göz doktorlarına muayene olmuştu. Özel hastanedeki göz doktoru, “Göz kapağınız düşük, bunu en kısa zamanda ameliyatla kaldırmamız gerekir, yoksa daha çok kapanır ve görmenizi zorlaştırır.”, ikinci göz hekimi ise “Göz kapağı kıl dibi iltihabıdır, şu merhem ve damlayı kullanın.” diyerek reçete yazıp göndermiş. Ptozis durumu olsa idi, herhalde en erken dönemde ben fark ederdim.
Benim sıkça rastladığım örnekler ise servikal veya lomber disk bulgingleri, servikal aks düzleşmeleri, temporal pol önünde araknoid kist veya motor kortikal alandan uzak sessiz meningiomlardır. Bu saydıklarımla ilgili herhangi bir semptom veya nörolojik bir bulgu olmayıp, basit bir miyalji veya baş ağrısı nedeni ile bir nöroşirürjiene muayene olmuş ve bu amaçla çektirilen manyetik rezonans incelemelerine yönelik yorumlara dayanılarak yine “Hemen ameliyat olmanız gerekir, yoksa gecikilirse şöyle olur veya böyle olur.” gibi ifadelerle kişiler, ameliyat olmaya bir nevi zorlanmışlardır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Zaten özellikle girişimsel işlemlerin “performans” ucubesinden sonra kat kat artış göstermesi, bu gibi yaklaşımların artık birkaç örnekliği çoktan aşmış olduğunu açıkça göstermektedir.
Bence, işin bu aşamaya gelmiş olmasındaki bir numaralı etken, performans denilen “Baktığın hasta kadar, yaptığın ameliyat veya diğer girişimsel işlemler sayısınca para alırsın.” şeklindeki maddi hedefin hekimin önüne konulması olmuştur. Bu hedef, hekimin “Hastayı iyileştirme ve duygusal tatmin hedefini” ikinci plana itmiştir. Çünkü hekim ve diğer sağlık ekibi, emekliliklerini de güvenceye alacak yeterli bir maaştan mahrum edilmiş ve olumlu nefsleri yanında, olumsuz nefslerinin de olabileceği, diğer bütün insanlar gibi de bu olumsuz nefslerine mağlup olabilecekleri hesaba katılmamıştır.
Performans denilen ucube yöntemi sayın bürokratlarımız uygun gördüklerine ve ısrarla devam ettirdiklerine göre, yargıçlara da baktıkları dosya sayısına, öğretmenlere öğrenci sayısına, devlet memurlarına çözümledikleri sorunların ve muhatap oldukları vatandaşların sayısına göre bir performans sistemi getirilse ya. Tabii, biz hekim ve sağlık görevlilerine olduğu gibi, temel maaşları düşürülmeli ve yine emekliliklerine yansımayacak şekilde ek gelir sistemi de uygulanmak şartıyla. Belki o zaman, biz hekim ve diğer sağlık görevlilerinin hâli anlaşılır. Ne dersiniz?
Halbuki Allah, Peygamber de olsa, Peygamberin de insan nefslerine ve karakterlerine sahip olduğunu ve nefsine mağlup olup Allah’ın rızasını öncelememe hatasını işleyebileceğini kabul etmiş ki, Müddessir-6-7’nci ayetlerde “Müddessir-6: 6. Bu arada yapacağın hizmetleri sakın kendine kazanç aracı kılma/meslek olarak yapma, 7. Ve yalnız Rabbin adına/sadece O’nun rızasını gözeterek çaba göster, sabırlı/tahammüllü de ol.” demiş ve Kur’an’ın tebliğini, gelir getirici, ücret alınan bir meslek olarak yapmaması için uyarmıştır. Böylesi bir hatayı yapmaması için Hz. Muhammed’e aynı uyarı Kamer-17, Sad-86, Şuara-127, Yusuf-104, En’am-90 ve İbrahim-52’nci ayetlerde de yapılmıştır (Sad-86. “Ey şirk-ortak koşanlar! İşte Kur’an’dan Bana bilgi olarak vahyedilenler böyle. Size haber verdiğim bu bilgilere karşılık olarak, sizden bir ücret istemiyorum. Ben bunların dışında kendiliğimden de hiçbir şey söyleyemem/başka bir mükellefiyetim/yetkim de yok. Şuara-127. “Ben bu görevime karşılık sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Çünkü Benim ücretim, sadece âlemlerin Rabbinden olacaktır.”
Hepimiz “beşer”iz ve yaşamımızın manevi güvencesini bir yere kadar ister, bekler ve maddiyatsızlığa da katlanabiliriz. Ancak bu bekleme ve sabretme sınırı, bizlerden beklentide olanların durumuna göre aşılınca, maddi güvence arayışı her şeyin önüne geçer ve Allah’ın rızası gibi, hastayı iyileştirme ve o duygu ile tatmin olma hedefini de bir kenara atarız. Bu sonuç, insan (beşer) olmanın fıtratıdır ve kaçınılmazdır.
Biz hekim ve diğer sağlık görevlileri bu performans ucubesinden kurtarılır ve emekliliğe yansıyacak net maaşlı hâle getirilirsek, hem şaşırttırılmış duygusal tatmin ve Allah rızası hedeflerimize kavuşmuş hem de toplumda hakkımızda oluşmuş olan olumsuz ön yargılardan da kurtulmuş olacağız diye düşünüyorum.
İnşallah!..