Bilimde araştırmalarla ulaşılan veriler çoğaldıkça yeni çalışma ve hizmet alanları ortaya çıkar. Bu gelişimin olmazsa olmazıdır. Ancak bu yöndeki çalışmalarda, her zaman bir ekip çalışması ve bir “ortak akıl” geliştirme çabasının olduğu açıktır. Tek kişinin her konuda bilgi sahibi olabileceği mantık dışıdır. Kendi alanım olan tıpta da durum budur. Kadın hastalıkları uzmanı olarak konu ile ilgili aklıma ilk gelen örnek “kronik pelvik ağrılı” hastalardır. Çok farklı nedenlerle ortaya çıkan bu hastalığın değerlendirme ve tedavisinde değişik seçenekler söz konusudur. Dolayısıyla bir ”multidisipliner” yaklaşım, bir ekip çalışması gerektirir. Jinekolog, ürolog, kolorektal cerrah, fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanları ve hastanın özelliklerine göre daha birçok branş doktorları yanında uzun dönem ağrılı hastada oluşabilecek psikolojik sorunlar için bir de ruh sağlığı uzmanın ekibe katılması istenir. Ancak bu şekilde tanı ve uygun bir tedavi yöntemi belirlenebilir. Tek kişinin sağlıklı bir sonuca varması mümkün değildir.
Ekip çalışmasının gerekliliği kanımca artık tartışılmaz bir gerçektir ve ortak akıl’a ulaşma gereği ülke yönetimi için de geçerli bir kuraldır. Bu son derecede elzemdir.
Eylül ayı başında her yıl olduğu gibi okullar açıldı. Eğitim tüm yurtta başlayabildi mi? Öncesinden belli olan bir yığın sorun henüz çözüme kavuşturulamadı. Tamamlanmamış öğretmen atamaları, tasarruf tedbirleri kapsamında taşımalı eğitimin kaldırılması ile okulsuz kalan öğrenciler, okul temizlik problemi, kayıt parası alınması tartışmaları ve benzeri sayılamayacak kadar çok sorunla eğitimin henüz tam olarak başlayamaması bir gerçek. Sevgili arkadaşlarım, Kamu Hizmeti Komisyonuna ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) örgün eğitim istatistiklerine göre 2024 yılı itibarıyla 17,5 milyon öğrenci ve 75,019 okul var. 60,734 okul (%81) devlet okulu. Devlet okullarında 15,887,296 öğrenci eğitim görecek. Milli Eğitim Bakanı ve ekibinin bu sorunları önceden çözmesi gerekmez miydi? Bu gün iş başına gelmediler, bu kayıplar niye? Milli Eğitim Bakanın görevi sadece çok tartışılan malum müfredatın hazırlaması değildir. Bu müfredatla ne amaçlanıyor? Türkiye’nin “ılımlı İslam’dan“ sonra “ılımlı Taliban” olması mı?
Sevgili arkadaşlarım uzun zamandır okul çocukları ile ilgili diğer bir tartışma konusu “bir öğün yemek verme” tartışmasıdır. Ben, tasarruf tedbirleri bahanesi ile bunun devlet eliyle gerçekleştirilemeyeceği kanısındayım. Bir hekim olarak çocukların beslenmesinin önemini biliyorum. Aslında bunun tartışılması bile abes. Biz ülke olarak neye tasarruf edeceğimizi bilemiyoruz! İtibar için daha ne kadar harcayacağız? Acaba New York sokaklarında reklam panoları dolaştırmak, çocuklarımızın beslenmesinden daha mı önemli?
Eğitim konusu tam bir keşmekeş. Kısaca LGS olarak bildiğimiz “ Liseye Geçiş Sistemi” sınav sorularında yanlış soru varlığı kaç gün sonra fark edildi? Tercihler yapılmış, okullar seçilerek kayıtlar gerçekleştikten sonra sil baştan. Sevgili arkadaşlarım bilmem farkında mısınız, yıllardır hemen her sınavda sorunlar yaşanmaktadır. Sorular çalınmakta, sınavlar ertelenmekte veya tekrarlanmakta, yanlış sorularla sınavlar gerçekleştirilmektedir, bir türlü sorunsuz bir sınava şahit olamadık!
Toplam 1,139,673 öğretmenimiz görevli görünüyor. Yıllardır, aynı görevi görmelerine rağmen farklı kategorilere ayrılarak farklı maaşlar almaktalar. Bu durum ciddi bir huzursuzluk nedenidir ve haksız bir yaklaşımdır. Bunlar yetmiyormuş gibi şimdi bakanın öğretmenlerle ilgili yeni marifetleri ortaya çıktı. Yıllarca öğretmen olma niyetiyle eğitim almalarına rağmen verilen eğitimi yeterli bulmamış, kendi seçeceği aday öğretmenler, uygun bir müfredatla (!) iki yıl daha eğitim aldıktan sonra öğretmen olabilecekler. Milli eğitim bakanının niyeti nedir? Asli görevlerini hatırlaması uygun olur. Yaşlılarımıza yeterince faydalı olamıyoruz, şimdi de geleceğimiz olan çocuklarımızın iyi yetişmeleri için gerekenleri yapmıyoruz. Ayrıca biz kadınlar Cumhuriyetimizin bize sağladığı, devrimlerimiz sayesinde insanca giyinip, insanca yaşıyoruz. Eşit yurttaşlık haklarımızdan vazgeçmek niyetinde değiliz.
Kamu hizmetinde görev yapanlar arasında öğretmenler ve emniyet mensupları ayrıcalıklı gruplardır. Emniyet genel müdürlüğünün verilerine göre Şubat 2024 tarihi itibarı ile 336,015 emniyet mensubu vardır. Öğretmenlerimiz ve polislerimizin görevlerinde verimli olmaları için huzurlu olmaları, maddi ve manevi olarak sorunsuz bir hayat tarzları olması gereklidir. Ancak bu sayede işlerine yoğunlaşabilirler ve faydalı olabilirler. Bunu sağlamak da yönetimlerin asli görevidir.
1 yorum
Sayın hocamız, akademik çevresinin etkisiyle multidisipliner yaklaşımlar, biz birlikte daha güçlüyüz hegemonyasına öncelik vermek durumunda kalmış olabilir; ancak pratikte durum oldukça farklıdır. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak, kitaplardan yayınlardan örnek vermem gerekirse çoklu yazarların ortak çalışmalarıyla ortaya çıkan kitapların, yayınların bana katkısının sınırlı olduğunu söyleyebilirim. Aksine, tek bir yazarın kaleminden çıkan, tutarlı ve derinlemesine işlenmiş eserler hem ufkumu genişletti hem de tedavi yöntemlerimi şekillendirdi.Doğru yanlış her düşüncenin artık bilimsel kanıtları var, hepside birbirine çöp bilim demekte, böyle multidisipliner ortamda, çokluğu değil azınlığı tercih ederim.
Kronik pelvik ağrı sebebiyle multidisipliner bir yaklaşımla tedavi ettiğim hastalarda, farklı branşların parçalı müdahaleleri nedeniyle ilerleme kaydedemediğimi gözlemledim; oysa kendi bilgi ve deneyimlerimi kullanarak uyguladığım tedavilerde hastalarım çok daha iyi sonuçlar aldı. Bu multidisipliber yaklaşımlar, bana başkalarının eşyalarıyla bir ev kurma çabası gibi geliyor; aidiyet ve bütünlük sağlamak zorlaşıyor. Branşlaşmanın artmasıyla etkinlik ve verim de azalıyor çünkü her disiplinin parça parça yaklaşımı, hasta için kalıcı çözümler üretmiyor.
Her kafadan farklı ses çıkması, bir hekimin yoğun tedavi yöntemine ağırlık verirken diğerinin yalnızca palyatif yaklaşımla yetinmesi, başka birinin hiç umursamaması, “evet efendimcilik” mekanizmasının bazı hekimlerce uygulanması, jinekolojik nosyonu olmayan hekimlerin pelvik ağrı ve kadın sağlığı konularında sınırlı hata yok hükmünde bilgiye sahip olmaları, yardım arayan hastayı çaresiz bırakıyor. Kronik pelvik ağrı nedeniyle başvurulan bir ürolog, fizik tedavi uzmanı ya da kolorektal cerrah, dahiliyeci, radyolog jinekolojik muayene konusunda ne kadar deneyime sahip? Çoğunluğunun bu konuda kocaman bir hiç deneyimi varken, multidisipliner yaklaşımı bir “kurtarıcı” olarak görmek gerçekçi değildir. Hastayı daha yetkin bir hekime yönlendirmek yerine, jinekolojik muayene pratiği olmayan uzmanlara emanet etmek multidisipliner bir yaklaşım değil, aksine hekim olarak sorumluluğumuzdan kaçmak anlamına gelir.