Değerli meslektaşlarım,
Bu ayki köşemde sizlerle gerçek idealist bir meslektaşımızı, bir büyüğümüzü anmak istiyorum. Son günlerde özellikle Sayın Can Dündar’ın yazısıyla yeniden gündeme gelen bir büyük insan bu. Atatürk’ün fikir fedaisi diye de tanımlanan merhum Dr. Reşit Galip. Günümüzde yaşayan pek çok kişi için bu isim bir şey ifade etmeyecektir. Kendisi magazin ünlüsü değildir, medyada adı her gün anılanlardan ise hiç değildir. Kendisi bu dünyada sadece 37 yıl kalmış ama kaldığı sürede o kısacık yaşamına pek çok başarıyı sığdırabilmiş ve her şeyden önemlisi o günün koşullarında onurlu duruşun ne olduğunu sergileyebilen nadir kişilerden olmuştur. Dr. Reşit Galip 1897 yılında Rodos\’ta doğdu. 1917\’de İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesini bitirdi. Kısa bir süre aynı fakültede asistan ve Darüleytam\’da hekim olarak çalıştı. Türk ocakları çalışmalarına katılan ateşli gençlerden biriydi. 1919\’da köy kalkınmasına hizmet amacıyla Tavşanlı\’ya gitti. Yunan saldırısı üzerine Kütahya ve dolayında Müdafaai Hukuk Cemiyetinin kurulmasında çalıştı. Kurtuluştan sonra Mersin\’de serbest hekimlik yaptı. 1925\’de Aydın Milletvekili olarak Meclis’e girdi. Şeyh Sait ayaklanmasında Şark İstiklal Mahkemesi üyeliğinde bulundu. 1932\’de Milli Eğitim Bakanı oldu. Dr. Reşit Galip, 1933 üniversite reformunu yapılmasında etkili olmuş, gazetelerde Cumhuriyet devrimleri lehinde yazılar yazmıştır. O ve ondan sonra gelen Milli Eğitim Bakanları köy enstitülerinin altyapısını oluşturmuşlardır. Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) ve Türk Dili Tetkik Cemiyetinin (Türk Dil Kurumu) kuruluşunda rol aldı. 1 yıl sonra bakanlıktan çekildi. CHP idari Heyeti ve Dil Tetkik Cemiyeti üyesi iken 5 Mart 1934\’te zatürreeden öldü. Toprağa verildiği gün, gazeteler memleketin “büyük bir inkılâpçı, ateşli bir milliyetperver, temiz bir politikacı ve devlet adamı, samimi bir halkçı, canlı bir hatip ve doktor” kaybettiğini yazdılar. Asıl önemli olan Atatürk’ün bilgisine güven duyduğu arkadaşı Dr. Reşit Galip’in Atatürk karşısında dahi fikirlerini hiç sakınmadan açıkça ve net olarak ortaya koyabilmesidir. Çok bilinen sofra hikâyesi bunun en iyi örneği olarak ortaya çıkmaktadır. Diktatörlük yakıştırmaları yapılan büyük Atatürk’ün devrimlerinin geliştirilmesinde kendisi ile birlikte olduğuna şüphe etmediği arkadaşlarının her söylediğini dinlediği ve bunları dikkate aldığı bilinen bir gerçektir. Bu meşhur olayın hemen ardından yaptığı bir radyo konuşmasını Atatürk de dinler. Reşit Galip bu konuşmasında \"Devrimlerimizi herkese ve her şeye karşı savunacağız. Gerekirse babalarımıza ve çocuklarımıza karşı da…\" demektedir. Atatürk birkaç gün sonra Reşit Galip\’i çağırtır. Onu Milli Eğitim Bakanı yapar… Reşit Galip\’in Bakanlığı sadece 13 ay sürdü. Bu süre içinde Darülfünun\’dan üniversite reformunu başlattı. Öğretmenlere genel bütçeden maaş ödenmesini sağladı. 1932\’de ise Reşit Galip\’in \"Milli Müslümanlık\" adını verdiği ibadetlerin Türkçeleştirilmesi projesi aslında, Mustafa Kemal\’in zihninde tasarladığı düşüncelerin yazılı ifadeleriydi. Atatürk\’le her daim araları iyiydi. O Gazi\’ye \"Paşam\", Gazi de ona \"Doktor\" diye hitap ederdi. Bir gün sofradan ayrılırken, Atatürk, \"Seni eve ben bırakacağım\" demiş. Eve bırakınca o da saygıdan, \"Ben de sizi uğurlayacağım Paşam\" karşılığını vermiş. Ama kendisinin arabası olmadığından yürüyerek uğurlamış. O gece zatürree olmuş. Dinlenmesi tavsiye edilince 1933 ekiminde görevinden ayrılmıştır. 1934 yılında Moda\’daki bir deniz kazasında kızlarını kurtarmaya çalışırken akciğerlerini hepten üşütmüştür. Bir mucize eseri kurtulduğu bu kazadan sonra ölümü bekleyerek, hastalığını takip etmeye başlamış. Keçiören\’deki bağ evinin kütüphanesine demir yatağını taşıtıp yedi ay kitaplar arasında yatmış ve 5 Mart 1934’te vefat etmiştir. Şu anda Cebeci Asri Mezarlığı’nda kendisinden önceki bir başka Maarif Vekili, Mustafa Necati ile yan yana yatmaktadır. Dr. Reşit Galip gibi karşısında kim olursa olsun onurlu duruşunu bozmayacak, fikirlerini korkmadan seslendirecek insanlara bugün en az o günlerdeki gibi ihtiyacımız var. Atatürk’ün idealizmini, fikir aydınlığını, bilgi yüksekliğini savunarak bilim ve sanatta teknik kudret ve kabiliyete eriştirecek insanlara ise bugün her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç var. Dr. Reşit Galip’i bu yüzden hatırlamalı, örnek almalı ve gelecek nesillerimize öğretmeliyiz.
Sevgiyle kalın.