Emekli Sandığı ve SSK, son uygulamalarıyla hastalıkları da pakete sokmuş durumdalar. Apandisit ameliyatından kalp ameliyatlarına kadar pek çok paket program fiyatı belirlenmiş, paketin dışındaki hiçbir gider ödenmiyor.
Hastanızın hastanede yattığı süre içinde, sizin tedavisini üstlendiğiniz hastalık dışında başka bir nedenle hasta olmaya hakkı yok, kalp krizi mi geçirir, GI kanaması mı olur, bakanlığın umurunda değil. Sosyal güvenlik kurumu paket dışına ödeme yapmıyor.
Hastalığın tedavisine başlanılmadan önce hastayı hastaneye yatırdığınızda paket dışında ortaya çıkan tüm giderlerin ödemeleri yapılmıyor. Diyelim bir ameliyat sonrasında olurda bir komplikasyon çıkar da tedaviniz uzun sürerse yandınız demektir.
Sağlıkta bu uygulamalar, sanki fırıncı hesabıyla yapılmış gibi. Unu alırsınız ekmek yaparsınız, giderler bellidir. Belirli gram ekmeği yine belirlenen fiyatla satarsınız.
Keşke biyolojik olaylarda böyle olsa. Biyolojik olaylar, diğerlerine benzemiyor. Her hastanın yaşı, mevcut sağlık durumu, kronik hastalıklarının olup olmaması, alışkanlıkları gibi pek çok faktör tanı ve tedavilerinde değişmelere neden oluyor. Onbeş yaşında genel sağlığı normal bir kişi ile, günde üç paket sigara içen 60 yaşında birinde görülen ayni hastalıkta, tedaviye aynı yanıt aynı sürede alınmıyor. Diyabet, hipertansiyon, KOAH gibi, kronik hastalığı bulunanda olaylar paket programda belirtilen sürelerde normale dönemeyebiliyor.
Özel sektörde giderlerin bir kısmı ayrıca fatura edilerek bizzat hastanın kendisinden alınıyor. Resmi kurumlar ise böyle bir lükse sahip değiller.
Sonuçta, böyle uygulamalarla devlet kendi kamu kuruluşlarının zarar etmesine neden oluyor. Yatırımlar aksıyor. Cihaz alet alımları durma noktasına geliyor. Özel hastaneler ihtiyaçlarını bir günde piyasadan satın alırken, resmi kurumlar, ihale yasası gereğince, normal basit bir alım için bile, birkaç aydan altı aya kadar beklemek durumunda kalıyorlar. İhaleye fesat karıştırıldı diyerek firmalardan birisi itiraz ettiğinde ise tüm ihale toptan iptal edilip yeniden ihaleye çıkılıyor. Bu arada ameliyathanelerde iplik bitmiş kimin umurunda.
Özetle, devlet kendi eliyle kendi resmi hastanelerini batırmaya devam ediyor. Bu gidişle ülkemizin ilk tekstil fabrikalarına sahip olan Sümerbank’ı, Et Balık Kurumu’nu, kar eden Çimento Fabrikaları’nı ve daha nicelerini nasıl satıverdilerse, gün olur devletin hastanelerini, hatta okullarını da satarak, sıkıntılı işlerden kurtulurlar. Satın alanlarda, binalar eskimiş diyerek, yıkıp yerlerine bir güzel alışveriş merkezleri yapıverirler. Oldu olacak, bakanlıkları da satsınlar. Satın gitsin. Vatana millete hayırlı olsun.
Saygılarımla.