Virtopsi konusu bazı magazinel yazılarda, otopsiye alternatif, ileri teknoloji ürünü görüntüleme cihazlarının yardımıyla gerçekleştirilen, bir nevi sanal, yani ceset üzerinde diseksiyon işleminin yapılmadığı, kansız otopsi olarak anlatılmaktadır. Gerçekten öyle midir? Virtopsi, İsviçre-Bern Üniversitesinde uzun süreli bir proje olarak sürdürülen ve halen devam eden bir çalışmadır. Dolayısıyla, İsviçre’den bilim insanları, konuyla ilgili literatürde önemli yer tutmaktadır. İngilizce virtopsy kelimesi, virtual ve autopsy kelimelerinden türetilmiş ve Bern Üniversitesince isim hakkı alınmıştır. Virtual, Latince “virtus” dan gelmekte olup anlamı, “yararlı, etkili ve iyi”dir. Autopsy ise Yunanca kökenli olup “autos (kendi kendini)” ve “opsomei(görmek)” anlamındadır. Virtopsy kelimesi türetilirken, autopsy’nin “autos” kısmı elimine edilmiştir. Yani, virtopsi, sanal otopsi ya da kansız otopsi anlamında değil, “iyi görmek, etkili görmek” anlamındadır.
Gelelim içeriğine; 2000 yılında başlatılan projede, non-invaziv görüntüleme teknikleriyle yapılan incelemelerin otopsi bulgularını verebileceği hipotezinden yola çıkılmıştır. Bu projeye öncülük eden Prof. Dr. Michael Thali, 1995 yılından beri adli tıpta çalışmakta olup, 2 yıl klinik radyoloji ve 1 yıl da ABD’deki bir patololji enstitüsünde eğitim almış, akabinde virtual otopsi hakkında pek çok makale kaleme almış ve 2006 yılında da profesör olmuştur. Şu anda, İsviçre-Bern Adli Tıp Enstitüsünde Adli Görüntüleme Merkezinin yöneticisidir. Şimdiye kadar, 100 adli olguda otopsiden önce CT ve MRI ile tüm vücut taraması yapılmıştır. Eş zamanlı ya da yakın zamanlı olarak bu tür çalışmaları başlatan başka ülkeler de vardır. Konu, bilimsel araştırmalara kaynak ayırma konusunda herhangi bir kısıtlılığı olmayan ülkelerde yürütülen bilimsel proje temelinde ele alınmalıdır. Değil ülkemizde, projenin yürütüldüğü ülkelerde bile kısa vadede rutine girmesi beklenmemektedir. Maliyetine ek olarak, ileri teknoloji ürünü cihazların bulunduğu merkezlere sınırlı erişim ve olguları değerlendirebilmek için bu cihazları kullanabilecek eğitimli insan gücü gerekliliği, projeyi yürütenler tarafından da dile getirilmektedir. Bu arada, ülkemizde 2010 yılında beklenen adli nitelikli ölüm sayısının 32 bin civarında olduğunu hatırlatırım.
Konuyla ilgilenenler proje çerçevesinde neler yapmaktadır? Her şeyden önce otopsiden vazgeçmiş değillerdir. Otopsi bulguları ile görüntüleme cihazlarının verdiği bulguları karşılaştırma aşamasındadırlar. Hangi cihazın hangi tür olgular ve bulgular açısından daha etkin olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Modern görüntüleme tekniklerinin adli incelemeler açısından desteklenmesi dillendirilirken, diğer yandan geleneksel otopsinin yerini tamamen değil, kısmen doldurabileceği kabul edilmektedir. Hatta olay sonrası bir süre yaşamış ve cerrahi işlem uygulanmış olgularda, klinik CT ve MR bulgularının hemen daima, virtopsi ve otopsi bulgularıyla birlikte değerlendirilmesi önerilmektedir.
Geleneksel olarak yapa geldiğimiz otopsi ile elde ettiğimiz bulguları elde etmek için bakınız hangi cihazlardan yararlanılmaktadır? CT (Computed Tomography): Kırıklarda, patolojik gaz birikimlerinde ve büyük doku yaralanmalarında, kanamalı ateşli silah seyrini ve metal artefaktları göstermede etkili olduğu bildirilmektedir. Ancak, bir ateşli silah yaralanmasında vücutta kalan mermi delil niteliği taşıdığından yine bir diseksiyon işlemi ile çıkarılması gerekmektedir. Vasküler ve parenkimal yaralanmaların tanısı açısından kontras madde verilmesi gerekmektedir. Bu da, ölümden sonra dolaşım sistemi durduğundan yapılamayacağı için daha ileri bir teknolojiye gereksinim vardır. 3D SSD (Surface Shade Display) ve VR (Volüme Rendering) ile desteklenen incelemelerin mahkemeler için yararlı bir görsellik sağlayabileceği ifade edilmektedir. MR (Magnetic Resonance): Yumuşak doku travmaları, organ travmaları ve non travmatik olaylarda daha etkili olduğu bildirilmektedir. Ancak, kişilerin yaşarken ve öldükten sonraki MR tetkikindeki morfolojik özellikler ve yoğunluk görüntüleriyle ilgili farklılıklar henüz sistematik olarak çalışılmamıştır. Microradiology: Örnek olmak için microscopy, örneğin kemik dokudaki bıçak yarasının seyri için Micro-CT, yumuşak doku yaralanması, retinal hemoraji ve elektrik yaralanmları için Micro-MR, histopatolojik değerlendirmeler için cross-sectional micro imaging teknikler, MSCT (Multislice Spiral Computer Tomography), dokulardaki postmortem kimyasal bileşimleri göstermek için MRS(Magnetic Resonance Spectroscopy), dijital data depolama, arşivleme vs. için sistemler vs. Dahası da var ama ben bu kadarından kısaca bahsettim. Bundan sonraki yazımda konuyu tartışmaya devam edeceğim. Sevgi ve dostlukla…
Not: Kaynaklar bundan sonraki yazının altında sunulacaktır.