Yıllar önce, dünyaya yeni düzen vermeyi düşleyenler ne yapmalıydı? Bu özlemlerinin kurgusunu yetmişli yıllarda kurup, seksenli yıllarda hayata geçirmeliydi. Bu yeni düzenin tarih boyunca en hareketli ve rantı en yüksek bölgesi Ortadoğu idi. Bunun için Yeni Dünya Düzeni’nin Ortadoğu ayağı “Sıcak harpler”le yeniden şekillendirilmeliydi. “Tek adam” zihniyetiyle yıllarca her türlü manipulasyona müsait halde tutulan bölge ülkeleri, artık “Böl ve Yönet” yöntemleriyle yönlendirilerek kullanılmalıydı.
Yıl 1979 “Şah’a karşı Şah”lanan İran, bu Yeni Dünya Düzeni’nin bir “Enstrüman”ı olduğunu anlamadan Irak’la savaştırılmalıydı. Nitekim öyle de yapıldı. İran’la savaştırılarak Irak topraklarında yaşayan etnik alt yapı aktif hale getirilmeliydi. Irak’ın güneyinde Şii, kuzeyinde Kürt ve ortasında Arap etnisitesine bağlı bölgeler oluşturulmalıydı. Bunun meşrulaştırılması için, dünya kamuoyunun bilinç altı, medyada sürekli “Bölücü paraleller” gösterilerek hazırlanmalıydı. Irak-İran savaşıyla ve Irak’ın Kuveyt’e saldırısıyla hedeflenen bölme işlemleri, dünya kamuoyundan gizlenerek gerçekleştirilmeliydi.
Bu program “Yurtta Sulh – Cihanda Sulh” ilkesine bağlı ve Misak-ı Milli sınırlarını koruyan Türkiye’ye de uygulanmalıydı. Irak’ta Şii ve Kürt kökenli insanlara yönelik duygusal yapılanmanın Türkiye’deki versiyonu Kürt ve Ermeni kökenli vatandaşlar üzerinde konumlandırılmalıydı.
Bir yandan Türkiye’nin değişik ülkelerdeki diplomatları Ermeniler tarafından öldürülerek olaylar canlı tutulmalıydı. Diğer taraftan Kürt kökenli vatandaşlar Güney Anadolu’da istismar edilerek Kuzey Irak’ta alt yapısı hazırlanan Kürt devletine ilerde entegre olabilecek süreç hazırlanmalıydı. Bunun için “Tek Adam” hazırlayarak adı konmamış savaş ortamı yaratılmalıydı. Savaşın kazanılması şartı yoktu, çünkü mümkün değildi. Ama programa uygundu. Sonuçta sözde bir kahraman yaratılarak politik manevralarla günü geldiğinde Kuzey – Güney Kürdistan’ın başına yerleştirilebilmeliydi. Türkiye’yi bölmenin ikinci etnik ayağını oluşturan Ermeni meselesi, Amerika Birleşik Devletleri’nde ateşlenerek Avrupa Birliği’ne ihale edilmeliydi. Türkiye’nin Batıya yönelişi, Avrupa Birliği’ne katılma arzusu, potansiyel gücü, girişimci ruhu, dinamizmi unutulmadan değerlendirilmeli ve alınacaksa, bölünüp parçalar halinde Avrupa Birliği’ne alınmalıydı.
Dağlık Karabağ nasıl Ermenistan’a entegre edilmişse, Türkiye’nin bir bölümü de entegre edilmeliydi. Nasıl Güney Anadolu’nun Kuzey Irak’taki Kürt Devletine entegrasyonu hazırlanmışsa, Ermenistan’da bilinen haritalara göre hazırlanmalıydı.
İşte geçici olarak Amerika Birleşik Devletleri’nden ihaleyi alan Fransa, bugün Türkiye’yi bölmeyi hedefleyen yasayla bu mesajı veriyor.
El cevap: Yurtta sulh – cihanda sulh, Misak-i Milli ve Kuvayi Milliye ruhu, Fransa’yı yönetenlere karşı her zaman hazır, “Paket program” olmalıdır.
Not: Bu yazı Medimagazin’in 1 Şubat 2001 tarihli 32. sayısında yayınlanmıştı. Konunun güncelliği nedeniyle yeniden yayınlamayı uygun gördüm