Ah şu insanoğlu acaba ne zaman anlayacak doğanın patronu değil de parçası olduğunu? Yaşam hakkının sadece kendi ırkına değil de bütün canlılara sunulduğunu? Örneğin biz ağaçlar… İnsan cinsinin en doğal, en yaygın, en faydalı paydaşlarından biriyiz. Bizi yeterince tanıyorlar mı acaba? Bizlerin de bir iç dengesi, bir kimyası, bir hafızası bulunduğunu, hatta insanlar gibi kuvvetli sosyal ağlara sahip olduğumuzu, acıyı hissedebildiğimizi fark edebiliyorlar mı?
Aslında biraz daha yakından inceleseler tıpkı kendileri gibi tipik insan davranışları sergilediğimizi kolaylıkla anlayabilirler. Ebeveyn ağaçlar olarak yavrularımızı nasıl özenle besleyip büyüttüğümüzü, onlarla sıkı bir iletişim halinde olduğumuzu, bu serüvende yavrularımızın farklı merhalelerden geçtiğini gözlemleyebilirler. Malum, yavrularımız bedenimizden tohum olarak düşüp filizlendikten sonra körpe fidanlar haline gelmeye başlarlar. Bu süreçte endişe duydukları pek çok durumla da karşı karşıya gelirler. Söz gelimi hemen yanı başımızdaki korulukta, ağaç kesme motorunu omuzlayanları, kaçak balta sallayanları gördüklerinde büyümek istemezler, sıranın her an kendilerine geleceğini düşünür, derin bir korkuya kapılırlar. Motor sesleri arasında komşu ağaçlar can havli ile yere yıkılırken; yerinden milim kıpırdayamadan, çaresizce seyirci kalırlar koca çınarların çöküşüne. O esnada sadece onlar değil büyük küçük her birimiz, dostlarımızın acı içerisinde çıkardıkları çatırtıyı duymamak için kulaklarımızı yapraklarımızla kapatmaya çalışırız. Fakat yine de duyarız o hazin çığlıkları. Hemen her canlı duyar zaten; etraftaki çiçekler, kuytudaki böcekler, kabukları içindeki salyangozlar, geyikler, ceylanlar, solucanlar, kurtlar, kuşlar, hatta taşlar, hepimiz duyarız. Bir tek eli motorlu, beli halatlı kanun dışı insan duymaz. Bir tek izmariti gelişi güzel savuran gamsız duymaz, bir de benzin bidonunu üzerimize döken vatan hainleri…
Biz yine de gözümüzün önünde cereyan eden bu zulümlere sabreder, bütün insanlığa, tabiat anamıza hak ettiği saygıyı göstermeye çalışırız. Görevlerimizi asla ihmal etmeyiz. Çünkü biliriz ki, bize ihtiyacı olan masum canlılar, emeğimizi takdir edenler, bizi yeşertip çoğaltmak için gayret edenler de vardır. Ve yine biliriz ki bilinçli, duyarlı kesimin nazarında biz ağaçlar ve ait olduğumuz ormanlar, görsel şölenden çok daha fazlasıyızdır; karbondioksiti indirgeyip havayı temizlediğimizi, toprağı bir arada tutup erozyonu önlediğimizi, özellikle yaz aylarında havayı serinletip enerji tasarrufu sağladığımızı, gürültüyü azalttığımızı, kurda kuşa yuva olduğumuzu, meyve, yemiş ikram ettiğimizi görür onlar. Gerçek birer doğa dostudurlar; yanımızdan uyur-gezer gibi geçip gitmez, bir selamı esirgemezler, eteklerimizdeki kır çiçeklerini asla ezmezler. Bizimle biraz daha fazla ilgilenenler ise yaklaşan tehlikelere karşı birbirimizi uyardığımızın, aramızda hasta veya acı çeken bireyler varsa gıdalarımızı onlarla paylaştığımızın idrakindedirler. Yaşımıza, duruşumuza, doğadaki görevlerimize derin hürmetleri vardır. Özellikle teknik bilgisi olanlar rengimizden, kokumuzdan, dokumuzdan, uzak-yakın mesafemizden, dik-eğri duruşumuzdan, komşularımızla iletişim biçimlerimizden derin manalar çıkarır, orman amenajman planlarını, silvikültür çalışmalarını bizden aldıkları mesajlara göre düzenlerler. Onlar bize, biz onlara müteşekkirizdir.
Biz ağaçlar birbirimizle, insanlarla ve daha pek çok canlıyla olduğu kadar mantarlar da iletişim halindeyizdir. Bazı mantar türleri bize zarar verse de birçoğu ile ortak yaşam sürdürürüz. Bilmem bilir misiniz, tek bir mantarın asırlar içinde kilometrekarelerce alana yayılıp koca koca ormanları toprak altındaki ipliksi miselleri yardımıyla birbirine bağlayabildiğini? Evet, doğru duydunuz! Mantarlar, miselleri sayesinde bir ağaçtan diğerine sinyaller taşıyarak, ağaçların böcek, kuraklık ve diğer tehlikeler hakkında bilgi edinmesine katkı sağlarlar. Bu şekilde, ağlarını kök alanının dışına doğru büyüterek diğer ağaçlara da ulaşırlar. Diğer ağaçların mantarsı ortakları ve kökleriyle bağ kurarlar. Böylelikle bir şebeke meydana gelir ve ağaçların gıda hatta bilgi (örneğin yaklaşmakta olan bir böcek saldırısı) paylaşması kolaylaşır. Bilim dünyası, ormanları saran bu şebekeye “orman internet ağı” (”wood-wide-web”) adını vermiştir. Eğer sağlığımız bozulursa, kendimizi savunma becerimizle birlikte haberleşme becerimiz de kaybolur. Zira, saldırgan haşaratın özellikle sağlığı bozuk ağaçları seçmesi bir tesadüf değildir.
Fark edileceği üzere doğadaki irili ufaklı bütün canlılar, insanlar, kuşlar, biz ağaçlar, her birimiz görünür / görünmez ağlarla birbirimize bağlı durumdayız. Yaşamımız, hassas dengeler üzerine kurulu. Varlığımız, kendimize ve birbirimize göstereceğimiz özene / özveriye bağlı. Dengenin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için tüm ırklara, cinslere, türlere kısacası birbirimize ve aramızdaki destekleyici alışverişe ihtiyaç var. Bu ihtiyacı sabote eden her türlü olumsuzluğa karşı ise doğanın da bir hesap günü.
KAYNAKÇA
Wohlleben,P. Ağaçların Gizli Yaşamı. Almanya, 2018.