Yakınlarda telefonla, bir değil tam iki kez, hayırlı haberlerle arandım. İkisinde de arayan, Türkiye Klinikleri Yayınevi’nin Genel Müdürü, değerli dost ve meslektaşım, Dr. Mehmet Akgül kardeşimizdi. İlkinde, yıllardır editörlüğünü üstlendiğim ‘Journal of Clinical Obstetrics & Gynecology’ dergimizin SCI (Science Citation Index)’ye gireceği müjdesini verdiğinde sevinçten dilim tutuldu da yeterince konuşamamıştım. Özetle haberi verdikten sonra, ‘Aman hocam bu bilgiyi sadece sizinle paylaşıyorum, henüz resmi bilgi gelmedi. Bu yüzden şimdilik siz de kimseyle paylaşmayın. Resmi bilgiyi alınca ben önce size bildiririm.’ demişti.
Bu bilgi, yüreğime beynime her yerime, öyle bir yerleşti ki, sanki bir kor gibi geldi ve içime oturdu. Gel de kolaysa, pencereyi, camı açıp boşluğa doğru ‘biz artık indekse girdik’ diye haykırma, bunun tarifi bile çok zor. Benim gibi, emekli olan, daha çok evinde oturur, meslektaşlarıyla fazlaca irtibatı da olmaz. Bu yüzden çok istesem de, bu hayırlı haberi kimseyle paylaşmadım. Dün akşam yeniden aradığında genel müdürümüz, artık olayın netleştiğini, dijital platformlarda da duyurmaya başladıklarını müjdeledi. Artık rahatlıkla, ben de yazabilirim. Göğsümü gererek, ‘sonunda indekse girdik’ bilgisini siz dostlarıma aktarabilirim.
Dergi yayıncılığında, otuz yıldan fazlasını geride bırakmışız. Uzun yıllar, başarılarla devam edecek olan koskoca bir maratonun, daha ilk etabıdır bu yazdıklarım. Olaylar gözümün önünden bir filim şeridi gibi geçiyor. 1991 de yayınevi, bilimsel bir kadın doğum dergisi çıkarmaya karar vermiş. Hocamız merhum, Prof. Mülazım Yıldırım çıkacak olan derginin editörlüğünü üstleniyor. Biz üç genç doçentte, editör yardımcılığına soyunuyoruz. Dergiye gelen makaleleri değerlendirmek için, cumartesi günleri yayınevinin bulunduğu Hekimler Birliği Vakfı’nın, Ankara, Hamamönü’ndeki merkezinde toplanıyoruz. Yayınevinin binası, tam da o meşhur hamamın karşısında, yerli-yabancı bir çok kişinin bildiği bir mevkide, oldukça stratejik bir konumda. Yıllar geçtikçe diğer iki arkadaşımız, Akgün Yıldız ve Rıfat Gürsoy, editör yardımcılığından kendi arzularıyla ayrıldılar. Kaldım mı tek başıma. Yayınevinden bir görevli, yazıları kliniğe getirip götürmeye başladığından, artık daha rahat çalışıyorum.
Hangi yazı, hangi danışmanlara gidecek, kim görev sayarak hemen inceliyor, kimler hiç ilgilenmeyip işleri savsaklıyor, kim bilimsel, kim değil, kim vakit ayırabiliyor, kimin hiç vakti olmuyor, kim ciddi bir çalışma sunuyor, kim makalesini, çala kalem ve üstünkörü yazıvermiş, açıkça belli oluyor. 1997’de editörümüz, yeni çıkaracağı başka bir derginin editörlüğünü üstleneceğinden, ‘iki dergide birden editörlük yapmak uygun olmaz’ diyerek görevden kendi arzusuyla ayrılınca, derginin editörlüğünü ben üstlendim.
Yıllar geçtikçe, devir değişti, getir götür işleri de sona erdi. Mektup, faks ve posta işleri bitti gibi. Devrimiz, bilişim, iletişim ve bilgisayar devri olunca, yazı işleri görevlileri, dergiye gelen yazıları artık internetten gönderiyorlar. Bu sayede, gelen yazıların incelenerek yanıtlanması da çok daha kolay ve efektif hale geldi.
Yayınevi, yıllar içinde, Ankara Balgat’ta yeni ve modern binasına taşındı. Arada bir fırsat bulduğumda, ben de uğrar, dostlarıma hal hatır sorarım. Binanın girişinde, gelen misafirlerin ağırlandığı geniş bir antremiz vardı. Son gittiğimde, işleri o kadar artmış ki, o geniş alanda dahi çalışma imkanı yaratılmış. Çalışan ve üretenleri daima takdir etmişimdir. Önlerinde bilgisayarlar olan gençlerimizin, orada da çalışıyor olması, açıkçası beni de çok mutlu etti.
Dergimizin uluslararası kabul gören bir dergi olması için, hepimiz yıllardır çok çabaladık. Artık, günümüz bilim dünyasında en geçerli dil olan, İngilizce dilinde yayınlıyoruz. Bölüm editörlerimizi belirleyip, aralarında görev dağılımını gerçekleştirdiğimizden, etkinlik açısından, daha iyi bir konuma ulaştığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. Biz bu işleri yaparken, sanmayın ki tek başınayız ve yalnızız. Bu işlerde, araştırmacılar ve dergiye makale gönderenler, bilimsel danışmanlarımız, yazı işleri çalışanları, genel müdürden editörlerimize, matbaa görevlileri, çaycısı, santral, hatta odaları, masaları temizleyenlere kadar, çalışan pek çok kişinin emek ve alın teri var.
Bilimsel dergileri İndeks’e, öyle hemen yayınlanmaya başlar başlamaz almıyorlar. Ortalama, iki yıllık ön inceleme süreleri oluyor. O süre içinde, çıkan her sayı didik didik inceleniyor. Sonuçta, eğer mercek altına alınan dergi, başarılı bulunursa, kalıcı olarak indekse alıyorlar. Anlayacağınız, bu başarıya, yıllar içine ciddi ve titiz çalışmanın sonucunda ancak ulaşılıyor. Dergimize makale gönderen araştırmacı bilim insanları ve yayınevi çalışanları olarak, ‘kapıyı araladık ve içeriye adımımızı attık’ diye göğsümüzü gere gere, içtenlikle söyleyebiliriz. Ülkemiz bilimsel platformu açısından da, çok gurur duyabileceğimiz bir konuma çıktık. Allah hiç birimizi utandırmasın. Saygılarımla.
14 yorum
Her hafta yazılarınızı okuyorum sanki sizi ziyarete gelmiş gibi hissediyorum okudukça. Bugün yazınızı okuyunca ne yazınızda paylaştığınız mutluluğu bende içimde hissettim. Haklı bir gurur sizin hissettikkeriniz Haldun Hocam, sizleri tanımış olmaktan dolayı bende onur duyuyorum özlem ve saygılarımla
Serda Şen
Tebrikler Haldun çok gurur verici emeklerine sağlık
Çok önemli bir haber. Tebrik ederim.
Kutlarım. Elinize emeğinize sağlık.
Başarılarınıza yüklediğiniz içsel heyecanlarınızı , bize gösterdiğiniz sevinç duygularınıza ,bende yürekten katılıyorum.
Başarılar tesadüf değildir.
Tebrikler Hocam 🙏
Başarılar tesadüf değildir.
Tebrikler Hocam 🙏
Başarılarınıza yüklediğiniz içsel heyecanlarınızı , bize gösterdiğiniz samimi duygularınız yürekten katılıyorum.
Tebrikler Hocam 🙏
Haldun hocam kutlarım
Haldun hocam tebrik ediyorum, çok sevindim. Hayırlı olsun.
Sevgili Haldun, senin adında tüm emeği geçenleri kutluyor, gurur duyuyorum.
Sevgili Hocam yorulmadan yaptığınız çalışmalarla övünmek hakkınız.Tebrik ediyor selam ve sevgiler sunuyorum
Gurur verici bir olay.
Kutluyorum sizi; emekleriniz sonucu haklı bir övgü ve sevinç duymalısınız.
Candan kutluyorum.. büyük gurur..