Günümüzde kendini sevmekle, kendini beğenmek kavramları bir birine karışmaya başladı. Ben daha iyilerine, iyi yerlere layığım şeklinde nöro reklamlar sosyal medya mecralarında önemli hale gelmeye başladı. Peki kendini sevmek ve benliğinle, dost olmak nedir? Acaba hastalıklarımızın önemli bir bölümü aslında benliğin benliğe karşı öz düşmanlığı mıdır?
Aslında mesele Yunus Emre’nin dediği gibi kendini bilmekle başlıyor. Kendini ölçüsüz yerme veya sevme alışkanlığı başkalarının hayranlığına köledir. Bu nedenle bu muhtaçlık her vesileyle kendi mükemmelliğini Pamuk Prensesin üvey annesinin GPRS esasına göre dizayn edilmiş aynasında görmek ister. Hatta masalı hatırlarsak, ayna koordinat veren bir makine öğrenmesi sistemine sahiptir.
Biz aynaya nasıl davranırsak davranalım ayna bize verileri doğru gösterecektir. Yapay zeka bize hükmedemez, sadece doğru veriler gösterecektir. Ayna, aynalığını yapar. “Her kişi kendi içinde kendi aynasını taşır,” derler.
Yapay zekalı aynalar, günün her saati yüz tarama ve saklama bilgisi ve big data alt yapısı ile, salt güzelliğe kodlanmış görüntüler sunan bir eşyaların interneti değildir malum. Yapay zeka bize kusurlarımızı olduğu gibi gösterecektir. Belki eşyaların internetinden korkmamız bundandır.
O zaman da gelsin hayalkırıklığı! Kendimizle dost olmanın önemi özellikle kendimizden kaçamadığımız bu sosyal izolasyon günlerinde daha da önem kazanıyor.
Dostluk kavramının en önemli unsuru, dostu kollamaktır. Pandemide bu kollamanın önemi yadsınamaz. Günün 24 saati, yılın 365 günü, son nefesime kadar kendimle yaşamak zorunda isem, “Neden kendimle dost değilim?” sorusu ve kendini yalın olarak tanıma macerası aslında her türlü bilimsel araştırmanın başıdır.
Örneğin Pandeminin benimle ilgisi nedir? Hayatımda Covid19 nasıl bir anlam ifade ediyor? Söz konusu salgında benim bu hayattaki rolüm ne? Şimdiye kadar hangi badireleri kendim atlatım, hangilerinde yardım aldım, sorunu ben mi yaratttım?” Hayatı anlamak ve anlamlandırmak için çok kıymetli sorular bunlar. Ve evet zor sorular.
“Ey insanlık ben beni seviyorum, sevgi emek diyorlar ama emek ne demek bilmiyorum, bilmediğim şeyi de yapamam, öğrenmek için de çok geç, beni sevin, like’mı beklerim, gözlerinden sanal öperim” mesajları yeterli mi?
Dostluk mesajlarını hiç tanımadığı evrene gönderip sevgi pıtırcıkları olmak mı? Yoksa göz yaşlarına boğularak, sevgi “like” ları toplamak mı?
0-6 yaş arası hissettiğimiz ama neden olduğunu anlamlandıramadığımız ağlayan annemizi teselli edemediğimiz için mi şimdi ağlayan herkese teselli vererek, kendi sorunumuzu çözemezken başkalarına yardım ederek içimizdeki sıkıntıyı bastırmak mı?
Emeksiz yemek, sevgi, dostluk, sorgusuz sualsiz mutlu sonlar beklemekten daha kolay kendinle dost olmak. 2021 de bu dostluğa çok daha fazla ihtiyacımız var.
Duvardaki ayna ile mi yoksa içimizdeki parlatılmayı hak eden ayna ile mi dost olmalı?