Pandemi artık herkesin gündeminde. Covid-19 hakkında hemen her görsel ve yazılı basında, her gün verilen yeni haberler, zihnimizi sürekli meşgul etmekte ve geleceğin ne olacağı hakkında endişe uyandırmaktadır. Aynı zamanda, günlük yaşantımıza getirdiği sınırlamaların yanı sıra, gelecekteki planlarımızı da büyük ölçüde etkilemesiyle virüs gündemimizden hiç düşmeyecek gibi görünüyor.
Pandemi başlar başlamaz yeni koronavirüsün Çin’de bir laboratuvarda üretildiğine dair haberler yayıldı. Ayrıca virüsün ortaya çıkışı konusunda çeşitli kaynaklardan farklı bilgiler verilmesine karşın, virüsün nasıl ortaya çıktığı, hangi laboratuvarda üretildiği, üretiminde kimlerin işbirliği yaptığı, projeyi kimlerin desteklediği ve virüsten beklenilen işlevin ne olduğu, ne amaçla üretildiği hakkında çeşitli kaynaklardan inanılması güç, pek çok bilgi dolaştı. Ancak bu bilgiler duyumlara adı karışanlar tarafından ne yalanlandı, ne de bunlara herhangi bir açıklama getirildi.
Bu konularda her ne yazılırsa yazılsın ya da söylenilirse söylenilsin, yeni koronavirüs bugün evrensel bir boyutta dünyayı etkisi altına almış durumdadır. Bu asrın tüm olanaklarına ve her alandaki gelişmişliğine karşın, virüsün insanı çaresiz bıraktığı görülmektedir. İronik bir söylemle, tüm ülkeler bu virüs karşısında adeta dize gelmişlerdir ve gözle dahi görülemeyen bu varlığa karşı belki de ilk ve son kez birleşmişlerdir.
Her ne kadar virüse bağlı hasta sayısı, etkilenen ülke ve bölge sayısı hakkında verilen rakamlar günden güne farklılık gösteriyorsa da, ülkelerinde hiçbir vaka görülmediğini duyuran ülkeler de bulunmaktadır. Adı geçen ülkelerden bazıları, Kuzey Kore, Yemen, Türkmenistan, Tacikistan ve Güney Sudan’dır. Ancak şimdiye kadar hiçbir kimsenin hastalanmadığı bu ülkelere, yarınların neler getireceği ve orada yaşayanların durumlarının yarın ne olacağı bugünden kestirilemez. Ayrıca, o ülkelere hastalık şimdiye kadar hiç girmemiş olsa dahi, onların dünyayı etkileyen bu virüsten hiç etkilenmedikleri söylenilemez. Çünkü ülkelerini hastalıktan korumak için sınırlarını dışarıdan geleceklere kapatmak, vatandaşlarını virüsten korumak için test yapmak, aşı arayışına girmek ve koruyucu önlemler almak gibi girişimler, yaptırımlar ve çabalar, bu ülkelerin de virüsten bir biçimde etkilendiklerini göstermektedir.
İnsanlar geçmişte de pek çok salgınlarla karşılaşmış ve kuşkusuz bunların meydana geldiği yerlerde can kaybı, salgın sonrasında gelen yıkım, yoksunluk ve yoksulluk karşında acı çekmişler ve yine o zamanın koşul ve olanakları elverdiğince başlarına gelen bu felaketlerle savaşmışlardır. Günümüzde, insanlığın karşılaştığı bu durumu geçmişteki salgınlarla karşılaştırmak olası değildir. Zaten böyle bir şey doğru da olmaz. Çünkü bu virüs, tüm dünyaya kısa bir zamanda yayılmış, pek çok ölüm ve hastalığa neden olmuştur ve hala da olmaktadır. Onun karşısındaki günümüz insanı ise eskisiyle kıyaslanmayacak kadar bilgili ve donanımlıdır. Ancak insanın koşul ve olanaklarının zenginliği, özellikle elektronik araçların gelişmişliği dahi bu canlı varlık karşısında yetersiz ve çaresiz kalmaktadır.
Eskisine göre diğer bir farklılık, yine insanın bugünkü ulaştığı noktada daha kolay mobilize olmasıyla bağlantılı olarak, virüs kısa sürede neredeyse dünyanın bütün ülkelerine dağılmakla kalmamış, bazı ülkeleri ikinci kez ziyaret etmiştir. Ayrıca bu güçlü virüsün mutasyona uğradığı hakkında bazı haberler duyulmaya başlamış ancak Sağlık Bakanlığı bu konuda henüz bir şey söylemenin erken olduğunu ve gerçeği öğrenmek için inceleme başlatıldığını ve ulaşılacak olan sonucun hemen toplumla paylaşılacağını duyurmuştur.
Bu virüs çağının ne zaman sonlanacağı konusunda şimdiden tahminde bulunmak desteksiz bir iyimserlik olacaktır. Yine de bir mucize beklemekle birlikte, bundan böyle kurallara uyma, insanlar arası iletişimde maske takma ve belirli mesafeyi koruma gibi önlemler günlük vazgeçilmez uygulamalar arasına katılmalı ve alışkanlık haline getirilmelidir.
Virüsün getirdiği sıkıntılar bunlarla da sınırlı değildir. İçinde bulunulan durum, beraberinde izolasyona bağlı engellenmişlik duygusu, hareketlerin sınırlandırılması, göremediği ve konuşamadığı yakınlarına karşı özlem, evde tek başına yaşama halinde yalnızlığa karşı tepkiler insanlarda gerilim yaratmaktadır.
Pandemi başladığından bu yana, yeni bir çağ başladığı ve yarın gözümüzü bambaşka bir dünyaya açacağımızı düşünürken gözümüzü her gün değişen bir dünyaya açar olduk. Ülkelerde ekmek yiyecek kuyruklarını ve boşalmış rafları görsel medyada izlemek bir bakıma beklenen bir manzaraydı. Çünkü insanlar, aç kalma korkusuyla en temel fizyolojik gereksinimlerinden olan yiyecekleri almak üzere marketlere koşmuş ve belki de gereksiniminden fazla yiyecek almıştı. Bu insanın doğal bir davranışıydı. Ancak bir ülkede insanların silah mağazaları önünde neden kuyruk oluşturduğu ve neden bu mağazaları boşalttıklarını sorgularken, aynı memlekette silahlı soygunlar ve yağmaları konu alan medya görüntü ve haberleriyle bu soru da yanıtını bulmuş oldu. İşte bu da virüsün yan etkilerinden biriydi denilebilinir.
Bazı ülkelerde kapatılmak zorunda kalınan küçük işyerleri sahipleri, kendilerini geçindirecek para kazanamazken, büyük işyeri sahipleri kapalı mağazanın işçilerine ve diğer giderlerine para ödemek zorunda kaldılar. Bu arada bazı iflas olaylarının meydana geldiği de duyuldu.
Virüsün bazı yararları da oldu demek biraz anlamsız düşse de, insanların hastalıktan korunma amacıyla evden çıkamadığı zamanlarda, çalışan anne, baba ve çocuklar bir araya gelebilmişlerdir. Ancak öte yandan özellikle sağlık çalışanları ailelerinden uzun bir zaman ayrı kalarak belki de hiç yaşamadıkları özlemi tatmışlardır. Aynı zamanda, olanları anlamayacak denli küçük çocuklara bunları anlatma güçlüğü çekmişler ve hala çekmektedirler. Yeni koronavirüs, aynı zamanda unuttuğumuz bazı eski değerlerimizi de bizlere hatırlatmıştır. Komşularıyla yiyeceklerini paylaşma, gençlerin komşularına balkonlarda ya da sokaklarda konser vererek kısa bir süre de olsa komşularını rahatlatma çabaları da bunlardan bazılarıdır.
Ekonomik kriz olsun, işsizlik olsun beraberinde pek çok sorun getirmiştir. İnsanlar paranın her gün değer kaybetmesiyle yoksullaşmış ve en hayati gereksinimleri için düne göre daha fazla para ödemek zorunda kalmışlardır. Bu arada hiç para sıkıntısı çekmemiş olanlar da kaybetmiş ancak ellerindeki fazla paranın da pek fazla işe yaramadığını öğrenmişlerdir.
Cüssesini küçümsediğimiz ama gücü karşısında kendimizi çaresiz duyumsadığımız bu varlık, herkese zarar vermiştir. Zarar görenlerin uğradıkları kayıplar gelecekte de eksikliklerini sürekli duyumsatacaktır. Bugün hemen herkes geleceğe yönelik planladıklarını gerçekleştirememiş ve belki de bazı fırsatları kaçırmış olabilirler. Tüm yaşananların ve bastırılmış duyguların geleceğe taşıdığı onarılması güç yan etkiler de gelecekte insanları uzun süre meşgul edecektir.
Bugünün en öncelikli işi, enfeksiyon kontrol yöntemleri doğrultusunda enfeksiyonun daha fazla yayılmasını önlemektir. Dünya Sağlık Örgütü, virüsün insandan insana kolayca ve hızlıca yayılıyor olmasını pandeminin önemli kriterlerinden biri olarak ilan etmiştir. Ancak pandeminin insanlar üzerindeki etkisinin virüsün bulaşıcılığına, virülansına, bireylerin bağışıklık kapasitesine, bireyler arası temas yoğunluğu ve toplumlar arası ulaşım özelliklerine, bireylerin risk etkenlerine, sağlık hizmetlerinin niteliğine ve iklime bağlı olarak değişiklik gösterebileceği üzerinde durulmaktadır. Adı geçen değişkenlere insanların kültürü, eğitim düzeyi ve dini inançlarını da katmak yerinde olur. Tüm bu değişkenler virüsten korunma planlarının hazırlanması ve planların uygulamaya geçirilmesinde dikkate alınması gereken etkenlerdir.
Bugün, insanların kendilerini ve çocuklarını hastalıktan koruma önlemlerini dikkate almadıkları ve sosyal mesafeyi korumayı ve maske kullanımını göz ardı ettikleri gözlemlenmektedir. Günün en önemli sorunu olarak ele alınması gereken bu davranış, kişinin sadece ailesine verdiği zararla sınırlı değildir. Çünkü kişinin hastalığı çevresine yayma olasılığı da oldukça yüksektir. Kaldı ki bunlardan bazılarının hayalet taşıyıcı olması olasılığı da vardır. Bu yüzden insanlara, yukarıda anılan değişkenler dikkate alınarak yaklaşılması ve İnsanların davranış değiştirme konusunda gösterdiği direncin sonuçlarının kendilerine sayısal olarak etkili ve ikna edici bir yaklaşımla anlatılması ve onların bu konuda düşündürülmesi günün en önemli konusudur.