Yaşayanlar için umut her zaman vardır.
Umutsuzluk, ölüler içindir.
Theokrito [Antik Yunan Şairi: M.Ö. 3.yy
Kul sıkışmadan Hızır yetişmezmiş. Ben de, Medimagazin’e yazımı göndermem gereken zamanın sonuna yaklaşmış, fakat hâlâ “Ne yazsam?” diye kıvranırken medyaya bir haber düştü. Habere göre, 2004 yılında geçirdiği kaza sonucu felçli kalan öğretmen T.C., İsviçre’deki ‘ötanazi merkezine’ “Artık ölmek istiyorum. Daha fazla yaşamak bana ve çevremdekilere acı çektirmekten başka bir işe yaramayacak. Lütfen yaşamak kadar doğal olan ölüm hakkımı kullanmama yardım edin.” diye yazmış ve T.C.’nin bu başvurusu kabul edilmiş.
Tam bir rezalet! İnsanlığın sükût ettiği, insaniyetin yere çakıldığı nokta. Birisi ölmek istiyor, birileri de “Gel seni öldüreyim” diyor ve biz de bunu normal bir durummuş gibi haber yapıyor ve okuyoruz.
Gazetenin haberine göre, öğretmen T.C. boynundan aşağı felç. İyileşme imkânı olmayan T.C., böyle yaşamasının zorluklarını fark ederek eşi S.C.’ye defalarca ‘yaşamak istemediğini’ bildirmiş. T.C., ailesini yoğun bir çabanın ardından ikna etmiş. Türkiye’de ötanazinin yasak olması T.C.’yi yurt dışındaki merkezlere yöneltmiş. Daha önce başvurduğu Hollanda’dan cevap gelmemiş, ama İsviçreli merkez bunu bir ‘İnsan Hakkı’ olarak gördüğü için kabul etmiş. Yazıklar olsun böyle insanlığa da, bunu bir insan hakkı olarak gören zihniyete de.
Tabii bu merkez öldürme işlemini ‘babasının hayrına’ yapmıyor. 15 milyon TL alacakmış. Eski parayla 15 trilyon lira. “Yuh artık!” Ben olsam pazarlık yapardım.
– “Kardeş, bu işin maliyeti ne kadar? Yapacağın altı üstü bir enjeksiyon. Söz ölürken altıma kaçırıp çarşafı da kirletmem.”
– “Bizim bir arkadaş daha var. Onunla gelsek bir toplu indirim olmaz mı?”
– “Hem gazetede ilanınızı gördüm. ‘Bir ötanazi yaptıranın akrabasına ikinci ötanazi yarı fiyatına!”
Bu milletler bir de “Biz medeniyiz!” diye gezmiyorlar mı, insanı hafakanlar basıyor. Sanki adamı beyaz çarşaflara yatırıp, koluna ilaç zerk edince, ‘kafasına sıkılan’ adama göre daha az acı duyuyor.
Diyeceksiniz “Memlekette özgürlük var. İsteyen ölür, isteyen kalır. İsteyen istediği yerde, istediği kişiye kendini öldürtür. Parasıyla değil mi?” Doğru, ama bana dokunan, bu cinayete tıbbi ve insani bir kisve verilmesi. Yapılan iş gayet açık. Adamın birisi -her ne sebeple olursa olsun- hayatından bezmiş. Yaşamak istemiyor. Ama -her ne sebeple olursa olsun- kendini öldürecek kadar yürekli değil veya buna gücü yetmiyor. Kendini öldürmek için bir katil kiralamak istiyor (Katil: İnsan katleden kişi. Katletmek: İnsan öldürme işlemi). Birileri, “Adam öldürmek kolay bir iş değildir. Bunun bir bedeli vardır. Eğer bedelini ödemeye hazırsan biz seni öldürürüz.” diyor. Daha bunda tıbbi veya insani bir yön aranır mı? Evet, belli ki T.C. bu parayı bulamayacak. O zaman bu haber neden köpürtülüyor? Birileri bu ‘insani talebe’ maddi ve manevi destek versin diye.
Bu haberi vesile ederek söylemek isterim ki, ötanazi insan öldürmenin bir şeklidir. İnsan öldüren katildir. Öldürmenin şekli ve öldürenin giydiği beyaz önlük hiç bir şeyi değiştirmez. Ötanazi, Batı düşüncesinin, yaşlıların sağlık harcamalarından kurtulmak için ortaya attığı ve zaten yalnız ve çaresiz olan Batılı yaşlı insanın ‘insan onuru’ kulpu takılarak ölüme razı edildiği bir insanlık suçudur. Buna “mercy killing (güzel ölüm, iyi ölüm)” diyenler ölümün ne olduğunu ve ölürken insanın neler hissettiğini bilmeyen nadanlardır. Ötanazi, sadece eliyle tuttuğu ve gözüyle gördüğüne inanan materyalist dünya için, taşınması güç hayat yükünden bir kurtuluş gibi görünse de, ki onlar da ölümün aslında bir çare olmadığını ölümlerinden kısa bir süre sonra anlarlar, metafiziğe inanan milletler için, ki bizim ülkenin %90’ı böyledir, ötanazi tartışma gündemini oluşturmayacak kadar muhal bir konudur.
T.C’ye öncelikle sabır ve şifa diliyor, sonra da ölümün bir çıkış yolu olmadığını, onu bekleyen daha pek çok şeyin olduğunu idrak ederek bu kararından geri dönmesini ümit ediyorum. Parasını İsviçrelilere kaptırmasın. O kadar parası varsa bu dünyasını da, -eğer inanıyorsa- öteki dünyasını da mamur etmenin yollarını bulabilir. Eğer bulamazsa beni arasın, ben ona anlatırım…