Voltaire’in şu hikayesi ve yorumu çok düşündürücü olmalı: “Madrid yakınlarında bir yoksul soyluca dileniyormuş. Bir yolcu ona demiş ki: ‘Çalışma olanağınız varken böyle aşağılık bir iş görmekten utanmıyor musunuz?’ Dilenci şöyle yanıt vermiş: ‘Bayım, ben sizden para istiyorum, öğüt değil’. Meğer o yüce kişi, dilencinin gururlusuymuş da bu kadarcık söz kibrine dokunuvermiş. Kendisine olan sevgisinden dileniyormuş da, kendisine olan başka bir sevgisinden azarlanmaya gelemiyormuş.” Bu hikayeyi okuyunca dilenci zihniyetli ama aynı zamanda onurlu (!) insanları düşündüm.
Öte yandan şu bilinen deyiş de hırsızın onurlusunu ne güzel anlatır: “Şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söylermiş”. Yani çingenenin yiğidi, kahramanlığını anlatırken, hırsızlığını itiraf edermiş!
Çingene’ye, genelleyici bu sözle büyük bir haksızlık yapılmıştır ancak çevremizde birçok dilenci ve/veya hırsız ama onurlu (!) insanların var olduğunu söylemek hiç de yanlış değildir. Örneğin bazı hekimlerin çeşitli yollardan “yüzde” aldıkları veya ilaç şirketleri, kongre organizasyon kuruluşları ve tıbbi firmalar ile çıkar ilişkilerine girdikleri bilinmektedir. Veya henüz yetiştirmekte olduğu kendi asistanına, pay almak üzere, hasta gönderenler bile vardır. Bunların çoğunun yanına onurlarından dolayı varamazsınız! Ben öğrenciliğimden anımsıyorum; stajlarımızdan birini öğrenim gördüğümüz fakülte dışında başka bir hastanede yapıyorken, poliklinikteki bir hekim, içeri giren hastalara muayenehanesinin kartını uzatırdı. Arkadaşlarla birbirimize hayretle bakardık. Yüzümüz kızarırdı da söyleyecek söz bulamazdık. Ama o uzman doktor yaptığı ile sanki övünç duyardı ve bizlere de tepeden bakardı! O doktorun kibirlendiği duruma bakın?
Bu rezilliklerin tersi durumlar da var elbette. Ülkemizdeki birçok sağlık kuruluşunda etik değerlere önem veriliyor. Örneğin asistanlık yaptığım Ankara Rehabilitasyon Merkezi’nde almış olduğum tıbbi ve etik eğitim bütün hayatımın önemli bir başlangıcı olmuştur belki de. Orada öncelikle bilgiye ve hastaya önem verilirdi. Önemli değil, değerli olmanın eğitimi aktarıldı bizlere. Selam olsun o güzel günlere. Şu anda görev yaptığım Kocaeli Üniversitesi’nde de, en azından iyi bildiğim Tıp Fakültesinde çalışan çoğunluğun, birincil olarak insana değer veren çalışmalarına tanık oldukça kendimi çok mutlu hissediyorum. Umarım varsıl ormanın içindeki bu uygar kampüs yaşamaya devam ettikçe, burada görev yapanlar daima bu anlayış ile hareket ederler.
Onurlu dilenciler boşuna böbürlenmesinler. Onların sergiledikleri kötü işler ortadadır. Yapılanlar duyuluyor ve biliniyor. Bu arada içime de şöyle bir dörtlük doğuyor:
Kafanı soksan da kuma
Sırtın açıkça ortadadır,
Salınarak yürürken yolda
Peşinden nanik yapılır.